Uzun yıllar Berlin'de çalışmalarını başarı ile yürüten ve her geçen gün büyüten Berlin Klasik Türk Müziği Derneği Korosu'nun, yurt dışında bir kültür penceresi olarak başarıyla çalışmakta olduğunu kanıtlayan belgelere ve açıklamalara yer vererek kendilerini selamlamak, kutlamak ve başarılar dilemek istiyorum:

"Dernek olarak en büyük amacımız genç kuşaklara Klasik Türk Müziğini sevdirmek ve bu doğrultuda yaygınlığını sağlamaktır.

Çalışmalarımıza katılmak isteyenler [email protected] adresine başvurarak gereken bilgileri alabilirler diyorlar.

30 Kasım'da Gemeinschaftshaus Büyük salonunda gerçekleşecek olan "SÖZ KADINLARIN - Kadın Bestekarlar" konserimizin biletleri satışa sunulan ilk hafta içinde yoğun bir talep görerek %50 oranında satılmıştır. Gösterdiğiniz ilgi ve alakaya layık olmaya çalışacağız. Tüm musikiseverlere şükranlarımızı sunuyoruz.Berlin Klasik Türk Müziği Derneği

Berlin Klasik Türk Müziği Derneği korist ve sazendelerinin her ayın ilk salı günü Aliacare Ortak Yaşam Evlerinde verdikleri dinletinin bu ay ki adresi Kaiserdamm'da bulunan Aliacare O. Y. E. şubesiydi. Bu evlerde huzur içinde yaşamlarını sürdüren hasta ve dinleti için orada bulunan hasta yakınları ile beraber şarkılar söyleyip, eğlenen ve onlara hoşça birkaç saat geçirten Berlin Klasik Türk Müziği Derneği korist ve sazendeleri bu hazla oradan yine mutlu bir şekilde ayrıldılar.Berlin Klasik Türk Müziği Derneği

Çalışmamıza gelerek bizleri ziyaret eden ve, 30 Kasım'da vereceğimiz "SÖZ KADINLARIN-KADIN BESTEKARLAR" konseri hakkında bilgi alan Ses Dergisinin Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Tunga'ya ve yine Berlin basınının duayen emektarı Hüseyin İşlek abimize sonsuz teşekkürlerimizi sunarız.Berlin Klasik Türk Müziği Derneği

Klasik Türk Müziğindeki kadın bestekarların eserlerinin seslendirileceği bu konserde, Berlin Klasik Türk Müziği Derneği sazendelerine Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı üç kadın sazende, kanuni Gül Güldaş, tanburi Reyhan İllez, Klasik Kemençesi ile Arzu Kopuz Çelik eşlik edecekler. Tüm musikiseverleri konserimize bekliyoruz.

Uzun bir tatil döneminden sonra koromuz 2019 - 2020 yeni sezon çalışmalarına bugün (12.09.2019) itibari ile başlıyor. Yeni sezonda başta üyelerimize, sayfa takipçilerimize ve tüm müzikseverler dostlarımıza müzikle dolu, barış, sevgi ve dostluk içinde mutlu bir yaşam temenni ediyoruz."

Yönetim Kurulu Koroda şarkı söylemenin zihinsel ve fiziksel 6 faydasını açıklıyor:

Yazar Şafak Aydın -6 Eylül 2016

Yapılan araştırmalara göre bir koroda şarkı söylemek, insanlara fiziksel ve zihinsel açıdan pek çok yarar sağlıyor. Öyle ki, bunun çeşitli sağlık sorunlarını gidermede tedavi aracı olarak görülmesini sağlamak için çeşitli kampanyalar yürütenler bile var. Öte yandan, son zamanlarda yapılmış olan bir araştırmaya göre, koroda şarkı söylemenin, başka hiçbir etkinlikte bulamayacağınız, kendine has faydaları da bulunuyor.

Şimdi bu faydalara hep birlikte bir göz atalım.

Birlik ve beraberlik duygusunu güçlendiriyor.

Bath Üniversitesi’nden psikolog Nick Stewart’ın yürüttüğü bir araştırmaya göre, koroda şarkı söylemekte olan insanlar, birlik ve bütünlük içinde çalışmaya daha yatkın oluyorlar (farklı sosyal etkinliklerde yer alan insanlara göre). Yapılan araştırmada denekler üç gruba bölünüyorlar; birinci grup koroda şarkı söyleyenlerden, ikinci grup solo şarkı söyleyenlerden ve üçüncü grupsa bir spor takımının üyelerinden oluşuyor. Bu üç grup üzerinde yürütülen araştırma sonucunda, koroda şarkı söyleyen insanların diğer gruplardaki insanlara oranla çok daha düşük düzeylerde bireysel, bağımsız davranışlar sergiledikleri görülüyor; bu, gözümüze “kötü bir davranış” olarak görünse de psikolog Stewart, işbirliğine dayalı; topluluğun, bireyin yaşantısından daha büyük önem taşıdığı bir etkinlik (koro gibi) yürütülmesini, kesinlikle iyi bir şey olarak değerlendiriyor.

