Yüce Rabbimiz, Asr surenin başında Asra yemin olsun ki: “insan
gerçekten ziyandadır.” buyurmuştur. Zamanı insana şahit tutmuştur. Zira insana verilmiş en büyük nimetlerden biridir zaman. Dünyamızı güzelliklerle tezyin ederek ahiretimizi kazanmamız için bizlere emanet edilen en kıymetli hazinedir zaman.
Bu emaneti hoyratça tüketmek, şuursuz ve sorumsuzca beyhude bir ömür geçirmek Müslümana asla yakışmaz. Bu, insan için en büyük hüsrandır.
Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği ikinci hakikat, iman nimetinin önemidir. Yüce Rabbimiz buyurarak ziyanda olmaktan, hüsrana uğramaktan kurtulmanın ilk şartının iman etmek olduğunu haber vermiştir.
Zira imansız geçen bir hayat, zararın en büyüğüdür. İman ise kalbin hayır ve güzelliklere, hak ve hakikate yelken açmasıdır. Kelime-i şehadeti, kelime-i tevhidi gönülden söyleyen bir mümin, küfre karşı imanın; batıla karşı hakkın; zillete karşı izzetin; zulme karşı adaletin yolunda yürüyeceğine dair kendisine ve Rabbine söz vermiştir.
Kötülüklerin değil, iyiliklerin yanında olacağını kabul etmiştir. Asr Suresi’nin bizlere öğrettiği üçüncü hakikat, salih amel bilincidir. Rabbimiz bizi ebedi hüsrandan, imanımızla birlikte salih amellerimizin kurtaracağını bildirmiştir. Salih amel, imanın davranışlara yansımasıdır, ibadete dönüşmesidir. İmanın insanda hayat bulmasıdır.
Bizi Rabbimizin rızasına ulaştıracak her söz ve hareket, salih ameldir. Nasıl ki ihlasla yoğrulmuş olan namazımız, orucumuz, zekâtımız, haccımız birer salih amelse her türlü imkânımızı insanlığın hizmetine sunmak da salih ameldir.
Mazlumlara, mağdurlara, kimsesizlere, yetimlere el uzatmak salih ameldir. Göremeyenin gözü, işitemeyenin kulağı, tutamayanın eli, yürüyemeyenin ayağı olmak salih ameldir. Huzurumuza, kardeşliğimize, değerlerimize sahip çıkmak salih ameldir.
Kötülüğe engel olma ve iyiliği hâkim kılma gayreti salih ameldir. Hadis-i şerifte geçtiği üzere insanlara eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırmak salih ameldir. Kısaca salih amel, iman eden mümine yakışan amel demektir. Bu uygunluk, amelin Allah’ın rızasına, insanın yaradılışına ve toplumun faydasına uygun düşen amel olmasıdır.
Asr Suresi’nin öğrettiği ve bizi ebedi hüsrandan kurtaracak dördüncü hakikat, her daim hakkın yanında yer almaktır. Birbirimizi hak ve hakikate tebliğ etmektir. Hem kendimizi hem de kardeşlerimizi batıl, yalan, hile, fitne ve fesadın karanlıklarından korumaktır. Rabbimizle, çevremizle, kâinatla ilişkilerimizde ne pahasına olursa olsun doğruluk ve Haktan ayrılmamaktır.
Asr Suresi’nin öğrettiği beşinci hakikat ise, hak yolda sabırlı olmaktır. Birbirimize Hakkı ve sabrı tavsiye etmektir. Asla unutulmamalıdır ki: sabır, batıla, kötülüğe ve zalime katlanmak değildir! Bilakis sabır, hak ve hakikat yolunda sebat etmektir.(Diyanet Hutbelerinden Alıntıdır)
Cumanız mübarek ibadet ve dualarınızın kabul olsun...