Odgurmuş: Sizi biraz suskun görüyorum. Hayırdır paylaştığınız asılsız paylaşımlar hakkında İç İşleri bakanlığı ceza mı kesti?.

Monşer: Hayır canım, ne cezası. Sonra ben öyle asılsız şeyleri paylaşmam. Ben gerçekleri konuşur, gerçekleri söyler ve gerçekleri paylaşırım.

Odgurmuş: Biliyorsunuz dünyayı tehdit eden bir virüs 10 Mart 2020 de ülkemize de geldi. Devletimiz de bu konuda tedbirler alıyor. Yetkililer ve oluşturulan “Bilim Kurulu” gece gündüz çalışıp halkı bilgilendiriyor.

Monşer: Ne tedbiri, ne çalışması. Hani nerede, ülkeye gelmeden tedbirler alınmalıydı. Hatta sınırlar kapatılıp ne içeriye ne dışarıya kimse bırakılmamalıydı.

Hatta eğer bilimin gerektirdiği her türlü önlem alınsaydı. Bilim insanlarından bir kurul oluştursaydı.

Bilim insanlarından oluşturduğun kurulun önerilerine harfiyen uyulsaydı.

Bilimsel yöntemlerden asla ayrılın masaydı.

Eğer bilimi şaşmaz bir rehber kabul ederek davranılsaydı.

Böyle mi olurdu? Çok geç kaldılar çok.

Odgurmuş: Siz ne diyorsunuz, bu dediklerinizin hepsi zaten yapılıyor. Bilim kurulu virüs ortaya çıktığında hemen kuruldu.

Monşer: Önümüzde ramazan ayı var ve salgının hızı muhtemelen artacaktır.

Fırında sıkış sıkış pide kuyrukları, okunacak mukabeleler, önlenemez teravih namazları, iftar yemekleri, yaşlı veya kronik hasta olup oruç tutarak direnci daha da düşen insanlar.

Odgurmuş: Kusura bakmayın ama siz gündemi ve basını takip etmiyorsunuz her halde. Ülkede yasaklar kapsamına alınan konularda bile yasaklama yokmuş ve herkes keyfine göre hareket ediyorlarmış gibi konuşuyorsunuz.

Cuma namazı yasaklandı, camilerde toplu olarak kılınan vakit namazları artık cemaatle kılınmayacak. Hatta 65 yaş üstü insanımıza evden çıkma yasağı getirildi. İş yerlerinde esnek çalışma, evden çalışma gibi çalışma usulü getirildi. Hatta biliyorsunuz, lokantalar oturarak müşteri kabul etmeyecek, hamamlar, güzellik salonları, internet kafeler, pazarda oyuncak satmalar ve vb. hatta ve hatta berberler bile yasaklandı. Ama siz bunların hiç birisi olmamış gibi konuşuyorsunuz.

Ayrıca sağlık bakanı her gün bilgi veriyor, ama siz yine mutlu olmuyorsunuz. Habire şu olmadı, bu olmadı, şu eksik, bu eksik diye yırtınıp duruyorsunuz. Bilim kurulu tarafından alınan kararların mutlaka bir bit yeniğini arıyor ve buluyorsunuz.

Güney Kore çok sayıda test yaptı (günde 20 bin kişi) ama ne yazık ki doğruluk oranı pek yüksek olmayan bir testti

Türkiye’de yapılan test doğruluk oranı çok yüksek olan çok kaliteli test yapılıyor.

Bakın Fransa’da 600 doktor gerekli önlemleri almadı diye Fransız devletini mahkemeye verdikleri söyleniyor. Maske yok deniliyor.

İspanya’da bakımevlerinde görev yapan sağlık personeli işlerini terk etmişler, bakımevlerinde bakımsızlıktan İtalya’da yaşlılar ilgisizlikten evlerinde ölü bulundu deniliyor.

Monşer: Bak bu gidiş gidiş değil. Bak hesap ortada. İlk günden itibaren vaka sayılarını alt alta sıralarsak sonuç korkunç oluyor. Korkarım İtalya’dan beter olacağız. İtalya'da ölü sayısı Çin'i geçti.'Ben gencim, bir şey olmaz' demeyin,sokağa çıkmayın,virüsü evinize taşımayın ailenizi öldürmeyin!.

Türkiye’de Virüsten Salgının günlük artış oranı % 114!
Tablo giderek ağırlaşıyor. Dikkat etmezsek sonumuz İtalya İran gibi olur. Tüm samimiyetimle söylüyorum durum sandığınızdan ciddi, çok garip olaylar oluyor. İtalya Çin'in yanında soğanın cücüğü bile değil


Odgurmuş: Neden her şey de olduğu gibi bu konuya da olumsuz bakıyorsunuz. Ülkedeki durumu bizde gözlüyoruz. Devlet ve görevliler canla başla çalışıyorlar. Ellerinden geleni yapıyorlar. Bu günlerde yapılacak iş sizin her zaman yaptığınız gibi her yerde bir bit yeniği aramak olmamalı. Gün, tavsiye kararlarına harfiyen uymak, yetkililer yardımcı olmak, Bilim Kurulundan çıkan sonuçları aktaran Sağlık Bakanını can kulağı ile dinlemek günüdür.

