cezâevlerinden çıkar çıkmaz dâvâları için harekete geçip; “Nerede kalmıştık!” diyen ideâlistler, 90 sonrası yaşanan gelişmeler, siyâsî ve içtimâî değişmeler, partileşmeler, seçimler, ittifaklar, ayrılmalar, ayrışmalar ve 2000’li yıllardaki hâdiseler bir film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden…
Ve hiçbir zaman ideâllerinden tâviz vermeyen, ülkücü çizgisinde aslâ kırıklık olmayan Erol Dok’un dâvâ adamlığı, özü sözü, içi dışı bir hâli, o mütevâzı duruşu ve güler yüzü sanki karşımda kıyam ederken;  küllenmiş hâtıralarımız, ülkücülükle ilgili hayâllerimiz, hür düşünce ve sivil milliyetçilik üzerine fikir teâtilerimiz, dînî ve millî konulardaki sohbetlerimiz ve onun her yıl Muharrem ayında Ayvalı’daki evlerinin bahçesinde tertip ettiği ve bütün ülküdaşlarını bir araya getirdiği aşûre ikramları düştü yâdıma… Vefâtından 15 gün önce Gönüllerde Birlik Vakfı’nda yaptığımız sohbette; “Bizim neslin, aksakallı 78 kuşağının; Türk milliyetçilerinin geleceği için yapması gereken en önemli görev, hiçbir siyâsî beklenti içine girmeden, genç ülkücülere rehberlik etmek ve ülkücü hareketi 80 öncesi fabrika ayarlarına döndürmektir.” ifâdesindeki  inanmışlık, adanmışlık, ideâlistlik, hiçbir zaman heyecanını kaybetmeyen ve en olumsuz şartlarda bile pes etmeyerek dimdik ayakta duran “Yenildiğiniz zaman değil, yorulduk dediğiniz zaman mağlup olursunuz”[ Galip Erdem] anlayışındaki dâvâ şuuruna sâhip olan Erol gardaşımızın gençlikten günümüze azîz   hâtıraları da düştü dîl-i nâşâdıma…
  * * * 
Erol Dok; aslen Trabzonlu olup, 1957 yılında Ankara’da doğdu. İlk ve orta tahsilini Ankara'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesini bitirdi. 12 Eylül 1980 öncesi Ülkü Ocakları’nda, Ülkücü Gençlik Derneği’nde çeşitli kademelerde görevde bulundu ve Genel Merkez’de de yöneticilik yaptı. 12 Eylül askeri darbesinin ardından, ülkücü hareketin lider kadrosundaki arkadaşları gibi C-5’te akıl almaz zulüm ve işkencelerden geçti. 19 Ağustos 1981’de başlayan “MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası”nda 83 numaralı sanık olarak îdamla yargılandı. Ankara Ulucanlar ve Mamak Askeri Cezaevlerinde 5 yıla yakın tutuklu kaldı, ancak cezâ almadan tahliye oldu. 
  Muhsin Yazıcıoğlu’nun 7 Temmuz 1992 günü açıkladığı ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran “Millî Mutâbakat Çağrısı”nın, yazılması, düzenlenmesi ve yayımlanmasını organize eden Erol Dok;  1998 yılında “Yeni Bir Dünya için Yeni Bir Türkiye / Millî Mücadele’den Millî Mutabakat’a Muhsin Yazıcıoğlu” adlı SEBA Yayınları’ndan çıkan kitabı da yayına hazırladı. Ayrıca 15 Temmuz 2016 tarihinde Türkiye’yi işgâl etmeyi amaçlayan FETÖ’cü hâin darbe teşebbüsünü ve bu ihânet girişime karşı Türk milletinin tarihe altın harflerle yazdığı direniş destânını anlatan, bizâtihi kendisinin ve arkadaşlarının yaşadıklarını dile getiren ve fotoğraflarla desteklenen “Bir Daha Yaşanmaması Gereken Günler” isimli 15 Temmuz gecesini anlatan belgesel niteliğindeki kitabı da 2017 yılında Gönüllerde Birlik Vakfı tarafından yayımlandı.
Türk Ocakları, Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, Türk Ziraat Mühendisleri Birliği ve Vakfı, Türk Kooperatifçilik Kurumu ve Vakfı gibi çeşitli dernek ve vakıflarda danışma ve yönetim kurulu üyeliklerinde bulunan Erol Dok; Büyük Birlik Partisi kurucularından olup, Başkanlık Divanı’nda da görev yaptı. Muhsin Başkanın şehâdetinin ardından fiilî siyaseti bıraktı ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun ideâllerini yaşatmak için kurulan  “Gönüllerde Birlik Vakfı”nın Kurucu Mütevelli Heyeti üyeleri arasında yer aldı.
Erol Dok; 22-31 Ekim tarihleri arasında ATO Congresium’da gerçekleştirilen 16. Ankara Kitap Fuarı’nı 30 Ekim Cumartesi günü öğleden sonra ziyâret etmiş, bu ziyâret sırasında Ötüken Neşriyat standında Prof. Dr. Bülent Aksoy, Halil İbrahim Yılmaz, Cengizhan Orakçı’yla resim çektirmiş, bilâhâre arkadaşlarıyla sohbet ederken kalp krizi geçirmiş; bu sırada orada bulunan Türk Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz Hanımefendi hemen kalp masajı yapmış, ardından hastaneye kaldırılmış, ancak “Üzerine yemin edilen kalem”[ Kalem, 68/1] böyle yazmış, nefes sayısı tamamlanmış, Erol Dok kardeşimiz de ecel şerbetini içerek dünya zahmetinden Hakk’ın rahmetine hicret için Âlem-i Cemâl’e sefer etmiş ve Rahmet-i Rahmân’a kavuşmuştur.