Kalp ritmini düzenliyor.

Yapılan bir başka araştırmada ise koroda şarkı söyleyenlerin kalp atışlarının, nefes alıp-verme hızlarıyla uyum içinde olduğu gözlemleniyor. Gothenburg Üniversitesi’nden araştırmacıların 15-18 yaş aralığındaki katılımcılar üzerinde gerçekleştirdiği bu araştırma; müziğin melodisinin, kalp atışlarını doğrudan etkilediğini ve bir grup içinde şarkı söylediğinizde, nabzınızın gruptaki herkesle aynı anda yükselmeye ve alçalmaya başladığını gösteriyor. Ayrıca koroda şarkı söylemek, duygulardan ve iletişimden sorumlu sinir hücrelerinin daha düzenli çalışmasını sağlayarak sosyal becerilerin de artmasını sağlıyor.

Stres seviyesini ve depresyon riskini azaltıyor.

Bir yıl boyunca süren bir araştırmaya göre depresyon teşhisi konmuş kişilerin, bir koroda yer aldıkları süre içerisinde iyileştikleri gözlemleniyor. Öte yandan, yapılan bazı araştırmalara göre koroda şarkı söylemek, endişe ve stres düzeylerini kontrol eden oksitosin hormonunun yüksek düzeyde salgılanmasına da vesile oluyor.

Parkinson ve akciğer hastalıklarının semptomlarında iyileşme sağlıyor.

2012 yılında Cardiff Üniversitesi’nden araştırmacıların gerçekleştirmiş oldukları bir araştırmaya göre, koroda şarkı söyleyen akciğer kanseri hastalarının akciğer kapasitesileri, oldukça genişliyor. Müzik profesörü Brenville Hancox tarafından Parkinson hastalarıyla beraber müzik yapmak amacıyla kurulan Skylarks korosundan bir kişiyse, Parkinson hastalığı teşhisinin konmasından bu yana beş yıl geçmiş olmasına rağmen, sesinin çok güçlendiğini ifade ediyor. Bu gelişmelerin asıl nedeni ise korodaki kişilerin derin nefes alıp-verme alışkanlığı kazanmaları ve ses tellerini yoğun bir şekilde kullanmaları olarak gösteriliyor.

Sosyal açıdan daha sağlıklı olmanızı sağlıyor.

Psikolog Stewart’ın araştırmasına göre koroda şarkı söyleyenlerin sosyal becerileri, solo şarkı söyleyenlerinkinden daha yüksek bir düzeyde. Psikolog; koroda şarkı söyleyen insanların sosyal beceri oranlarının takım sporlarında yer alan insanlarınkilerle ile aynı olduğunu (farklı bir etkinlik olsa dahi); bir grup etkinliğinde yer alınması durumunda sosyal becerilerin gelişiminin kaçınılmaz olduğu ifade ediyor.

Peki ya yaşam süresi?

Belki şaşıracaksınız; ama evet: Koroda şarkı söylemek yaşam sürenizi de uzatıyor. 2008 yılında Harvard Üniversitesi ve Yale Üniversitesi’nin ortaklaşa yürütmüş oldukları; Connecticut şehrinde bulunan bir koro üzerinden ilerlemiş olan bir araştırmanın sonuçları, bunu gösteriyor.

Bugüne kadar bir koroda şarkı söylemediyseniz artık buna bir son vermelisiniz. Tüm bunları okuduktan sonra hâlâ düşünüyor musunuz? Yoksa sesinizin yeterli olmadığı kanısında mısınız? Merak etmeyin; sesinizin yeterlilik düzeyi, tahmin ettiğiniz kadar da büyük bir önem taşımıyor.

2005 yılında gerçekleştirilmiş olan bir araştırmaya göre sesiniz, “ortalama” olsa dahi, koroda şarkı söylemeniz ve bu sonuçları almanız konusunda ‘engel’ niteliği taşımıyor. Ayrıca yıllardır korolarda şarkı söyleyen biri olarak söyleyebilirim ki; bir koroda şarkı söylemek, size tahmin ettiğinizden çok daha fazla şey kazandıracaktır.

“Bu yazıyı, Cmuse sitesinde yayınlanan “6 Psychological and Physical Benefits of Choral Singing” başlıklı makaleden Türkçeye Gaia Dergi için Şafak Aydın çevirmiştir.”

Berlin Klasik Türk Müziği Derneği kuruluşunun 31. yılında yeni logosunun tanıtımını Bavul’da yaptı.Hüseyin İşlek / Berlin

Berlin’de 31 yıldır klasik Türk müziği çalışmalarını sürdüren ve bu süre içinde onlarca anlamlı konsere imza atan Berlin Klasik Türk Müziği Derneği – Berliner Ensemble für klassische türkische Musik e.V (BTKMD), yeni logosunu tanıttı. Berlin’deki en köklü göçmen kuruluşlarından biri olan BTKMD’nin yeni logosunun tanıtım toplantısına, Berlin Korolar Birliği ile bazı koroların başkanları ve yönetim kurulu üyeleri de katıldı. BKTMD yeni logosunda üç önemli karakter bulunuyor: Klasik Türk müziğini temsilen lale, müzik adına bir nota ve Almanya bayrağının renkleri.

