Bugünkü yazımda sizlere eski Ramazan anılarımı anlatmaya çalışacağım.

Çocukluğumuzdaki Ramazanların anılarını hala unutamam. O zamanlar annemiz babamız vardı. Ramazanları onlarla birlikte geçiriyorduk. Bugün onlar aramızda yok. İçimiz hüzünlü bir şekilde Ramazanı geçiriyoruz.

O zamanki Ramazanlarda mahalle komşularımız Ramazana bir iki ay kala birleşirler Ramazan mantısı bükerlerdi. Sırayla birbirlerine gider mantı bükerlerdi. Şimdi gibi hazır mantı alıp pişirme yoktu. Elinen hazırlandığından gayet lezzetli olurdu. Mantıyı hamurunu açarlar, dilim dilim keserler, sinilerde güzelce kızartırlardı. Büyük teneke kaplara kor, kapağını örter, Ramazanı beklerlerdi. O zamanki gıdalar hormonsuz olduğu için gayet lezzetli olurdu.

Rahmetlik annem Razaman geldiğinde çok güzel yemekler yapardı. O zamanlar yemek pişirmeye yarayan gaz ocağı, tüp gibi ev aletleri yoktu. Yemekleri sobada pişirirdik. O da oldukça meşakkatli olurdu. Rahmetlik annem mantı yemeğini Ramazanda devamlı yapardı. Yoğurtlu bulama çorbası yapardı, pirinç pilavı sulu yemekleri gayet güzel yapardı. O zamanki yemekler hormonsuz gıdalardan yapıldığı için geyet lezzetli olurdu.

O zamanlar evimizde elektrik yoktu. Gaz lambası ile otururduk. Yer sofrası kurardık. Annem elindeki gaz lambası ile yemekleri sofraya getirip koyardı. Ekmek tahtasında yemek yerdik. Annem çok güzel kadayıf yapardı. Kadayıf sinisini sofranın altına kor, yemekler yendikten sonra yemeklerin kaplarını mutfağa götürür, sofrayı temizledikten sonra sofranın altındaki kadayıf sinisini çıkarır, bıçakla dilimleyip sofraya kordu. Çok lezzetli bir şekilde yerdik.

İftar saatini heyecenla beklerdik. İftar topu atılınca rahmetlik babam elini kaldırır dua ederdi. Dua edilmeden yemeğe başlamazdık. O zamanlar bir de radyomuz vardı. Bonus-Gastordu markası. Ben bu radyomuzu çok severdim. Şimdi 80 senelik antika olarak oğlum saklamaktadır. İftara doğru rahmetlik babam radyoyu açardı. Kuran-ı Kerim dinlerdik. Yemekten sonra babam elini kaldırır Allah'a şükür duası yapardı. Elektrikler olmadığından bu radyomuz batarya pilleriyle çalışırdı. Sonradan elektirikliye dönüştürüldü.

Annem yemekler yendikten sonra elindeki gaz lambası ile sofradaki tabakları mutfağa taşırdı. Sofrayı temizledikten sonra babam ablamın derslerine yardım ederdi. Gaz lambası altında ders çalışırdı. Babam çok güzel resim yapardı. Ablama resim yapmayı babam öğretti. Renkli kuru boya kalemleri vardı. Yaptıkları resimleri bunlarla boyardı. Ben okula gitmediğimden onları zevkle seyrederdim. Ablamın sonunda ressam oldu. Çok güzel resim tabloları yaptı. Resim sanatı ablama babamdan kaldı.

Teravih namazının vakti yaklaştığında babam beni hazırlar birlikte teravih namazı kılmaya giderdik. Çok güzel ilahilerle teravih namazını eda ederdik.

O zamanki evler tek katlı bahçeliydi. Evlerin çoğuna tandırlar vardı. Tandırı yakan komşu diğer komşuları çağırırdı. Komşular da gelip tandırda getirdikleri malzemelere göre katmer pişirirler, bazlama pişirirler, gözleme yaparlar evlerine götürürlerdi. Tereyağı ile yapılan bu gözlemeler çok lezzetli olurdu. O zamanlar hemen hemen herkesin evinde inekleri camızları vardı. Sütü, yoğurdu, peyniri, tereyağı kendileri yapardı. O zamanki hayvanlar küspe yemediğinden sütleri, yağları gayet lezzetli olurdu.

Hastası olanlara, yaşlı olanlara tandırda yapılan bu bazlamalardan verilirdi. Onlar da çok sevinir getirene büyük dualar ederlerdi.

