Hamas’ın İsrail’e saldırması sonucu başlayan çatışma birinci ayına girerken sahadaki durum giderek netleşiyor. ABD ordusunun bölgeye getirdiği yeni askeri unsurlar İsrail’e her türlü desteği verirken bununla birlikte İsrail’e dönük bölgesel bir saldırı ihtimaline karşı caydırıcı bir konumda bulunuyor. İsrail’in Gazze ‘ye dönük askeri operasyonu aşama aşama hayata geçiyor  ve Hamas’ın Gazze’de ki varlığı fiilen ortadan kaldırılıyor. 

İsrail’in devam eden günlerde askeri operasyonlara devam etmesi sonucunda ortaya çıkacak olan sonuçlar şunlar olacak: 1) Hamas’ın Gazze’de ki yönetimi son bulaca; Gazze kuzey ve güney olarak ikiye ayrılarak askeri bölge olarak ilan edilecek. 2) Bölgede var olan Hizbullah savaşa müdahil olmak isterse ABD ve İsrail’in ağır ateş gücü yoluyla tesir altına alınacak ve özellikle ABD hava gücünü kullanarak Hizbullah’a ait noktaları ortadan kaldıracak. 3) Suriye ve Irak’ta İran’a bağlı olarak hareket eden örgütler Suriye ve Irak’ta ABD üslerine saldırılarını arttıracak ve bunun karşılığında ABD çok daha fazla askeri unsuru Suriye  ve  Irak’ta  görevlendirmeye  başlayacak. 4)  İran  kendisine  bağlı  bölgedeki   tüm unsurları harekete geçirip bölgesel bir çatışmanın zeminini oluşturmaya çalışacak. 5) ABD İran’a dönük uygulamaya başladığı askeri baskıyı artırarak devam ettirecek.                                                        

Ve bu  süreç  İran’a  dönük  bir askeri  müdahalenin önünü açacak. Tüm bu gelişmelerin bize söylediği tek bir gerçek var. O da Hamas ve İsrail’ile başlayan çatışma süreci ABD ve İran’ın çatışması sürecini doğuracak.                                                                                                                                                                 Türkiye ise bu süreçte son derece dikkatli davranmak zorunda zira bundan sonraki süreçte bölgede ya ABD ya da İran’ın yanında yer almak dışında alternatif kalmamış bulunuyor. Türkiye bir NATO üyesi olarak ve batı dünyası ile eklemlenmiş bir ülke olarak elbette ABD’nin yanında konumlanmak durumunda kalacaktır. Bunun tersi bir durum olur ise İran’dan sonra bölgede en fazla zarar görecek ülke Türkiye olacaktır. Şunun altını tekrar çizmek gerekiyor ki ABD savaş makinesi bölgeye misafir olarak dönmedi kalıcı olarak geldi ve yerleşti. Hali hazırda bölgede 50 bin ABD askerinin askeri üslerde bulunduğunu düşündüğümüzde iki önemli uçak gemisinin bölgeye gelmesi ABD’nin İran’a dönük bir hamle yapacağının en açık göstergesi.                                                                                                                  Türkiye ekonomik, siyasi ve demografik bir biçimde bu süreçten en az hasarla çıkmayı planlamak zorunda. Bu yüzden ABD ve müttefikleri ile var olan soğukluk giderilerek başta Hamas olmak üzere İran’a yakın tüm unsurlara mesafe koyarak pozisyonunu net bir biçimde ortaya koymak durumunda. Diplomasi yoluyla gidilebilecek yol artık tükendi bu yüzden Türkiye kendini önceleyerek İran’a dönük hayata geçecek olan askeri operasyon karşısında önlemlerini almalıdır. Türkiye bölgesel bir güçtür fakat ABD ise küresel bir güçtür. Ve küresel bir güç oyun değiştirici olarak oyuna tekrar giriyorsa sizin bu noktadan sonra yapabilecekleriniz tükenmiştir. Türkiye  aklı selimle hareket etmeli milli çıkarlarını düşünerek batı bloku yanında hizalanmalı ve ulusal ve toprak bütünlüğünü önceleyen bir politika sergilemelidir.