Celal Doğru hocam, Bahri Doğru amcamın en büyük oğlu. Biz aynı oymaktan Emmi çocukları oluruz. Soy ismi kanununda Lobat denen amcamız işinde ve sözünde çok doğru olduğundan direk Doğru soy ismini verilmiş, diğer kardeşleri ise Tufan soy ismini almışlar. Bu hikayeyi rahmetli Bahri amcam anlatmıştı. Hatta soy ağacımızıda yazdırmış Yakup Tufan ağabeyime vermiştir. Bizim bilmediğimizi bilen araştıran Bahri amcamız yine bir sohbetinde, Afyonda yaşayan amca  ve çocuklarının yaşadığını onlarda Yozgat soy ismini taşıdıklarını söylemişti. Kendisi giderek bu akrabalarımızı bulduğunu tanıştığınıda anlatmıştı. Bahri  Doğru  amcamın rahmetli  Celal, Ergün  Doğru ikiside öğretmen. Türk gençliğine milli manevi eğitmen olarak yıllar boyu emek verdiler. Benimde Yozgat lisesinden dönem arkadaşım  aramızdan ayrılarak ebedi aleme göçen Ahmet Doğru kardeşimin babaları. Mevlam rahmetiyle merhametiyle muamele eylesin mekanı cennet olsun inşallah.


Hizmette Yarış 


Celal ağabeyimin  Ülkü Bir
Yozgat ülkücü öğretmenler Birliği’nin başkanlığı döneminde bizlerin milli kültürle yetişmemize vesile oldular. Ülkücü Öğretmenler her ay  proğramlar düzenler bizlerde iştirak eder şiirler okurduk. Piyesler oynarlar o piyeslerinde rol alırdık. 18 Mart Çanakkale şehitlerini anma programında Yusuf Karakaya hocamın eğitmenliğinde oynanan piyesde bende rol almış kahraman 15 yaşındaki askeri olarak rol almıştım.
Öğrenci öğretmen ilişkileri hep devam ederdi. Yozgat’ta milli ruhun dirilmesinde Ahmet İşbilir, Celal Doğru hocanın ve yönetim kurulunda bulunan hocalarımın emeği çoktur. Burada diğer başkan ve hocalarımın da hizmetleri vardır. Hizmet edenlerden rabbim razı olsun. 


Yozgat Büyük Ülkü derneği ve Ülkücü memurlar Ülküm Bir’in başkanı Yazar Kenan Eroğlu, Yusuf Karakaya, Osman Yıldız Dr Ahmet ağabey her hafta sonu bir kitap okurlar bu kitap üzerine tartışırlar, açıklama yaparlardı. Bizde  Orta Okul öğrencisi olarak zevkle dinlerdik.  O günleri şimdi çok özlüyorum. 


Kenan Eroğlu,  hocamın kaleminden "Celal Doğru" ya da (Celalettin Harzemşah…) yazısını okuyucularımla paylaşıyorum.


