Geçen günlerde köşe yazımda 5 yaşındaki M. isimli bir çocuktan bahsetmiştim. Onu bir dükkânda tanıdım. Esnaf arkadaşıma, annesini aramak istediğini, evde yalnız olduğunu, korktuğunu söyledi. Ertesi gün yine geldi, ertesi gün yine…
Aile ve Sosyal Politikalar’ı aradık, emniyeti aradık. Artık emniyetten çıkmıştı konu: 5 yaşındaki bir çocuk sokaklardaydı. Aile ve Sosyal Politikalar Müdürüyle görüştük. Orada Sevda Hanım var, ona yönlendirdi. Çok yardımcı oldu… İlgileneceğini ve eve ekip göndereceğini söyledi, sağ olsun. Ama 5 yaşındaki M. hâlâ dışarıda ve artık para istiyor. Bambaşka bir yere evriliyor. Prosedür bu kadar ağır mı işliyor bu ülkede? Bir yurda yerleştirilemez mi? Bakımı sağlanamaz mı?
Ben gerçekten kahroluyorum. Başına kötü bir şey gelse hepimiz “vah, tüh” deriz, sosyal medyada fotoğrafını paylaşırız.
Ama hayattayken en ufacık bir duyarlılık, sorumluluk duygusu göstermeyiz. Bir Allah’ın kulu da “Sen kimsin, ne geziyorsun? Annen nerede, baban nerede?” demiyor.
Annesi istemiyor zaten… Ve bu çocuk, ablasıyla beraber sevgiden, sıcak bir yuvadan mahrum büyüyor.
El birliğiyle geleceğe sevgisiz, psikopat, sorunlu, savrulmuş bir çocuk hazırlıyoruz. Sonra “Niye bu hâle geldik, ne oluyor insanlığa?” diye başkalarını sorguluyoruz, suçluyoruz. Toplum olarak hiç mi payımız yok bu hâle gelmelerinde?
Bu kadar duyarsız olup üç maymunu oynarsak vay hâlimize…
Esnaf arkadaşım, çok sevdiğim Butik Kaktüs sahibi Kamile Hanım’ın dükkânında tanıdım M. isimli çocuğu. Ona o kadar şefkat gösteriyor ki çocuk orada kendini güvende hissediyor. Kamile Hanım kucağına alıyor, saçını okşuyor, karnını doyuruyor, ona şakalar yapıyor. Evde elektrik kesildiğinde bile soluğu Kamile Hanım’ın yanında alıyor, çünkü korkuyor, gidecek yeri yok.
Müşterilerin çoğu “Yüz verme, alıştırma, karışma.” demesine rağmen o çocuktan hiç vazgeçmedi Kamile Hanım. Annesinden göremediği sevgiyi Kamile Hanım verdi ona. “Alıştırma, yüz verme.” ne demek yahu? Bütün kapıları yüzüne mi kapatalım, görmezden mi gelelim? Kamile Hanım olmasa ne yapardı bu çocuk? Düşünmek bile istemiyorum…
Şimdi bu çocuk sinirli, uyum sorunu yaşayan, insanlara kızgın, öfkeli bir birey olsa ileride haksız mı?
Ben Kamile Hanım’a çok teşekkür ediyorum. Adını altın harflerle yazmak istiyorum. Her şeyden önce bir anne Kamile Hanım… Ama yolu hep insan olmaktan geçiyor. İyi ki var.
Ve artık bu yavrumuz için bir çare bulunsun. Elimiz kalbimizde yaşıyoruz, çünkü…