Güvenli bölge, ilk olarak Erdoğan tarafından Mayıs 2013’teki ABD ziyaretinde dile getirilmişti.
Erdoğan, dönemin ABD Başkanı Obama’ya; Suriye’de uçuşa yasak bölge ilan edilmesi, siviller için güvenli bölge oluşturulması ve koalisyon güçleriyle ortak kara operasyonu yapılmasından oluşan 3 aşamalı bir plan sunmuştu. Türk yetkililer, Suriye ile ilgili her aktörle görüşmesinde konuyu dile getirdiler.
Türkiye’nin gündeme getirdiği güvenli bölge, Suriye’deki çatışmalardan kaçan sivil nüfusun can güvenliğinin sağlandığı barınma alanı oluşturulmasını öngörüyor. Türkiye bölgeyi, tüm Suriye’den göç eden sivillerin toplanabileceği ya da Türkiye’ye geçmiş Suriyelilerin arzu etmeleri halinde yerleşebileceği bir bölge olarak düşünüyor.
Zira Suriye’de iç savaşın durması halinde dahi Suriye halkının, barınma, iş ve sosyal hizmetlerden mahrum kalmasından ötürü başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dış göçe devam etmesine kesin gözüyle bakılıyor. Bu durum en fazla, Avrupa ülkelerini endişelendiriyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise “Suriye’deki krizin başından beri bu ülkenin toprak bütünlüğünü destekledik, bundan sonra da desteklemeye devam edeceğiz. Bölgeyi teröristlerden temizleyerek ülkemizin bekasını ve güvenliğini sağlamaya kararlıyız. Suriye’ye de huzur,barış ve istikrarın gelmesine katkı sağlayacağız” ifadelerini kullanıyor.
Barış Pınarı Harekatı, Türkiye’nin gündeme getirdiği Suriye sınırındaki güvenli bölge planını uygulamaya geçirmek için Fırat’ın doğusuna yapacağı harekattır. Suriye’deki çatışmalardan kaçan sivil nüfusun can güvenliğinin sağlandığı barınma alanı oluşturulmasını öngörüyor. Türkiye bölgeyi, tüm Suriye’den göç eden sivillerin toplanabileceği ya da Türkiye’ye geçmiş Suriyelilerin arzu etmeleri halinde yerleşebileceği bir bölge olarak tasarlıyor.
Türkiye, masum Suriye halkının can güvenliğini sağlamak, barınma ihtiyaçlarını gidermek ve insani koşullarda hayatlarına devam edebilmelerini sağlamak için ‘güvenli bölge’ye çok önem veriyor. İşte bu amaçlar göz önünde bulundurulduğunda operasyonun adının ‘barış pınarı’ olması daha büyük anlam taşıyor. Türkiye, Suriye halkının barış içinde, huzur içinde yaşamasını arzu ediyor.
Fırat Nehri’nin doğusundaki en büyük yerleşim alanları Halep’in Ayn El Arab, Rakka’nın Tel Abyad ve Tabka, Haseke’nin Kamışlı, Amude ve Rasulayn ilçeleri ile Deyrizor’un kuzey kesimlerinden oluşuyor. Bu kuşakta nüfusun yaklaşık yüzde 70’ini halen Araplar oluşturuyor. Ancak bölgenin nüfus yapısı zorla değiştiriliyor. Terör örgütü bugüne kadar 1 milyon 700 bin kişiyi göçe zorladı. Örgüt, devletleşme sürecinde bölgeyi daha kolay kontrol edebilmeyi amaçlıyor.
Plana göre Suriye’nin kuzeyinde Ayn El Arap olarak bilenen Kobani’den Derik’e kadar olan bölgeye 1 milyon kişi yerleştirilecek. Burada öncelikle 10 bölge ve 140 köy kurulacak. Köy merkezleri ile 20 köyü kapsayacak. Bölgelerde 30’ar bin, köylerde ise 5’er bin kişi iskan edilecek. Ayn El Arab’tan Akçakale’nin karşısındaki Tel Abyad’a kadar olan bölgede 1 bölge, 7 köy kurulacak. Burada 65 bin kişi yaşayacak.
Tel Abyad ile Rasulayn arasında 3 bölge ve 63 köy oluşturularak 405 bin kişi yerleştirilecek. Rasulayn’dan Derik’e kadar ise 6 bölge, 70 köy kurulacak ve 530 bin kişinin iskanı sağlanacak. İlk etapta 30 kilometre derinliğinde ve 480 kilometre uzunluğunda bir barış koridoru tesis ederek uluslararası toplumun burada iki milyon Suriyelinin iskânını sağlamaktır. Bu bölgenin derinliğini Deyrizor Rakka hattına indirebilirse ülkemizden Avrupa’dan ve tüm dünyanın diğer bölgelerinden kendi topraklarına geri dönecek Suriyeli sayısını 3 milyona kadar çıkacağı ifade ediliyor.
Kısa zaman için da başlayacağı beklenen Barış Pınarı Harekatın da Kahraman Türk Ordusuna muzafferiyetler dileriz. Allah Mehmetçiklerimizin ve güvenlik güçlerimizin yar ve yardımcısı olsun.