İslam’ın hedefi, Kur’an ve sünnet çerçevesinde bir Müslüman kimliği oluşturmaktır. Bu kimliği inşa ederken de İslam’ın temel ölçüsü, Allah’ın Resûlü (s.a.v) ile hayat bulan ahlaki ilkelerdir. Bu ilkelerle vücut bulan İslam kültür ve medeniyetidir. İnsan olarak varlığımızı anlamlı kılan âdâb-ı muaşeret kurallarıdır. Edep, ahlak, namus, şeref ve haysiyet değerlerimiz gibi...

Dinimiz, bizi biz yapan bu insani değerlere sahip çıkmayı, öz benliğimizden uzaklaştıracak her türlü söz ve davranıştan kaçınmayı emreder. İnsan olarak Allah’a kul olabilmeyi ve insanca yaşamayı öğütler.

Müslüman kimliğini oluşturan en yüce değer, yaratılış gayemizi hatırlatan, sorumluluklarımızı öğreten ve bizlere şahsiyet kazandıran imandır, idealdir ve şahsiyettir. Rabbimizin rızasını kazandıran ibadetler, huzur ve mutluluğun kaynağı güzel ahlaktır.

Müslümanlar, kulluktan sosyal hayata, giyim kuşamdan yeme içmeye kadar her alanda bu değerlere sahip çıktığında inançlarını ve kültürlerini muhafaza ederler. Çağ kapatıp çağ açan medeniyetler kuran, ilim ve bilimde, kültür, sanat ve edebiyatta bütün insanlara önder ve örnek olan bizim atalarımızdı. Ancak Müslümanlar, ne zaman kendi inanç ve değerlerinden uzaklaşıp yabancı kültürlerin etkisi altına girdiler, işte o zaman kimlik ve aidiyetlerini kaybetmeye başladılar.

Kimliğini muhafaza eden Müslüman’dan beklenen, İslam’ın şiarına, yani İslam’ın sembol ve nişanelerine saygı duyması ve onları korumasıdır. Tevhidin sembolü Kâbe, ümmet olma bilincinin tazelendiği hac, teslimiyetin simgesi kurban, birlik ve beraberliğimizin nişanesi camiler, şehadetleri dinin temeli ezân-ı Muhammedî, kulluğun zirvesi namaz bizi biz yapan İslam’ın şiarlarındandır.

Ahlaki değerlerin, örf ve adetlerin bozulmaya başladığı, kültürel yabancılaşmanın hızla arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Yüce dinimiz İslam, bütün kötülüklerin anası olan alkolü, ocakları söndüren, cinayetlerin işlenmesine sebep olan kumarı haram kılmıştır. Kumarın farklı bir çeşidi olan piyango, toto, loto ve bütün şans oyunları da dinimizce haramdır, yasaklanmıştır.

Toplumlar değerleriyle bilinir, onlarla anılırlar. Değerleriyle yaşar, onlarla ayakta kalırlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v) bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Kim bir
kavme benzerse o da onlardandır.” Öyleyse, bizi biz yapan, bizi ayakta tutan ve en güçlü sığınağımız olan değerlerimize sımsıkı sarılalım. İnancımız, tarihimiz ve kültürümüzle bağdaşmayan batıl örf, adet ve gelenekleri hayatımızdan çıkaralım. Yahudi modası çocuklarımıza yön vermesin, ahlaksız yaşantının bizi esir almasına müsade etmeyelim.

İnancımızın ve karakterimizin şekillendiği ailemizi, göz aydınlığı çocuklarımızı, milletimizin umudu gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizle buluşturalım. Yabancı kültürlerin esiri olmamaları için hep birlikte gayret gösterelim.

Unutmayalım ki hiç bir millet bir başka toplumun değerleriyle yükselemez. Kültürüne yabancılaşan bir toplum, medeniyet inşa edemez. Tarihini bilmeyenler geleceklerini sağlam bir zemine oturtamaz.

Yüce Rabbimizin şu ayetini unutmayalım: “Sizin dostunuz ancak Allah’tır, Resûlüdür ve Allah’ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren müminlerdir.”

Öyleyse dosta dost düşmana düşman gibi tavır koyalım. Hayatımıza yön verirken milli ve manevi kültürümüze sahip çıkıp Türke ve Müslümana yakışan bir hayatı tercih edelim ki geleceğimiz de aydınlık olsun. Çocuklarımız ve gençlerimiz de bizi örnek alsınlar. Hem bu dünyamızı hem de ahiretimizi aydınlatsın; hayırlı cumalar dileğimle !..
(Kaynak Diyanet Hutbeleri)