 “O” hareketin bel kemiğiydi, “O” ve “Öteki” olmadan belki de Yozgat bu şekilde bir Yozgat olmazdı. Bu fedakâr, cefakâr insanların kadri kıymeti eğer bilinmez ise Yozgat’ta hareket eksik ve yanlış değerlendirilmiş olur. “O”nun yaptıkları unutulmamalı,  çünkü o unutulacak cinsten bir adam değildi. Eğer Yozgat’ta fedakârlıkla ilgili bir kaç anıt yapmak gerekseydi bu anıtların en başında ancak “O” nun adına bir anıt olmalıydı. Bu düşüncelerimin ilerisinde ve gerisinde başkaca bir söz yoktur. Olmamalı. Eğer insanoğlu olarak kadir kıymet bilmemekle malul olmasaydık bu durumun böyle olduğu bir kez daha açık açık anlaşılırdı. O’nu siz de tanırsınız, hem de çok yakından. O 12 Eylül’e doğru yaklaşırken Ülkü-Bir başkanlığını da yapmış, Ülkü-Bir’e hareket getirmişti. Hatta 12 Eylül darbesinin olduğu sabahın ilk saatlerinde Vilayette çalışan amcasının kendisi için çıkarttığı izin belgesine istinaden Ülkü-Bir binasına gitmiş ve orada bulunan bazı lüzumsuz! evrakları almış ve yakında bulunan Bacanlı apartmanının yakınındaki çöplüğe atmış ve ilerde doğması muhtemel olumsuz ve kötü durumları engellemişti. Anlatabildim mi acaba “O” kahramanı, fedakâr, dürüst ve faziletli adamı. Yani kısaca “Celal Doğru” yu.. ………………………………..    Yukarıda anlatmaya çalıştığım iki arkadaş (Alparslan Serbes ve Celal Doğru) dışında da elbette pek çok ve pek dürüst, hasbi şekilde çalışan arkadaşlar vardı. Aslında her birini ayrı ayrı anlatmak onların kahramanlıklarını ve hiçbir karşılık beklemeden cansiperane çalışmalarını da ortaya koymak gerekir. Fakat bu anlatım elinizde bulunan kitabın hacmini çok çok aşacağından 2 kişi üzerinde durmakla yetindim.  İki Arkadaş için yazdığım her türlü takdir sözleri bir vesile ile yukarıda zikrettiğim diğer arkadaşlar için de geçerlidir. Onların her biri de birer kahramandı. Yukarıda kısaca söz ettiğim iki arkadaş ve diğer arkadaşlarla ilgili, birlikte yaşadıklarımızı, yapıp üstesinden geldiklerimizi, derneklerimiz ve davamız için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan sarf ettiğimiz mesaileri burada bir bir anlatmaya kalksak herhalde elinizdeki kitap kadar en az 3-5 tane daha kitap hazırlamak gerekir. Duvarlara yazı yazarken kurşunlandığımızı. Kendi yaptığımız afişleri asmaya çalışırken Yozgat’ın tüm polislerinin etrafımızda dolaştıklarını. Sarıkaya ilçesinin bir kasabasında konuşma yapmak ve dernek açmak için gittiğimiz kasabayı akşam saatlerinde beş altı yüz metre ilerde gördüğümüz halde 4 saatte varabildiğimizi. Celal Doğru’nun küçük ve fedakâr bir gurup arkadaşıyla hazırladığı tiyatroyu 60 köye götürdüğünü, her köyde davamız için neler yaptığını, köylüyle kurduğu diyalogları anlatmadım. Büyük camiin altında 15-20 kişiden dayak yediğimizi söylemedim. Esasında fazla uzatmaya da gerek yok. Fakat bazı arkadaşlar da vardılar ki kahve köşelerinde konuşmayı kuytularda kağıt-oyun-kumar oynamayı Ülkücülük sanıp, geçerken katıldıkları bir iki toplantıyı hayatlarının en önemli olayıymış gibi göstermeleri çok doğaldır. Bu gibi arkadaşlar "ben başkanken", "ben yöneticiyken" diye başladıkları cümlelerin gerisindeki dernek gerçeğinden bihaber görünüyorlar. Ben başkanım diyen kişi kendisini kimin başkan yaptığını kendisine o görevi kimin verdiğini bilmeden konuşuyorlar. Kendinden önce ve kendinden sonra kimin başkan olduğundan bihaber bir şekilde ben okul başkanıyım derken de dernekte kimler görevliydiler, kendisine o görevi kim verdi konularına girmeden kendilerini ön plana alıp "ben merkezli" komplekslerini tatmine çalışıyor da olabilirler. Fakat şurası da bir gerçektir ki emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Çalışan ve çabalayan herkesin hakkını teslim etmek gerekir.  Ben bu kitabımda kimlerin fikirlerimin oluşmasında etkili olduğunu, kimlerin derneğin kurulmasında katkısı olduğunu, kimlerin emeği geçtiğini bildiğim kadarı ile anlatmaya çalıştım. Benden önceki ağabeylerin ve hizmeti geçenlerin hepsini anmaya ve onların hakkını teslim etmeye çalıştım. Bizden sonra gelenler ise kadir kıymet bilmez kişiler oldukları için kendi dönemlerini bir milat olarak kabul ederek hareket ediyor olabilirler. Bu onların kendi tercihleri olmasına rağmen bu davranışları “Yozgat Gerçeğini” anlamamızda maalesef yardımcı olmamaktadır. .............................. ............................   Not:Kenan Eroğlu 1968-1980 arasında  Ülkücü Hareketi anlatan kitabımından küçük bir bölüm.