Kur'ân-ı Kerîm Hz. Muhammed’in (s.a.v) peygamberliğini kanıtlayan en büyük mucizedir. Kur'ân mucizesi, kıyamete kadar yaşayacak olan tüm insanlara hitap etmesi ve başka mucizelere ihtiyaç duymaksızın, tebliğ edilen mesajın bizzat kendisiyle muhataplarına meydan okuması bakımından diğer peygamberlerin mucizelerinden ayrılmaktadır.
İsrâ suresinde Kur’ân-ı Kerîm’in bir beşer sözü olmayıp bizzat Allah katından indirildiği ve mucize olduğu hususu şu ifadelerle ortaya konulur: “De ki: “Hiç kuşkusuz, insanlar ve cinler bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek üzere toplansalar ve (bu konuda) birbirlerine destek olsalar, yine de onun benzerini getiremezler.” (El-İsrâ, 88)
Birçok âyet-i kerîmede Kur'ân’ın Allah (c.c.) tarafından Hz. Peygamber’e (s.a.v) Cebrâil (a.s.) vasıtasıyla ve Arapça lafızlarla indirildiği açık bir şekilde ifade edilmiştir. “Anlayabilesiniz diye biz onu Arapça bir Kur'ân olarak indirdik.” (Yûsuf, Suresi 2), “Şüphesiz bu Kur'ân âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir. Onu, senin kalbine uyarıcılardan olasın diye açık bir Arapça ile Ruhulemin indirmiştir.” (El-Şuarâ, 192-195)
“Kur'ân insanların kalp gözlerini açacak bir nur, sağlam bilgi edinmek için bir hidayet ve rahmettir." (Câsiye, 20)
Peygamber Efendimiz kuran okumanın fazileti ile ilgili olarak:
”Sizin en hayırlınız Kur'ân'ı öğrenip öğreteninizdir."
“Muhakkak Kur'ân bir zenginliktir ki, onun üstünde zenginlik olmadığı gibi onunla beraber de fakirlik yoktur. Kendisine Kur'ân nasip olan kimse, başkasının kendisinden daha zengin olduğunu zannederse, Allah Teâlâ'nın âyetleriyle alay etmiş olur." “Ümmetimin en faziletli ibadeti Kur'ân okumaktır."
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir"
Kur’an-ı Kerim’de yer alan ayetler ve hadis-i şeriflerden de anlaşılacağı üzere İslamiyet’te kuran okumanın fazileti ve sevabı son derece yüksek bir ibadettir. Öyle ki Allah katında Kur’an en üstün şefaatçi olarak kabul edilmektedir.
Peygamber Efendimiz Kur’an-ı Kerim okumak ile ilgili olarak “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar, Allah’ın kitabı ve Peygamber’in sünnetidir.” Buyurmuşlardır. Bir Müslüman için en hakiki mürşid ve rehber Kur’an-ı Kerim’dir.
Kur’an-ı Kerim’i okumak öncelikle bir zikir ve ibadettir. Öyle ki, “Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarf edenler asla tükenmeyecek bir kazanç umabilirler.” (Fâtır:Suresi- 29) ayeti ile Kur’an-ı Kerim okumanın ne kadar önemli olduğunu anlatan ayetlerden bazılarıdır.
Ebû Ümâme (r.a) ben Resûlullah (s.a.v)
“Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçı olarak gelecektir” buyururken işittim, demiştir. (Müslim)
İbni Mes’ûd (r.a) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kim Kur’ân-ı Kerîm’den bir harf okursa, onun için bir iyilik sevabı vardır. Her bir iyiliğin karşılığı da on sevaptır. Ben, elif lâm mîm bir harftir demiyorum; bilâkis elif bir harftir, lâm bir harftir, mîm de bir harftir.” (Tirmizî)
Âişe (r.a) dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır. (Buhârî)
İbni Abbâs (r.a) dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.” (Tirmizî)
Rasûlullâh (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Size, sımsıkı sarıldığınız müddetçe benden sonra sapıtmayacağınız iki mühim emânet bırakıyorum. Biri diğerinden daha büyüktür. O da Allâh’ın Kitâbı’dır! Kur’ân, semâdan yeryüzüne uzatılmış sağlam bir ip gibidir. Diğer emânet de âilem, Ehl-i Beyt’imdir. Kur’ân ve Ehl-i Beyt’im cennette Havuz’un başında benimle buluşuncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar. Benden sonra o ikisine karşı nasıl muâmelede bulunduğunuza iyi bakın, dikkat edin!” (Tirmizî)
Rasûlullâh (s.s.v) Buyurdular ki: “Kim Kur’ân’ı okur, onu güzelce ezberler, helâlini helâl, haramını haram kabul eder ve bunlara uyarsa, Allâh bu sâyede o kimseyi cennetine koyar. Âilesinden hepsi cehennemi hak etmiş on kişiye şefaat etme hakkı verir.” (Tirmizî)
Rasûlullâh sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Allâh, geceleyin iki rekat namaz kılan (ve Kur’ân okuyan) bir kulu dinlediği kadar hiçbir şeyi dinlemez. Allâh’ın rahmeti, namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır. Kullar, Kur’ân’la hemhâl oldukları andaki kadar hiçbir zaman Allâh’a yaklaşmış olamazlar.” (Tirmizî)
“Kim Kur’ân okur, öğrenir ve onunla amel ederse, kıyamet gününde anne ve babasına nurdan bir taç giydirilir. Onun ışığı güneşin ışığı gibidir. Onun anne-babasına iki elbise giydirilir ki, dünya malı onunla boy ölçüşemez. Onlar, ‘Hangi amelimizin karşılığında bunlar bize giydirildi?’ derler. ‘Çocuğunuzun Kur’ân’ın hükümlerini tutması sebebiyle’ denilir.”