“Diyanet İşleri Başkanlığı ile Türkiye Diyanet Vakfı organizasyonu kapsamında deprem bölgesine yardım ve manevi destek için giden Müftü, vaiz, imam hatip, din görevlisi ve Kur'an Kursu öğreticileri bölgede yaşanan felaketin yaralarını sarıyor.”

Deprem bölgesinde göreve giden Bitlis İl Müftü Yardımcısı (Yozgatlı) Gülnihal Bora dönüş yolunda kaleme aldığı yazısında yaşanan dramı dile getirdi. İşte Gülnihal Bora'nında duygularını aktardığı o yazı:

“Maraş'tan dönerken yüreğimde çok farklı duygularla yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Orda çok büyük acılara şahit olduk. Felaketin büyüklüğünü iliklerimize kadar yaşadık. Ama şundan emin olun ki devletimiz bütün birimleriyle bütün ekipleriyle onların yaralarını sarmaya çalışıyor.

Asla yalan haberlere itibar etmeyin. Her alanda müthiş bir çalışma var, kendimiz bizzat şahidiz. İnsanımız da hem çok yardımsever hem de böyle günlerde birlik olmasını biliyor gerçekten, çok yoğun bir şekilde yardım kolileri geliyor ve burda her yere düzenli olarak dağıtım yapılıyor.

Biz de Diyanet olarak cenaze defin işlemleri başta olmak üzere gücümüz neye yetiyorsa yapmaya çalışıyoruz. Binlerce görevli ekibimizle cenazeleri tek tek kefenleyerek cenaze namazlarını kılarak düzenli bir şekilde defin işlemlerini yapıyoruz. Kefen olmadığı iddiaları tamamen yalan hatta cenaze alanları fazlasıyla kefen paketleri yığılmış durumda. Herşey o kadar bol bol geliyor ki anlatamam.

Ayrıca çorba, yemek, yardım kolisi dağıtımı da yapıyoruz. Bir de insanlara manevi destek olmaya çalışıyoruz. Çok ağır bir imtihan sürecinden geçiyorlar. Buz gibi soğukta insanların enkaz karşısında çaresiz bekleyişlerine şahit olduk, kimisi şokta, kimisi feryat figan..
Yıkılmış toz duman olmuş evinin karşısında oturmuş öylece evini izleyen genç kızın gözlerindeki acıyı hiç unutamam.

Yanlarına gittiğimde "sizin için ne yapabilirim?" diye sorduğumda "annemi kurtarın yeter" diyen evlatlar, "yavrularımı çıkarın başka bir şey istemem" diyen annelerin acısını en derinlerimde hissettim..
Ve onlar için hiçbir şey yapamamanın hissettirdiği çaresizlik..

"Yavrum bu Allah'tan geldi ne yapalım başımız gözümüz üstüne" diyen teyzelerin imanı, teslimiyeti derinden etkiledi beni. Yardım paketleri dağıtırken ikincisini almak istemeyip "başkalarına verin bize yeter" diyen güzel insanlar vardı...
Cenaze alanında kızını getiren annenin "Şeymaam yavrum sen çok azimliydin niye çıkamadın ordan" diye feryatları zihnimden silinir mi bilmem.

Kurtarma ekiplerinin susun susun içerden ses geldi diye bağırışları ve bir anda sessizliğe bürünen dünya.
Enkaz yığınlarının arasından fırlamış, belki ertesi gün için hazırlanmış yemekler, tavalar, üst üste istif haline gelmiş katların arasından sallanan perdeler..
Kim bilir ne kadar özenerek, binbir masraf dökülerek döşenmiş ve harabeye dönmüş evler..
Bilmiyorum hangi birini anlatayım ki...