Son günlerde organik üretimler adı altında faaliyet gösteren kadın kooperatiflerinin sayısı birhayli arttı. Helede bazı işgüzar belediyelerin, kendi hinterlandlarındaki rezervlerine bile bakmadan, objektif kriterlerden uzak, hammaddesi tez tükenip transfer ürünlerle takviye etmeye çalıştıkları kısa ömürlü göstermelik gecekondu kooperatiflerinide sayarsak, gülermisiniz, ağlarmısınız denen cinsten ucube bir sektör ortaya çıkıyor.
İşte tüm bu kaos, karmaşa ve alaladeliklerden çok uzak, üniversitelerin bilimsel desteğinde herşeyin ölçülüp tartılıp, fizibilitesi, etüdü yapıldıktan sonra, bütünüyle bölgesel zenginliklerin şeffafça işlendiği ve tamamıyla geleneksel metodlarla üretim yapan Çubuk Birlik Tarımsal Kalkınma Kadın Girişim Kooperatifinden bahsetmek istiyorum sizlere.
Tertemiz havası, bakir doğası, has karakterli misafirperver ve çalışkan insanlarıyla bildiğimiz Ankara Çubuk’ta, bölgenin yöresel ürünlerini üretip, aroma ve lezzetine müptela ederek pazarlayan Saliha DEMİR Başkanlığındaki 16 örnek hanımın imrenilir emeklerini anlatmaya çalışacağım.
Başkent Anadolu Platformu ve Ankara Meclisinin Türkiye Sevdalısı Başkanı Gazeteci Yazar Mehmet AKYOL, liderliğini yaptığı bu kuruluşlarda “Ben platformum ve meclisimde vasıfsız ve tembel insan istemiyorum.” der. Hatta tüm üyelerine her seferinde der ki; “Gidin kendi memleketinizde de olsa atıl kalmış kaynakları, boş bırakılan tarlaları, yöresel nimetlerinizi, faunanızı, floranızı, nitelikli insan gücünüzü ve aklınıza gelen tüm artı ve eksilerinizi bize raporlayın, bilim kurullarımız, teknik departmanlarımız, vizyoner üyelerimiz ve teknokrat kadrolarımızla o raporları projelendirip hem o ilin, hemde Türkiyemizin hizmetine sunup, nimete çevirmeye uğraşalım.” der.
Başkan AKYOL, yalan, dolan, kibir, haset ve insani kirler barındırmayan pırlanta yüreğinin duygusallığı, kin tutmayan uçucu ve sevimli sinirlenmeleriyle hepimizi abilik vasfının verdiği bir otoriteyle geçtiğimiz gün acilen bürosuna çağırdı. Akyol Başkana mazeretimiz var demenin imkanımı var. Dedi ki; “Hepinizde benimle beraber Çubuk’a geliyorsunuz, vatansever bir ilhamla kurak bozkır bir coğrafyadan nasıl bir cennet, nasıl bir bereket elde ediliyormuş gözlerinizle göreceksiniz.” diyerek, peşpeşe dizdiği araçlarla bizi Başkentin Çubuk İlçesine bağlı Tahtayazı Köyüne götürdü.
Tahtayazı Köyünde bizi emsalsiz misafirperverlikleriyle nur yüzlü güzel insan Süleyman ÇAYIR, eşsiz hatip Osman ŞAHBUDAK, gönül insanları Sait SEMERCİ ve Fahri ÇAYIR karşıladı. Tatlı sohbetleri eşliğinde ürettikleri ürünlerden teşkil bir kral sofrasında cömertce ağırlayıp tesislerini gezdirdiler. Bakir coğrafyalarında gübresiz, ilaçsız ve hilesiz yöntemlerle üretilip, taş değirmenlerde öğütülen un, bulgur, yarma gibi ürünleri gösterdiler. Aydos Dağının eteklerinde tamamıyla bölgenin florasından elde ettikleri doğal antibiyotik ayarındaki saf bal, arı sütü, polen, propolis gibi çeşitlerden tatdırdılar. Ambalajlarına kadar katkısız, yüzde yüz sağlıklı bulgur, erişte, turşu vs gibi nimetler sundular. Yöresine sadık, emeklerinde fedakar, hepsi birbirinden kararlı ve azimli 16 saygın hanımefendiden teşkil bu elit kooperatifin kapsamını anlattılar. Takdir ve hayranlıkla onları dinledik. Bu arada yediğimiz yoğurtun, içtiğimiz ayranın tadını, aromasını anlatmakta güçlük çekiyorum.
