Toprağı bereketli, adamı yiğit, sofraları açık ve haneleri en misafirperver köy olan Paşaköylüler, Ankara’da dillere destan bir arabaşı programında biraraya geldiler.

Memba tadındaki suları, zümrütü andıran yeşilliği, bereket fışkıran dağı, taşı, ovası, ırmağı ve envayitür ağaçlarıyla Yozgat coğrafyasının en estetik dekoruna sahip bu köy, özü sözü sağlam, alicenap, elicömert ve delikanlı insanlarıyla biliniyor.

Paşaköy Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin güvenilir kimliği, samimi dostluğu, dürüst ve şahsiyetli yapısıyla herkes tarafından çok sevilen Mehmet KOZAN adında bir Başkanları var. Çalışıyor, üretiyor, köyü köylüsü için sürekli koşuşturuyor ve onları heryerde yücelterek tanıtıyor. Sektöründeki en kaliteli ürünler ve mükemmel işçiliği ile yedek parça aksesuarları alanında lider firmalardan biri olan ve İbrahim Göle koordinesindeki Separ Oto Yedek Parça bayii ile, Sonosis Yazılım Bilişim firmalarınında sahibi olan İşadamı Mehmet Kozan, hepsi birbirinden fedakar yönetimiyle düzenlediği bu imrenilir gecede köylülerine ve konuklarına bir konuşma yaptı. Konuşmasında; “Paşaköy bizim millet, memleket, bayrak, Kur’an ve vatan sevgisini ilk tatdığımız ve ölene dek tiryakisi olduğumuz yerdir. Bu vatan uğruna kim hangi cephede ve hangi görevde can veriyorsa bilinmelidir ki o şehit bizim evladımız, acısıyla yanıp, şehadetiyle gururlandığımız gerçek kıymetlerimizdir. Şunu da iyi bilin ki, yürümeyi yeni öğrenen bir Paşaköylü’de, 90 yaşındaki bir Paşaköylü’de, bay olsun bayan olsun emsalsiz bir vatan aşkı, memleket sevdası ve İslam sevgisiyle donanımlıdır.” Dedi.

Program Paşaköy’den ebediyete intikal etmiş tüm geçmişlerin ruhlarına okunan Kur’an-ı Kerim ile ülkemiz ve dünyada şifa bekleyen tüm dert sahiplerine dua ve niyazlarla açıldı. Dernek Yönetimi ve emektarları tüm köylülerini ve misafirleri gönül sıcaklığında karşılarken, hatırnazlıklarıylada herkese güleryüz ikramında bulundular. Paşaköy’de geçen unutulmaz hatıraları eşliğinde, şimdi köyümüz ve kültürümüz için neler yapabiliriz, oluşturduğumuz bu güzel birlik ve beraberlik duygularıyla köyümüze daha ne gibi avantajlar sağlayabiliriz konularını tartıştılar.

Suriye’nin İdlib bölgesinde yüreğimizi yakan şehitlerimizin aziz hatıratına saygı amacıyla müzik ve eylencenin olmadığı bu gecede, şair, bürokrat, editör ve yazarlar Murat Duman, Hüsnü İkizceli, Hüseyin Ünlü ve Salih Şimşek okudukları milli duygularla dolu birbirinden güzel şiirleriyle katılımcıların alkışlarını topladılar.

Emektar Başkan Mehmet Kozan, “Biz Paşaköylüler izzet, ikram, hürmet, saygı ve sevgiden asla ödün vermeyerek, gelenek ve göreneklerimizi en mükemmel haliyle yaşıyor, yaşatmaya çalışıyoruz. Köyümüzün tüm acı-tatlı günlerinde törelerimizin ışığıyla yardımlaşma ve dayanışma adına ne kadar uymamız gereken kural ve kaideler varsa, hepsini de aynen geçmişimizde olduğu gibi devam ettirme niyet ve gayretlerindeyiz.” Derken, “Biliyorsunuz ki Paşaköylü olmak her adama nasip olmaz, “NE MUTLU PAŞAKÖYLÜYÜM DİYENE”” dedi ve büyük alkış aldı.

Paşaköy, ormanı andıran gür ağaçları, verimli toprak yapısı ve farmakologlarında ilgisini çeken endemik tür özelliğine sahip bitkileriyle biliniyor. Köyün evleri ve müştemilatlarının yüzde sekseninin temelinde Hasence mevkiinden sökülen granit taşlar var. Bu taşların en büyük özelliği ise yapıları yazın serin, kışın sıcak tutuyor. Dokusundaki mineralleri ve içeriğindeki fosforik özelliğinden dolayı bakteri barındırmayan, haşeratlara yaşam alanı bırakmayan, dekoru ve duruşuyla da çok sağlam bir görüntü çizen cazibeye sahip.