İtalya’da şöyle, Fransa da böyle diyerek insanları panikletmenin bir anlamı olmamalı.

Monşer: Bunlar gerçekten halkı düşünseler ve
Sadece hacizleri kaldırsalar 4 milyon vatandaş ve esnaf blokedeki paralarını çekip şu dönemi bir nebze rahat geçirir.
Ayrıca e-haciz yüzünden kredi kartları kapalı olan ve kredi kullanamayan insanlarda biraz olsun rahatlar.
İşine geldiği gibi kaç kişi şüpheli, kaç test uygulandı, hangi şehirde kaç kişi hasta, kaç testten 98'i pozitif, test bekleyen kaç kişi var, iyileşen var mı hiçbir şey bilmiyoruz. Adam her gece gelip 1 ölü 98 hasta deyip yatmaya gidiyor. Biz mal gibi öyle kalıyoruz
Yeterli test, etkin izolasyon ve karantina ile sağlık hizmetinin gereksinimlerinin karşılanıp karşılanmadığını bilmiyoruz
Test yüksek fiyatlı olduğundan halka inilmedi..
Sadece ateş çok yüksek olan ve ilk etapta yurt dışından gelene yapılıyor.

Odgurmuş: Korkmayacağız, ödümüz patlamayacak, endişe edeceğiz ama paniğe kapılmayacağız, çabuk olacağız ama telaşa düşmeyeceğiz, şüpheleneceğiz ama güveni yitirmeyeceğiz. Yani “koronayak” olmayacağız. Evde kalacağız, sosyal mesafeyi koruyacağız.

Devletimize ve milletimize güveneceğiz. Milletimizin büyüklüğüne inanacağız. Kendini bilmez kişilerin yanlışlarını sosyal medyada paylaşarak genel durum böyleymiş gibi algı oluşturmaya itibar etmeyeceğiz. Birlik ve beraberliği bozucu yayınlara itibar etmeyeceğiz.

Yine sosyal medyada “Çin’den gelen kit’lerin parası Atatürk zamanında ödendi, kitler bedavaya geldi” gibi nerede üretildiği bilinmeyen yalanlara inanmayacağız.

Bilim kurulundan çıkan tavsiyeleri dikkatten uzak tutmayacak, Sakin olacağız.

Avrupa’da sağlık sistemi çoğu ülkede çökmüş durumda,

Hastaneler tıklım tıklım dolu. Böyle bir dönemde en fazla ihtiyaç duyulan solunum cihazları bulunamıyor. Hastaların çoğu ölüme terk edilmiş durumda. Sağlık personeli perişan. Doktorlar alabildiğine bitkin. Avrupa’nın İçine düştüğü durum vahim!

Buna karşılık bizde olduğu gibi kimse çıkıp devleti suçlamıyor. Bir Allah’ın kulu algı peşinde koşmuyor. Sağlık Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na hakaret edenler çıkmıyor. Papazlar, din görevlileri ve kiliseler tartışma konusu yapılmıyor. Kimse yaşadığı ve ekmeğini yediği ülkeyi yerden yere vurmuyor.

Muhalefet de açık aramak yerine, yürütülen mücadelede elini taşın altına koyuyor.

Her konuyu eleştirip bir bit yeniği aramak durumu, sadece bize has bir hastalık! Türkiye, sadece virüsle savaşmıyor. Bir taraftan da bu batıcı halkından kopuk ve ezik okumuş hasta kafalar ve bozguncularla mücadele etmek zorunda kalıyor.

Bu ülke, yurt dışındaki 10 vatandaşını getirmek için bile uçak kaldırabiliyor. İhtiyaç duyan ülkelere maske ve sağlık malzemeleri gönderiyor. Yetmiyor, maske üretimini artırıp, kendi solunum cihazını üretiyor. Belediyelerimiz 65 yaş üstü vatandaşlarının çarşı-pazar alışverişlerini yapıyor. İhtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarını kapısına kadar götürüyor.

Kit gerekirse kit satın alıyor; ayrıca kendi üretimini hızlandırıyor. Çin’den ilaç getiriyor. Japon patentli Favipiravir haplarını virüs tedavisinde kullanıp, sonuç almaya çalışıyor. Üstelik ülkeyi yönetenler kendi vatandaşlarını da azarlamıyor. Sadece nazik bir dille onları uyarıyor. Vurguncunun, bozguncunun üzerine gidiyor. Sadece İstanbul’da kaçak üretilen 25 bin maskeye el koyuyor. Salgının en asgari hasarla atlatılması için gereken tedbirleri alıyor. Hastalığı kontrol altında ve mücadele edilebilir seviyede tutmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Daha ne olsun? Yetmiyor, bu mücadeleyi baltalamak isteyenlerin tepesine de biniyor. Sosyal medyayı denetim altında tutmaya çalışıyor. Bozgunculara ve ülke düşmanlarına operasyonlar düzenliyor.

Çevremize şöyle bir bakın. Biz, bütün engelleme çabalarına ve her türlü saldırıya rağmen pek çok ülkeden iyiyiz. Herkes ne yapacağını biliyor. Panik yok ve devlet görevinin başında, sağlık personelleri, belediye personelleri ve askerlerimiz görev başında. Kısaca herkes görevinin başında.

Türkiye Büyük ülkedir. Bundan şüphe etmeyelim.