Kimya alanında uluslararası ün ve başarılara sahip Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Prof.Dr. Mükerrem ŞAHİN’in denetiminde, şeker ve tansiyon hastalarının bile gönül rahatlığıyla tüketebildiği, bütünüyle bölgenin endemik türlerini içeren bor katkılı salatalık, lahana, pancar, havuç turşuları, turşu suları ve elma sirkeleriyle, gözden kaçıp orantısız büyüyen salatalıkları değerlendirerek yaptıkları salatalık özlü sabun, kolonya ve parfümleri gösterdiler. Fosfor ve kalsiyum deposu olması nedeniyle kemik erimesinin en etkili ilacı niteliğindeki atıl yumurta kabuklarını geri dönüşüme tabi tutup, un haline getirerek piyasaya süreceklerinide öğrendik.
Tüm çalışmalarının teşhiri ve pazarlaması için Çubuk merkezde bir satış noktası, bölge tanıtımına katkı amaçlı bir kültür-sanat konağı, hayvancılık, arıcılık, aromatik bitki üretimi ve işlemesi, yöresel kahvaltılık çeşitlerini yaygınlaştırarak bölgesel el sanatlarının da geliştirilmesi ve yaşatılmasına yönelik nitelikli bir eğitim salonu tesis etme hedefindeler.
Onların kooperatif bünyesinde ürettikleri tadına doyulmaz bu imrenilir ürünleri sadece besin ve kozmetik olarak değil, aynı zamanda birer ilaç olarak da görmek mümkün. Balından turşusuna, unundan, bulguruna, öğütülmesinden paketlenmesine, hiçbirinde canlı organizmalara aksi tesir edecek bir yan etki, hijyenik sıkıntı, raf ömrü konularında endişe yok. Zaten tüm çalışmalarını Üniversitelerin bilimsel desteğinde yapıyorlar. Fiyatlarıda çok avantajlı. Aracıları, ulaşımı, kar payları ve değişik prosedürleriyle günden güne yükselen katkılı market ürünlerine alternatif bu hesaplı ve doğal ürünler, hem geleneksel lezzetleri, hemde pratik pişirme tekniklerinden dolayı herkesin tercihinde.
Yav güzel insanlar; o derya gönüllü Süleyman ÇAYIR köy tandırında bir ekmek pişirmiş, Sait SEMERCİ ve Fahri ÇAYIR Beyler tam buğdaydan bir pilav yapmış, temiz ve bereketli elleriyle asalet timsali Çubuklu hanımların turşusu, köy yoğurdu ve ayranı eşliğinde yemeye doyamadık. Biliyorsunuz özellikle ekmek ve bulgur kahvaltılardan ana yemeklere, şölen günlerinden ara sıcaklara kadar, her öğünde karşımıza çıkan günlük hayatımızın en önemli besinleri. Ekmeğinde, bulgurunda Türk mutfak kültüründe olmazsa olmaz denilen en hayati, en vazgeçilmez unsur olduğu aleni ve aşikar. Görüntüsünden lezzetine bu sofrayı kim anlatabilir ki, biz anlatalım.
Güzel insanlar biliyosunuz ki, etinden, sütüne, balından, peynirine, un, yağ, şeker, ekmek, hatta kuruyemişe kadar, neredeyse hilesiz bir gıda maddesinin kalmadığı, ayıplı ürünlerle dolu bu çağda, Süleyman ÇAYIR, Osman ŞAHBUDAK, Sait SEMERCİ, Fahri ÇAYIR ve 16 birbirinden çalışkan hanımefendiler gibi hilesiz imalat yapan, dürüst ticaretin güven abidesi şahsiyetleri bulmak çok zor.
