Ülkemizi adeta bir cehenneme dönüştürmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Her gün, gittikçe kötüleşen insanların haberleri ile uyanıyoruz.
Hayvanlar, kadınlar derken şimdi de "yenidoğan bebek çetesi" çıktı. Birini sindirememişken, çok daha korkunç ve iğrenç başka bir kötülük ortaya çıkıyor. O kadar dehşet verici ki, bu çete hakkında ne yazmaya elim varıyor ne de tek bir söz söylemeye dilim dönüyor. Kime güveneceğiz Allah aşkına! Doktora, hemşireye, adalete güvenemeyeceksek kime güveneceğiz?
26 suçtan sabıkalı biri elini kolunu sallayarak sokaklarda dolaşıyor.
Yolun ortasında kadını döven kişi serbest bırakılıyor. Şaka gibi! Hayvanlar öldürülüyor ama kimse ceza almıyor.
Filistin’de katliam var, herkes suskun...
Ne oluyor, yahu? Neden bu kadar kötülük, neden bu kadar gaddarlık? Sanki çoktan ölmüşüz de ağlayanımız yok. Bu ülkede, 12 yenidoğan bebeği öldürdüler, dalga geçerek... Çetenin başı ise bir doktor. Terör suçundan aklanmış bir terörist…
Aklım, midem almıyor gördüklerimi ve duyduklarımı. Makam odasında savcıyı tehdit edecek kadar cesaretli bu yaratıklar. Gözlerini kan, ceplerini para bürümüş. Her kurum çürümüş, insanlıktan uzaklaşmış bir vaziyetteyiz.
Gözümüzü kırpmadan, Allah korkusu olmadan her bir canlıyı öldürüyoruz. Çünkü biliyoruz ki, "iyi hal"den dolayı aklanacaklar ve kaldıkları yerden devam edecekler. Daha da cesaretlenip, en kötü halleriyle daha kötüsünü yapacaklar.
Adalet yok, eğitim yok.
Sanki iyiliğe, güzelliğe dair her şey tükeniyor. Kendimizi kıyametin ortasında, cehennemin içinde gibi hissediyoruz. Ne yana tutsak elimizde kalıyor. Yazıklar olsun! Umarım bu dosya tozlu raflara kaldırılmaz ve girdikleri o delikten bir daha çıkamazlar.
Oğuzhan Uğur’un dediği gibi, "Karanlığa yürüyoruz" derken, artık karanlıkta yürüyoruz.