Arabaşı gecesinde Başkan Mehmet Kozan, yardımcıları Hüseyin Alparslan, Ayhan Yelken, Muhammet Emin, Mustafa Durusoy, Paşaköy’ün sevilen değerlerinden İbrahim Göle ve diğerleri öyle güzel sohbetlere imza attılar ki; Alibağan Çevlek’te çimdiklerinden tut, Yukarı Bent’te, Karabıyığın Karşısısındaki köklerde balık tuttuklarından, Bağlar’da, Aşşağı Bent’te mal güttüklerinden yüzme öğrendiklerine kadar, Kevzinin Çavuşun Pınar’dan, Korçeşme’den, Davudun Pınar’dan su içip, oluklarında çimdiklerine, ırgatlık zamanında Çalhama yapmak için Koreşme’den destiyle su getirdiklerine kadar onlarca doyumsuz hatıraları özlemle anlattılar.

Güzel insanlar, bizim yaşımız genç ama, araştırıp sorduğum herkesin anlattığına göre gerçekten de, Paşaköy’ün ekini, bağı, bahçesi, meyvesi, sebzesi diğer köylerden çok daha gür ve çok daha farklı olurmuş. Suları bol, toprağı dolgun, iklimi biraz daha uygun ve zemini çökelge oluşundan mıdır nedir, diğer köylerin ekininin iki katına yakın daha fazla verim alınırmış.

Kadını, erkeği, çocuğu çok çalışkan ve yardımsever olan bu köyün hayvanları semiz, ürünleri daha leziz olurmuş. Eskiden Paşaköy’ün dağı bayırı ottan, çiçekten, gülden güzellikten geçilmezdi diyorlar. Hele o Bıcahları anlatırlarken kendilerinden geçiyorlar ve derin bir iç geçiriyorlar. Meyvelerin sebzelerin rayihası ve parlaklığına dünyanın hiçbir yerinde rastlamanız imkansız diyorlar.

Paşaköy’ün güzel insanlarından Açıhbaş namıyla bilinen Cemalin Servet Emmiye 1970’lerin, 80’lerin Paşaköy’ünü bize bir anlat dedim. Derin bir iç geçirerek dediki “Ah ulan ah.. Özgün Orhun Yavrım, o Bıcahlar dediğin yerin pahlası, pancarı, misiri, gabağ, hıyarı, gavunu, bosdanı bi ayrıhsı olurdu, sen zayıf bi çocuhsun, bu halinle o gozer gibi şemşamerleri bi goparsan altında galır geberirdin, kendirlerin, çamanların burcu burcu kohusu tâa 500 metreden seni mest ederdi. Ağıl’dahı bosdanlıhlarda da gafam gibi gırmızılar, kelle suvanlar, gumlu kumpürler, pürçüklüler, madenisler, biberler, baldırcannar, gôo pahlalar olurdu ki, yime yanında yat. Hele o Bıcahların betini, bereketini ben sana nası annadıyım Özgün Yavrım. Pınarlardan goğdem gibi sular patır patır ahar, mal melal otun, çimin içine komülüncü gaybolurdu. Bi inekden 2 helke süt sağardın, yoğurdun yüzü bi garış gaymah dutardı” dedi.

Yine Paşaköyün sinirli ama güzel insanlarından Cet Omar ise bana ”Beri bah ulan, sen şindiki una, bulgura, buğduya pahlıya bahıpda esgi zamanın pahlasıynan buğdayıynan mı garışdırıyon, sen Aşığbiş’in, Ağıl’ın, Guröz’ün ekinini ne bileceğande gonuşuyon. Dağermenonü, Hasence, Kepir, Killik, Duzdaşı, Adabayır, Çayır, Gumseki, Arhınaltı, Davudun Pınar, Aloğon Yohuş, Yozgat Yolu, Teksimle gibi yerlerden 10 dönüme bi makine buğda alırdıh. Buraların mercimağni, nohudunu sen ne bileceğan da bi garış bacağnınan yanaz yanaz garşımda gonuşuyon” dedi.

Belliki Cet Omar dedikleri Ömer Türk Emmi şimdiki zamene gençliğinin tarıma, toprağa ve hatıralara ilgisizliğine ve tembelliğine çok kızıyordu. Hersini benden alacak gibi konuşuyordu ama haksız da sayılmaz değil mi?.