Organik üretim sektöründe lezzet ve kalitede çığır açıp, pırıl pırıl metalar üreten bu ekibin emekleri sayesinde gıda sektörü şimdilerde daha ayrı bir cazibe, daha ayrı bir canlılık kazanıyor. Aynı zamanda insan kalitesi yüksek şahsiyetleri, erdemli asaletleri ve emsalsiz kadirşinaslıklarıyla tanınan bu ekip, Çubuk bölgesinde yardımseverlikleri, hanedan kapılarındaki cömert sofraları ve misafirperver kimlikleriyle herkesin gönlünde çok güzel bir yere sahipler.
Kaliteli ve güvenilir ürünlere önem veren yerli-yabancı tüm müşteriler, uzak-yakın demeden bu güzel insanların Çubuk Tahtayazı köyündeki tesislerine geliyor, lezzeti ve özlenen aromayı farkederek gönül rahatlığında alışveriş yapıyorlar. Hiçbir kimyasal katkı ve olumsuz öge içermeyen elit tesislerinde kurulu taş değirmende tam buğday unu ve bakliyat alıyorlar. Hayvanları da var. Süt ürünleri için besledikleri bu hayvanların barınma bölmelerine, gezi alanlarına, yem çeşitlerine, beslenme alanlarından bakım malzemelerine kadar heryer tertemiz ve tamamen Avrupai bir dizaynda kurulmuş. Açık ve kapalı alanlarıyla havalandırma bölümleri Dünya standartları üstünde bir doğallık ve sadeliğe sahip.
Her yönüyle katkısız ve bütünüyle doğal bu organik tesislerde üretilen ürünlerin lezzeti, aroması, besin ögeleri, zengin mineral değerleri ve detay kalitesi; gerçektende standartların çok üstünde. Örneğin burdaki yumurtaların çiğdemsi sarılığı, sütün, yoğurtun, ekmeğin, bulgurun, turşunun geleneksel tadı, size tam anlamıyla saf ve doğal bir köy ürünü yediğinizi anında hissettiriyor.
Vizyoner bürokratlığı ve basın duayeni kimliğiyle Rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut ÖZAL’ın en yakın çalışma arkadaşı olan Gazeteci Yazar Mehmet AKYOL; “Ben tüm proje amaçlı kültür gezilerimde Çubuk Birlik Tarımsal Kalkınma Kadın Girişim Kooperatifinin adını hep güzel yerlerde güzel insanlardan duyuyor ve ülkem adına çok gururlanıyorum. Memleketimizin yüz akı bu eşsiz insanların sadece üretimlerini değil aynı zamanda saygın şahsiyetlerini, emsalsiz misafirperverliklerini, hanelerine konuk olan herkesi çok yücelttiğini de gördüm. Asaletli Anadolu kültürünü de temsil eden bu kıymetlerin hanesinde ekmeğini yemeyen, yardım ve iyiliklerini görmeyen kimse olmamış. Bu yüzden en büyük saygıyı, en samimi duaları Çubuk Birlik Tarımsal Kalkınma Kadın Girişim Kooperatifinin emektarları hakediyor.” Dedi.
Çok onore olarak bu güzel insanların cömert sofralarına bağdaş kurduk. Üretim sahaları ve taş değirmenlerini gezdik. Ürünlerini, emeklerini, bizzat yerlerinde görüp, lezzetlerini tattık. Temizlik ve düzenlerini takdirle inceledik. Gerçektende Türkiye’nin her yerinden arayan, soran, gelen, giden birçok gurme ve gastronomi uzmanlarının lezzet ve aromalarına hayran kalıp, uzak-yakın demeden onlara sipariş verdiklerine şahit olduk.
Katkısız ve kaliteli üretimleri, güven dolu dürüst ticaretleri ve her gönülde iz bırakan pırlanta kalpleriyle Anadolu Kadını kimliğine çok büyük saygınlık kazandıran bu kooperatifin tüm emektarlarına bizde bereket ve başarılarla dolu hayırlı üretimler diliyor, misafirperver adlarını ve emsalsiz emeklerini geniş sahalara gururla duyurma sözü veriyoruz.
Ahilik felsefesindeki örnek emekleriniz, ülkemiz sağlığı ve ekonomisine katkılarınız, eşsiz asalet ve faziletlerinizle herzaman baştacımız, herzaman gönüllerimizde olacaksınız.