BKTMD kuruluşunun 31. yılında yenilenen logosunu Bavul’da düzenlenen toplantıda BKTMD Başkanı ve koronun hocası Selahattin Doğan’ın konuklarına “Hoşgeldiniz” konuşmasının ardından geçmişten bugüne BTKMD’nin çalışmalarından oluşan video gösterildi.

Logonun tanıtımını da Nejla Altıok yaptı. Nejla Altıok, yaklaşık bir yıl önce logo için karar aldıklarını, bir komite kurup çalışmaya başladıklarını ve BKTMD’nin kuruluşunun 30. yılına yetiştirilmesini amaçladıklarını söyledi. Nejla Altıok, yeni logo ile günümüzde sosyal medya ve diğer dijital platformlarda kurumsal kimliğin en iyi şekilde temsilini düşündüklerini de söyledi. Altıok şöyle devam etti: “Gelişen teknoloji ve yeniliklere uyum sağlamak adına biz de çağa ve klasik Türk müziğine uyumlu bir logo hazırlattık. Bilindiği gibi klasik Türk müziğine “Osmanlı Müziği” de denilmektedir. Logo’da Osmanlı müziğine uyumlu ve Türk müziğinde birçok besteye ilham olmuş lale motifi ve lale içinde bir nota var. Ayrıca içinde yaşadığımız ülkeyi temsilen de logomuzun renklerinin içinde siyah, kırmızı ve altın sarısı renkleri bulunuyor. Umarım yeni logomuz daha güzel çalışmalarımıza örnek olur, logonun hazırlanmasında emeği geçen tüm arkadaşlara teşekkür ederim” dedi.

Yaklaşık 1 yıl önce üyeler arasından bir “Logo Çalışma Grubu” oluşturup işe koyulduklarını belirten Nejla Altıok şunları söyledi: “Burada benim de aralarında olduğum bu çalışmalara katılan sevgili arkadaşlarıma tek tek teşekkür etmek isterim. Sırasıyla Ayşe Yılmaz, Filiz Bragulla, Ayfer Küçük, Talip Gözdereliler, Erdal Kınık, Fuat Temizer ve Burak Tamer’e teşekkür ederim. Siz de kabul edersiniz ki, bizim için uzun ve bir o kadar da heyecanlı bir süreç başlamıştı. Tabii bunun için profesyonel logo tasarımcılarıyla çalışmamız gerektiği bilinciyle Türkiye’nin 4 ayrı şehrinde, İstanbul, Ankara, Bursa ve Samsun’da yaşayan tasarımcılarla ilişkiye geçip, bize örnekler hazırlamalarını istedik. Birçok tasarım üzerinde duruldu ve bunlardan bir kısmı elendi. Logomuz tamamen bize özgün ve eşsiz olmalıydı. Günümüzde faaliyet gösteren gerek Türkiye’de, gerekse Avrupa’daki diğer müzik derneklerinin logolarıyla benzeşmemeliydi. Kolay fark edilmeli, anlaşılmalı ve akılda kalıcı olmalıydı.”

Önce Berlin’de yaşayan bazı grafik tasarımcılarıyla bire bir çalışma yaptıklarını da anlatan Altıok, “O günlerde yolumuz Türkiye’de mimarlık eğitimi görmüş ve Berlin’e yerleşmiş bir genç tasarımcı ile kesişti. Şu an aramızda olmayan ve dernek logomuzu tasarlayan sevgili Mehmet Akif Sarı’ya da buradan teşekkürlerimizi sunuyoruz. Yaklaşık 3 ay süren çalışmaların sonucunda, bugün huzurlarınızda yeni dernek logomuzu sunabilmenin haklı gururunu yaşıyoruz. Görmüş olduğunuz gibi logomuz bir lale ve içinde sekizlik bir notadan oluşuyor. Lale figürü biliyorsunuz Osmanlı döneminin simgelerinden biri, icra ettiğimiz müziğin hangi döneme ait olduğunu da gösteriyor. Sekizlik nota müziği temsil ediyor. Şu an yaşamakta olduğumuz, çoğumuzun artık ikinci vatan diye kabul ettiği, hepimizin kalben bağlı olduğu ve derneğimizin faaliyetlerini gerçekleştirdiği ülke olan Almanya’yı temsilen de logomuzun renklerini Alman bayrağının renklerinden yani siyah, kırmızı ve altın sarısı olarak tercih ettik. Yeni logomuz, derneğimize hayırlı olsun” dedi.

Sanat,ülkelerin dünyaya açılan çağdaşlık penceresidir. Bu alanda hizmet edenler unutulmaz...