Renkli siması, bilgisi, görgüsü, memleket sevdası ve kitleleri hayran bırakan usta sanatıyla sinema ve tiyatro dünyasının en başarılı isimlerinden biri olan Münir Hüsrev Göle ise eskileri anlatırken Paşaköy ağzıyla şöyle diyordu. “Tayır Bâalin, Bıyıhlı Havızın, Katibin Uşahların köy girişinde cenneti andıran bosdannıhları vardı. Ordan bi hıyar, şemşamer, kelek yolabilmek için gıyısında gıranında çok dolandıh emme, yavuz ve dişli itleri olduğundan yanaşamazdıh. O itler adama bi ılgasın yıhar zağar buğar gibi buğardı ve Allah etmesin önünden de kimse alamazdı. Bide Tayır Bâalin uşahlar bosdanın içinde bi garaltı görsünler gözetleyip drawww diyi rasgele tüfek attıhlarından, canımızı yazıda bulmadıh, gümbürtüye getmiyek diyi o bosdannıhların dibine bile varamazdıh.” Diyor.

Gara Yusufun Sert Mahmıt Emminin dediğine göre “O zamanlar Paşaköy’de yavuz olmıyan iti kimse gapıya bile goymazmış. Keveke iti noreciğik, it didiğin Pevlivanın Memmedalinin itler gibi, Edenin Uşahların itler gibi olacah ki, ha yavrım didinni adamı alıncı düşecek, longurun zağar boğduğu gibi dutduğnu buğacah, boynunda 2 kiloluh tortu herif gibi daşıyacah ve tumduğnu kulhavıç edip haşatlayıp malamat edecek.” Diyor.

Şıhmemmedin Hülusü Emmi de diyorki, “Biz Çayırlar’da, Killiğin Arhası’nda ve Hasenci’de çoh mal gutdük. O zamannar Yusuf Şahiner’in, Mümtaz Şahiner’in, Efam Bekir Erciyes’in, Mısdı Çavuş’un bahçelerden çoh gırmızı, suvan, biber, hıyar ne yolduh. Azzıhlarımızda omaç, çokelikli dürüm, torba yoğurdu, pilavlı dürüm ne gotürürdük.. Denk geldiğimiz bosdannıhlardan da gırmızı, suvan, biber, madenis ne çalar salata yapıp, çalhamıya gatıh edip yirdik.” Diyor.

Paşaköy’e yolu düşüpte bu cömert köyün ekmeğini yemeyen, suyunu içmeyen kimse kalmamıştır. Buranın zenginininde, fakirininde sofrası herdaim açık, gönülleri yüce ve yüzleri güleçtir. Bu köyün birbirinden becerikli, işçiman ve hörmetli hanımları çok olurmuş. Bir ordu gelse bile beş dakkada sofra serip, 10 çeşit yemeği ortaya sererlermiş. Bir zamanlar çevre köylerdeki tüm genç kızlar bilgisini, becerisini, hamaratlığını, görgüsünü, göreneğini imrenerek örnek aldıları otoriter Osmanlı hanımlardan Ağcanın Gızı Fadime’yi, Batttallı Kamilağanın Fetiye’yi, Galınboyun Mısdafanın Koleyim Hanım Anşe’yi, Hotgızın Bekirin Zöhre’yi, Gara Şekirin Anşe’yi, Demirlağan Avradı Susander’i, Pehlivan İdirizin Deli Döndü’yü, İnneci Hacının Sultan’ı, Şıhalinin Zöhre’yi, Hıdırın Şekirin Leyla’yı idol kabul ederlermiş. Bişirdiği yenen, gonuşduğu dinlenilen, ağırbaşlı, vakur, eli uz, Osmanlı ve oturaklı bu hanımlar, bilgisi, becerisi ve ulu sözleriyle tüm genç kızlara örnektiler.

Çitağan Ahmedin Hacca, Garahacının Bekirin Selver, Dumanlı Anşe, Gavurun Elmas ve Alibağan Paşanın Mehri, statülerindeki itibar, itaatle dinlenilen yumuşları ve davranış kurallarındaki ehliyetleriyle en iyi iş-aş bilen hatır hörmet saabı hatınlar diye anılırdı. Yaptıkları çokelik, gaynattıkları hedik ve kestikleri erişteler herkesi imrendirirken, etraf köylerdeki tüm avratlar onlardan iş görmenin inceliklerini öğrenmeye çalışırdı. Selam Osmanın Keziban’ın çokeliği, yoğurdu, bağı bahçesi efsane olurdu. Yaptığı gabah çiçeği cacığı ve gôo pahla gavuddurması bambaşkaydı.