Sahura kalktığımzda radyoyu açardık. Hayali Küçük Ali'den karagöz oyunlarını izlerdik. Sahura kalkınca annemize radyoyu aç da karagözü dinleyelim derdik. Ramazan heyecan verici bir yanı da çocukların karagöz oyunlarına olan meraklarıydı. Hiç kıpıdaman büyük bir zevkle dinlerdik. Sahurlara büyük bir renk verirdi.

Annem ablam ve bana tekne orucu tuttururdu. Öğlene kadar tutardık. Tamam iyi tuttunuz orucunuzu bana satın derdi. Annemize orucumuzu satardık. O da bize harçlık verirdi. Çok sevinirdik. Yine oruç tutalım da annemiz bize harçlık versin derdik. Bir de iftardan bir saat kadar önce çocuklar sokakta oyunlar düzenlerdi. Kiremit parçalarıyla sepet şeklinde örerler, içine kağıtları doldururlar, ateş yakarlardı. Top patlayınca bu kiremitleri ateşin üzerine devirir, ateşi söndürürler, koşarak evlerine giderlerdi. Bunu da her iftar vakti yaparlardı.

Eskiden hazır elbise satanlar yoktu. Kumaş alınır terzilere diktirilirdi. Terziler iyi para kazanırlardı. Şimdi hazır elbise çıktı terzilik mesleği zayıfladı.

Rahmetlik babam bayramdan 20-25 gün önce bizi götürür, elbiselik kumaş alır terziye verirdi. Terzi de bu elbiseleri bayrama yetiştirmeye çalışırdı. Arada provaya çağırır, prova eder, elbiseyi diker verirdi. Rahmetlik annem elbisenin üstüne bastırır eskisi çöplüğe gitsin diye üç kere tekrarlar öyle giydirirdi. O zamanki çocukluk merakı... Babamın aldığı bayramlık elbise ve ayakkabılarla yatardık. Bunları çok severdik. Rahmetlik babam da bizleri sevindirmek için bizlere her bayram elbise, ayakkabı, oyuncaklar alırdı. Bizler de çok sevinirdik.

Rahmetlik Bahri Dayım Ramazanda bizlere gelirdi. Dayı bizlere hikaye anlat diye yalvarırdık. Dayım da bizlere çok güzel hikayeler anlatırdı. Keloğlan hikayeleri, helvacı kızın hikayelerini anlatırdı. Bugün bunları kitaptan okusan onun anlattığı gibi heyecanlı olmazdı. Can kulağı ile dinlerdik. Sahur vakti gelirdi. Sahurumuzu yapar yatardık.

Şimdi her şey çok kolaylaştı. Düğmeye bas elektirik yansın. 5 gözlü ocaklarda bir düğmeye basmayla istediğin yemeği pişir. Televizyonu aç istediğin kanalı çevir seyret. Her şey hazır satılıyor git al getir ye. Her şey çok kolaylaştı.

Ben o her şeyin çok zor olduğu eski Ramazan günlerini özlüyorum. Gaz lambasının altında oturduğumuz günleri, sobada yapılan yemekleri, en önemlisi de annem ve babamla geçen o özlemli günlerimizi özlüyorum.

O zamanlar herkes oruç tutardı. Ramazana çok büyük değer verirlerdi. Yaşlı amcalara, hasta kişilere sen oruç tutma hastasın yaşlısın deseler onlar yine de de oruçlarını tutarlardı. Yaşlı kadınlar küçük erkek çocuklarının önünden geçmezlerdi. Geçersem iyi olmaz derdi. Büyük ve küçüğe saygı olurdu. Şimdi bunlar kalmadı.

Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş...Geçen günlerde Koronavirüs hastalığı nedeniyle vefat eden ömrünü İslam'ı anlatmaya adamış, gönüllerimizde hoş bir seda bırakarak rahmet-i rahmana kavuşan değerli hocamız Ömer DÖNGELOĞLU'na Allah'tan rahmet diliyorum. Yakınlarına da başsağlığı ve sabır diliyorum.

Bugünkü anlatacaklarım bundan ibaret olup yazımı Yozgat Sürmelisi ile bitirirken hepinize sağlık ve sıhhat içinde hayırlı Ramazanlar diliyorum... Haftaya buluşmak üzere... Hepinize selamlar saygılar...

Sarı çiğdem mor menekşe zamanı

Kaldır dağlar başındaki dumanı

Yine geldi ayrılığın zamanı

Ya ben ağlamayayım kimler ağlasın.