Altıncı yüzyıllarda ort lıkta bir kıtlık
Arap çölünde ne gül büyüdü ne de çıtlık.
Süt annelik yapacak çaresizdi kadınlar
Hep birlikte Mekke’ye yönelmişti adımlar.
Gelenler öksüz diye Muhammed’i almadı Abdulmuttalib üzgün umduğunu bulmadı.
Çocuğun alan gitti bir tek Halime kaldı
Boş dönmeyeyim diye Nur Muhammed’i aldı.
Hakk bu güzel öksüzü O’na vesîle kıldı
Hâne bereket doldu muhabbet bâki kaldı.
O günden sonra kuru dağ ova ota geldi
Her taraf kıtlık iken onlarda bolluk oldu.
Zayıf devesi bile süt ile dolup taştı
Çevre tüm kabileler hayrete düşüp şaştı.
Emin elde büyüyüp yetişiyor peygamber Büyüdükçe etrafa saçılıyor misk amber.
Şahit olur Halime bazı mucizelere
Dalıp gider bazen o sürmeli hoş gözlere.
Muhammed’e baktıkça heyecan dolar yüreği Dedi bu kutlu çocuk Hakk dininin direği.
Halime çok sevmişti özden ayırt etmedi
Korudu gözetledi yalnız koyup gitmedi.
Memeyi bırakırken bir kelime söyledi
Halime’ye bakarak “Elhamdülillah” dedi.
Annesi Amine’ye anlatırken ağladı
Veda vakti gelince yüreğini dağladı.
Aras’ım ne mübarek bir kadındır Halime
Allah ile Muhammed ne güzelim kelime.