Aliefendinin Nuriağanın Fetiye, Pompacı Memişin Ümüş, Çallılı İsmayilin Guduret ve Topcunun Aslanın Altın goca goca ilağennerinen hamırları eşgileyip dam boyu ekmek ederlerdi. Onların yaptığı ekmek petek renginde ve bildiğin biyaz kağıt gibi olurdu. Dedi Usdanın Muhsünün anası Hava bol ravanlı bi pahlavu yapsın Gaziantep tatlılarının yüzüne bile bahmazsınız. Çot Salifin Hava, Gadının Memmedalinin Emine ve Topalağan Şemşinin buktüğü sinilere bi tumsanız parmaklarınızı yerdiniz. Gıdasın Yetim Ahmetin analığı Mendufa yarım saatte 10 bişirim cacıh deşirir, Süllünün Dursunun anası Fadime de gôo çokeliğnen bi işli etsin yanında çalhamayınan 5 denesini birden yerdiniz. Cet Omarın Nazife, Abıcanın Gızı ve Baççavuş Maynur zaten Master Şef konumundalardı. Her yemeğin en ustası ve uzmanıydılar.

Sadece Yozgat bölgesinde değil, çevre illerde de adamın kralı diye bilinen Datlının Ali, Tercannının İsmayil, Alibağan Paşa, Atmaca İbo, Malkoçoğlu Tuncay, Cüneyt Ayhan, Mısdı Çavışın Paşa, Veli Vali bey, Körçimen ve Uzun Şıhduranın Boyboy gibi cömertlikleriyle nam yapmış, has gönüllü şahsiyetlerin hepside bu köylü. Bu güzel insanların ekmeğini yemeyen, çayını içmeyen, hanesinde hatırını hörmetini görmeyen kimse yoktur.

Bu köyde acı-tatlı günler muhteşem bir kenetlenmeyle karşılanırdı. Fertler arasında küslük, dargınlık veya benzeri husumetler olsa bile, kin ve nefretler anında unutulur, tüm kırgınlıklar rafa kaldırılır, hepsi birden en içten hisleri ve en samimi dualarıyla birlik-beraberlik sarmalında bütünleşerek, imrenilir güzelliklere imza atarlardı. Aynı zamanda büyük-küçük, konu-komşu, akraba-akran hiyerarşisinin en mükemmel uygulandığı köy olma hüviyetlerini gururla taşır, erdemleriyle etrafa örnek olurlardı.

Hitabet ve muhabbbetleriyle, oturmasını, kalkmasını, ağırlamasını, uğurlamasını iyi bilip, Oğuz töreleriyle süslü Türk asaletini en liyakatiyle uygulayan, Celal Bağ, Abbas Bağ, Tombulun Üsüyün, Polis Nuri, Nebilader Memmed, Çitağan Ahmet, Aliefendinin Nuriağa, Arabacının Memmed, Katibin Omar, Teneke Memmet, Osmanağanın Üsüyün, Koreli Yusuf, Gıllının Hacı, Godek Şekir, Kotü Bekirin Omar, Gooşün oğlu, Kurdün Memiş, Anişin Halilin Memmed, Ejderoğlunun Kâyâ, Mandıralının Osman, Canavar Ahmet, Sallanbaşın Tayır, Kürt Sülo, Garaacının Çavuş, Çolah Pehlivan, Osman Türen, Ballının Ihsen, Muhacir Yaşar, Kürt Battalın Ahmet, Fahıların Omar ve Kumük gibi hanedan adamlar yiğitlikleriyle bugün bile heryerde adları saygıyla anılıyor. Bu gönül adamlarının asaleti sadece Paşaköy’de değil tüm Yozgat mıntıkasında sürekli anlatılır.

Bıddının Abdılla, Culuğun Memmedali, Galcıların Ali ve Kup Osman gibi çevrede nam salmış görgü, görenek, hatır, hörmet sahibi adamlar ise kazandıkları saygı ve donanımlarıyla köylerinin adını her yerde yüceltirlerdi.

