Hatırlanacağı gibi sayın Kılıçdaroğlu iktidar olmak için mevki, makam hesabı gütmeyen lider görüntüsüyle siyaset yaptı. Doku uyuşmazlığı olan partilerle bile seçim ittifaklarını kabul etti.
7 Haziran 2018 seçimleri sonrasında, birbirilerinin tabanlarını hırpalayarak siyaset yapan iki parti olmalarına rağmen, yelpazenin merkez sağ ve merkez sol kanadını temsil eden iki partinin, AK Parti ve CHP'nin AK-SOL koalisyonu kurmasına bile olumlu baktı. Bir anlamda iktidar olmak için tüm siyasi komplesklerden sıyrılarak ne pahasına olursa olsun, siyasi riskler üstlenen görüntüler verdi.
Kılıçdaroğlu'nun CHP'sinin hükümet olma arayışlarına baktığımızda, 7 Haziran seçimleri sonrasında sayısal çoğunluğu dikkate almadan, azınlık hükümeti kurulması teklifini gündeme getirdi. Azınlık hükümeti kurulması halinde Başbakanlık koltuğunu sayın Bahçeli'ye hediye etmeye rıza gösterdi. Pek çok alternatifler üretti.
Kemal bey, AK-SOL koalisyonu kurulmasına bile sıcak baktı. 7 Hazirandan sonra AK Partiyle flört dönemini başlatmak için makam ve mevkiiden feragat edebileceğini beyan etti, tek şartla. Ne partisi CHP, ne de Kılıçdaroğlu kendisi ciddi manada Türkiye'yi yönetmeye talip olmadı. Kemal bey şahsıyla ilgi siyasi riskler taşıyacağını bildiği seçimlerde kendisi aday olmadı, ya emanetçi, ya da partisinin yedek kulubesinden adaylarla yarışa katıldı.
Kemal bey 24 Haziran 2018 seçimlerinden önce ittifak arayışlarında seçmen indinde itibarî olmayan siyasi bir yöntemle, ÎYÎ partiye ödünç verdiği milletvekililerini demokrasi kahramanı ilan etti. Çatıdan sonra yeni bir ittifak arayışında, ÎYÎ partinin seçimlere katılmasına yardımcı olarak "millet ittifakının" oluşmasına katkı sağladı. Öbür yandan kendi tabanında makbul karşılanmayan bir yaklaşımla "millet ittifakı" adına Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı adaylığına dahi sıcak baktı. Daha ne yapacaktı, iktidar olabilmek için siyasi tüm argümanlarını kullandı.
Onca fedakarlıkta bulunarak, Sayın Kılıçdaroğlu neden? bu kadar istekli davranıyor diye bir soru sormak ve o sorunun cevabını bulmak dogru bir yaklaşım olmazmı?
Öncelikle CHP ve Türk Solu yıllardır ikitidardan mahrum olmuş ve hükümet etmeyi sağ cenaha kaptırmış bir siyasi atmosferden sıyrılıp, kendi tabanına umut aşılamak istiyor. Çok daha önemlisi brokrasi ve devlet hayatında kaybettiği mevzileri tekrardan kazanmak ve devlette kadrolaşmak istiyor. 367 Krizinin mucidi Sabih Kandaoğlu ve AK Partiye kapatma davasi açan Abdurrahman Yalçınkaya, ilhan Caner ve Emine Ülker Tarhan benzeri hakim ve savcıları devlet kadrolarına yerleştirip, hiç olmazsa kurulacak sağ hükümetlerin burnunu sürtecek brokratik vesayete sahip olmak istiyor.
CHP hükümet olabilmek için amaçları doğrultusunda, kiminle neden ittifak kurduğu konusunda kendi tabanını ikna eder. Fakat siyasi yelpazenin sağında olupta, CHP ile ittifak kuran partiler tabanlarını nasıl ikna eder, orasını ben bilemem.