Allah’u Teâlâ insanı yeryüzünün halifesi, imar edicisi ve koruyucusu olarak yaratmıştır. Halife, yeryüzünü Allah’ın rızasına uygun bir şekilde imar eden, akıllı, şuurlu ve güçlü bir varlık anlamına gelir.Çevremiz bize Allah’ın bir emanetidir. Bu sebeple, fesat çıkarmamak, canlı ve cansız varlıklara zarar vermemek gibi bir sorumluluğumuz vardır. Ama maalesef bugün bizler doğal kaynakları hoyratça kullanmaktan, bizzat içinde yaşadığımız, gelecek nesillere de miras olarak bırakacağımız dünyamızı tahrip etmekten bir türlü geri kalmıyoruz.Allah (c.c.) Kur’ân-ı Kerîmin de “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” buyurmaktadır. Çevre kirliliği konusu refah seviyesinin yükseltilmesi veya sabit tutulması gibi gerekçelerle gözardı edilmiş; bu durum da doğada dengenin bozulmasına yol açmıştır.Daha çok tüketmenin teşvik edildiği şu üç günlük dünyada konforumuz için emanet bilincinden hızlıca uzaklaşmakta ve koskoca bir dünyayı buna feda etmekteyiz.Ayette de belirtildiği gibi fesadı çıkaranlar olarak acısını yeryüzünde tatmaktayız.hesapsızca ve bilinçsizce kirletmenin neticesinde, Dünya Sağlık Örgütü’nün yayımladığı rapora göre, çevre kirliliği her yıl 5 yaşın altında bir buçuk milyon çocuğun ölümüne neden olmaktadır.Dünya genelinde 5 yaş altı ölümlerin dörtte birinin hava kirliliği, kirli su ve yetersiz temizlik koşulları gibi çevresel faktörlerden kaynaklandığı belirtilmiştir.İnsanoğlu bu dünyadan elbette faydalanacak, bu dünyayı imar edecek, aşılmaz yolları aşılır hâle getirecektir. Fakat bunu yaparken israf, tahrip ve çevreyi kirletmekten geri durmalıdır.Nitekim Rabbimiz: “O, göklerde ve yerde bulunan herşeyi kendinden bir lütuf olarak sizin hizmetinize vermiştir.” buyurarak çevremizi bizim istifademize sunduğunu haber veriyor.Bunların şükrünü hakkıyla eda edebilmek için verilen bu emanete sorumluluk bilinciyle yaklaşmak ve onu korumak bizim vazifemizdir. Müslüman, ahlakının güzelliğini çevresine, insanlara, hayvanlara, bitkilere hatta cansız varlıklara bile yansıtmalı, bunlara iyi davranmalıdır. Aksi takdirde çevrenin hor kullanılmasının, tahrip ve israf edilmesinin zararı yine kendimize dönecektir.İslam dini sadece çevrenin korunmasını teşvik etmekle kalmaz; Müslüman bireylerin bizatihi çevrenin koruyucusu kollayıcısı olmalarını da ister. İnsanlığa rehber olarak gönderilen sevgili Peygamberimiz “…Günahkâr ve kötü biri öldüğünde insanlar, beldeler, ağaçlar ve hayvanlar onun şerrinden kurtulup rahata ererler.” buyurarak cansız zannettiğimiz varlıklarda bile bir şuur olduğunu vurgulamıştır.Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “…Rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmak sadakadır.”O hâlde insan her yerde ve her şartta başkalarını rahatsız edici şeylerden kaçınmalıdır.  Çünkü Müslüman çevresine muhabbet ve merhamet beslemek, hikmet ve ibret nazarıyla bakmak zorundadır.Ağaçları, suları, havayı ve doğayı kirletip yok etmeyi değil, bunların değerine ve ritmine ayak uydurmayı hedeflemelidir. Çevremizi kirletmek, yerlere çöp ve pislik atmak insan ahlakına yakışmaz. Bu hem kendimize hem de yaşadığımız topluma karşı bir saygısızlıktır.Kirlettiğimiz yerlerden başkalarının huzursuz olacağını ve tabiatın güzelliğinin bozulacağını bilmek; doğanın eritemediği atıkları bilinçsiz bir şekilde atmanın vebal olduğuna inanmak mümin olmanın ve kemale ermenin bir şartıdır.Mevlam bu şuurla çevremize sahip çıkmayı bizlere nasip eylesin.(