Karayollarının "ölüm yolu" olarak nitelendirdiği yolda geçen hafta feci bir kaza oldu. Dört kişinin hayatını kaybettiği bu kaza hepimizi derinden üzdü. Genç bir delikanlı ve üç kişilik bir aile bu kazada hayatını kaybetti. Anne ve babanın ciğeri yandı, üç kişilik aile yok oldu. Karayolları, "ölüm yolu" diyor; şaka gibi. Ama hiçbir önlem almıyor, verdiği isim bile korkutucu, dehşet verici. Bu yolda herkes ölebilir, tehlikeli, ama "önlem almadık, sadece çizgi çektik" deyip kaderine terk edilen yol mu? Biz ülke olarak başımıza bir şey gelmeden önlem almayız. Üniversite yolunda liseli genç bir kızımıza araba çarpınca üst geçit yapıldı. AVM'nin yolunda bir kadına araba çarpınca alt geçit yapıldı. Kayseri yolunda bir önlem alındı mı? Tabii ki alındı; silinen karayolu çizgileri tekrar boyandı! Önleme bakın... Hiçbir ülkede böyle bir önlem yoktur! Ne şahane... Kimse bilmiyor mu, görmüyor mu o yolun tehlikeli olduğunu? Gerçekten şunu merak ediyorum, bu memlekette Karayolları Müdürü ne iş yapar? Vekiller ne işe yarar? Kaza sonrası sadece Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekilimiz Sayın Ethem Sedef’in sesi çıktı. Neyi bekliyoruz, hâlâ niye harekete geçmiyorsunuz? Daha kaç can lazım size? Yıllardır bu yol böyle. Devletin erkânı, sorumlusu, amiri "orası bizim işimiz değil" deyip geri mi çekiliyor? Kimse duymuyor, görmüyor, bilmiyor mu? Herkes üç maymunu mu oynuyor? Bu kaza mı şimdi, yoksa ihmal mi? Ecel deyip vicdanımızı mı rahatlatacağız? Araç sürücüsü hızlıymış deyip üstünü mü örteceğiz? Hep bahanelerle mi yaşayacağız? Taşın altına elimizi koymayacak mıyız, ya da ast-üst ilişkilerinde birbirlerinin üstüne attıkları bu vebale ortak mı olacağız? Kaza geliyorum diye bağırmış, ama duyan olmamış; ne yazık ki yıllardır bağırmış. Yazık, çok yazık...