Yer yüzünde hiçbir bir nimet ebedi ve sınırsız olarak yaratılmamıştır. Her şey belli bir ölçüye göre, insan için ve insan merkezli var edilmiştir. Varlık aleminin seçilmişi olan ve emaneti yüklenen insan; akılla donatılmış, seçme imkanı verilmiş ve hesaba muhatap kılınmıştır. Bu hakikat ayet-i kerime de: “O gün (hesap günü), nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz.”(Tekasür, 8) şeklinde ifade bulmuştur. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)’de şöyle buyurmuştur: “Kibirsiz olarak israf etmeden yiyiniz, içiniz, giyiniz ve sadaka da veriniz.” (Buhari, Libas, 1) Hadis-i şerif israfı, insanların ağırlıklı olarak israfa düştükleri şeyleri zikrederek örneklendirmiş ve ihtiyaç fazlası ile ilgili en güzel yolu tavsiye edip, sadaka vermeyi önermiştir. Zira insanoğlu çoğunlukla, ihtiyaç fazlası malı için yardımlaşma kapısını arala-yamadığı zamanlarda israfa düşmektedir. Sadaka verme ve yardımlaşmanın önündeki engeller ise, çoğu zaman insanda var olan sınırsız mal sevgisi, daha çok kazanma hırsı, mal benim o halde istediğim şekilde tüketirim bencilliğidir. Çalışıp servet sahibi olmak kadar serveti doğru bir şekilde harcamak, aile fertlerinin, akrabaların, yoksulların ve toplumun yararına kullanmaktır.
İslam mal, mülk, para harcamada ve doğal su elektrik vb. kaynak tüketiminde ihtiyacı ölçü olarak almış, gereksiz yere, ihtiyaç fazlası tüketim ve harcamaları hoş karşılamayıp yasaklamıştır. Harcamanın gelire göre değil ihtiyaca göre yapılmasını istemiş, gelir artsa bile harcamanın ihtiyaç hududunda kalmasını tavsiye etmiştir. Her konuda olduğu gibi bu hususta da İslam, israf ve cimriliğe kaçmadan itidali emretmiştir. Bunun için ölçülü davranmak aynı zamanda olgun mümin olmanın özellikleri arasında sayılmıştır. Yüce Rabb’imiz bu hususta: “Onlar yani olgun müminler, harcadıkları vakit ne israf ederler ne de cimrilik ederler. Harcamalarında ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” (Furkan, 25/27 ) buyurarak israf ve cimriliği yermiş ölçülü ve dengeli harcama yapmayı övmüştür. Başka bir ayet-i Kerime de ise: “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz; çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (Araf, 7/31) buyrularak israf, Allah Teala’nın sevmediği davranışlar arasında sayılmıştır.
Günümüz insanı en fazla israfı; en değerli hazinesi olan ömür sermayesi başta olmak üzere, bilimsel verilere göre yeme, içme ve giyme, doğal kaynakları tüketmede yapmaktadır. Oysaki her iki konuda da insan, daha fazlasına sahip olma arzusunu taşıyıp dururken bu yanlışlara düşmektedir. Bir taraftan dünyada daha fazla kalma arzusu peşinde koşup, mevcut ömrünün de kısa olduğunu bildiği halde, onu israf edip gelişi güzel geçirmekte, diğer taraftan kazancının yetersizliğinden şikayet edip dururken, yediği içtiği ve tükettiğini israf etmektedir. Her gün çevremizde ne uğruna öldüğü belli olmayan insanların sayısının artması, ömür sermayesinin ne kadar da ucuzladığının, en temel nimet olan ekmek başta olmak üzere, çöplere dökülen yiyeceklerin çoğalması ise nimetlerin sorumsuzca tüketilip israf edildiğinin göstergesidir. Bu durum ancak, insanın dünya ile aldanması şeklinde izah edilebilir. Mevcut durum göstermektedir ki, mesele insanın az ya da çok şeye sahip olması değil, onu nasıl tüketip kullandığında yatmaktadır. Çağımız insanı, sahip olduklarından daha fazlasına sahip olmak istiyorsa; öncelikle sahip olduğu nimetlere şükredip israf etmeyi terk etmeli ve bu nimetleri yerli yerinde kullanmayı başarmalıdır. Çünkü, ancak sahip olduklarımızı yerli yerinde kullanıp şükrünü ifa etmemiz bunların artışını sağlayacaktır. Mal, mülk, para başta olmak üzere tüm nimetlerin artışıyla ilgili Yüce Rabb’imiz Kitabımızda: “ Eğer şükrederseniz, Ben size verdiğim nimetleri daha da çoğaltırım. Fakat şükürden uzak ve nimetleri yerli yerinde kullanmayarak nankörlük ederseniz, haberiniz olsun ki azabım pek çetindir.” (İbrahim,7)
Hesabından endişe edilmeden dolu dolu geçirilmiş bir ömür, bilinçli olarak tüketilmiş nimetler ve şükürle taçlandırılmış bir hayatla, Rabb’imizin huzuruna dönebilmemiz dua ve niyazıyla.