Kadersiz mi yoksa şansız mı? Unutulmuş mu? Yoksa terk mi edilmiş? Damgalanmış mı yoksa umursanmamış mı? Gelişmiş mi geliştirilmemiş mi? Büyümüş mü büyütülmemiş mi? Benim güzel memleketim geçen yazımda ‘bir el var Yozgat’ın kaderiyle oynuyor’ yazmıştım. Bunlardan çok sıkıldık bunaldık.
Yıllardır yerimizde sayıyoruz. Ne ileri ne geri gidiyoruz. En çok göç veren iller arasındayız. En çok doktor göçü veren iller arasında 8.sıradayız.
İyi bir şey olsa şaşırırdım zaten.
Başka memleketlerde Yozgat denilince ‘Yobaz’ diye anılıyoruz. Hatta gelişmemiş köy diye dalga geçiyorlar.
Bu o kadar acıtıyor ki canımı. Ama bunu yapan kim? Tabii ki bizleriz. Memleketini kötüleyen insanlar olarak tarihe geçeceğiz. Geçmiş yıllarda bir makam sahibinin tayini Yozgat’a çıkmış. Yozgatlı arkadaşını aramış aldığı cevap şu olmuş: ‘Ne işin var orda köy gibi yerde ne yapacaksın? insanları kaba sen yapamazsın.’ demiş.
Şaka gibi.
Memleketini yerin dibine sokan bir insana rastladım diyor. Makam sahibi. Kendi toprağını, kendi kök saldığı yeri yerle bir ediyor telefonda.
Son dönemlerde Yozgat ağzı ama Yozgat’la hiç alakası olmayan kelimeler, konuşmalar türedi.
Biz bu değiliz ki. Makamı, koltuğu tatlı gelip memleketin adını bir kez daha yobaz olarak itham edenler, ettirenler işine gelmeyince suçu başkasına atanlar, milliyetçi geçinip Yozgat’ı ilk terk edenler, başını kuma gömenler, kula kulluk edenler, itaatkarlar, sırf makam mevki için memleketi hiçe sayanlar, eğilip bükülenler, gitgide omurgasızlaşanlar, kendi çıkarları için samimiyetsizleşenler, amaçları memleket değil de memleket adı altında kendi reklamını yapanlar, memlekete bir çivi çakmadan gidenler, gittiği gibi geri dönmeyenler. Uzun lafın kısası olan memlekete oluyor. Herkes bir şekilde yolunu buluyor. Ama Yozgat bir türlü gelişmiyor. Gerici yobaz olarak anılmaya. Hatta kat ve kat bu söylentilerin artmasına neden oluyor. Çünkü herkes üç maymunu oynuyor. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyor. Halbuki havası suyu her şeye bedel. Cebinizde 5 kuruş olmadan yaşayabileceğiniz bir memleket. Aç kalmazsınız burada. Mesela her esnaf size veresiye defterini açar. Yan komşu, alt komşu, hatta bütün apartman seferber olur. Esnafı, komşuluğu, misafirperverliği hiçbir yerde yoktur. Nerede yanlış yapıyoruz. Peki neden bunlardan bahsetmiyoruz?
Benim umudum var mı düzeleceğinden değişeceğinden? O kadar az ki. Çünkü bazen gözünüzde büyüttüğümüz, vizyonuna, kalitesine güvendiğiniz, memuru, amiri, mevki sahipleri bambaşka biri olarak çıkıyor. Devrine, durumuna, kitabına göre uyduruyor. Olan benim memleketime oluyor.
Ve tabii ki memleketimde güzel şeyler de oluyor. 2 yıl önce gitmiştim Çekerek’e. Muhteşem bir kadın kooperatifi vardı. Daha sonra rafting alanı, lavanta adası derken turizm ilçesi olmaya aday bir yer haline geldi. Daha da güzel projeler geliyor diye duydum. Çekerek Belediye Başkanı Sayın Eyüp Çakır çok güzel çalışıyor. Tabii ki Sayın Fuat Oktay’ın payı büyük ama Sayın Eyüp Çakır’ın azmi uğraşı çabası da büyük.
Kendisini canı gönülden tebrik ediyorum. Yolu bahtı açık olsun. Ben lavanta adasını göremedim. Sayın Eyüp Çakır’ın çok kıymetli değerli eşi Ayşe Çakır arayıp festivale davet etti. Gidemedim aslında. Rafting alanını lavanta adasını gidip görüp öyle yazmak istedim. Ama herkes övgüyle bahsedince bir teşekkür yazısı yazmak istedim. Sezarın hakkı Sezara. Memleket için kim bir çivi çakar, kim çabalar. Uğraşırsa biz teşekkürü borç biliriz. Teşekkür ederiz Sayın Başkanım hep var olun iyi ki varsınız.