Yozgat şivesini, kültürünü, etnoğrafik aksesuarlarını dünyaya tanıtırken, otantik ve orijinal ağızla konuşan insan değerlerimizi de araştırıp, onları ve eserlerini heryerde yücelterek yaşatan bilge kültür insanlarımızdan biriside Hüseyin Alparslan’dır. Pırlanta yürekli bu güzel insan özlem ve hatıralarıyla kavrulduğu Paşaköy’ü bizlere şöyle anlattı; “Biz Bağlardaki Osman Kaya Pınarından, Mustafa Aslan Pınarından, Dörtyol Pınarından su içmiş, Adabayırda, Galban Çavuşda, Killiğin Ardında, Toy Deresinde, Battal Yolunda tırpan biçmiş, Çayırlar’da mal gütmüş, Duzdaşı’nın, Adabayır’ın, Gumseki’nin ekininden firik ütmüş, Bıcahlığın, Ağıl’ın bosdannıhlarından hıyar yolmuş, şemşamer kelleleri goparmış, misir kozlemiş, kelek-bosdan tomarmış bir nesiliz. Hepimizde o bereketli ve huzur dolu toprağın lezzetleriyle, o asaletli büyüklerimizin affedici şefkatleriyle büyüdük. Her türlü şımarıklığımıza, hatalarımıza, veballerimize rağmen o eşsiz gönül insanlarının huzurunda, himayesinde, yönünde, yönlendirmesinde yetişmenin erdemini, Paşaköyünde büyümenin güvenini, ben size nasıl anlatabilirim.” Dedi.

Kaplanoğlu mahlasıyla da tanınan ve aynı zamanda dernek başkan yardımcılığı görevi de olan Hüseyin Alparslan; geleneksel motiflerimizi sadece Yozgatlılara değil, Başkentte yaşayan tüm insanlara liyakatla tanıtırken, şehrimize ve hemşehri kimliğimize de çok saygınlık ve değer kazandırıyor. Büyük küçük saygı sevgi himaye hiyerarşisini 1970’li yıllardaki geleneklerimize en yakın bir formatta yaşayıp, yaşatıyor ve çok nitelikli tanıtıyor.

Paşaköyde Nasrettin Hocayı aratmayan çok mukallit adamlar da vardı. Yaşarbağ tren bileti alırken kondüktörle dalga geçmek ister. Şurdan Guröz’e bi bilet kes der. Kondüktörde Yaşarbaâ’den gerikalmaz. Güröz’ün bileti bittide Ağıllar’a var. Der.

Bir seferinde de Bamya yemeğini yiyip doyduktan sonra ev sahibine bu yemeğin adı ney der. Bamya cevabını alınca, ben bamya yemeğini hiç sevmem, bamya olduğunu söyleseydin yemezdim diyen güzel insan da bu köylü.

Bu köyden iş hayatına atılan esnafların hepside Ahilik kültürüyle donatılı iş ahlakını benimsemiş sanatı ve seciyesiyle herkes tarafından sevilen kıymetler. Akaryakıt Bayii Mustafa Koçyiğit, İşadamı Ali Ulusoy, İşadamı İsmail Koçyiğit, Marketçi Bayram Koçyiğit, Marketçi Şükrü Şakı, Mermercilik alanında ustalığıyla İbrahim Şahiner, elektirikli ocaklar konusunda Ali Ulusoy Paşaköyün yetiştirdiği değerler.

Bürokratik camianın bilgisi, saygısı, nezaketi ve beyefendiliğiyle en çok takdir ettiği bilge bürokratlardan şimdi Antalya’da yaşayan Nusret Özbay’da Paşaköylü.

Defterdar Mehmet Durusoy, Hakim Habibe Efe Özpolat, Dr.Duran Efe, Dr. Necip Tolga Özbay, Dr. Bahadır Orkun Özbay, Av.Yasin Durusoy, Mali Müşavir Mustafa Alparslan, Eski Belediye Başkanı İdris Öztürk, Emekli Binbaşı Şenay Şakı, Astsubay Şerafettin Türk, Başhemşir Huriye Özbay Tosun, bürokratlar Mithat Özbay, İsmet Özbay ve Abdullah Efe’de Paşaköylü.

Gerçekten de Paşaköy’de isterseniz paşa, isterseniz ağa olun, isterseniz uluslararası üne sahip bir bilim adamı veya devlet bürokrasisinin yüksek amirlerinden biri olun, hangi yaşta, hangi ünde, hangi toplumsal statüte ve her kim olursanız olun, her zaman büyük küçük anlayışıyla yaş faktörünü hiyerarşi kabul etmek, köy büyüklerine sınırsız ve süresizce itaat etmek, tüm büyüklerinin emrinde, küçüklerinin gönlünde, toplumun içinde ve düşkünün yanında olmak zorundasınız. Eğer Paşaköylüyseniz dini, milli, ahlaki ve geleneksel duygularınızı en yüksekte tutacak, yüreğinizin en derininde de eşsiz bir vatan, millet, namus, bayrak sevgisi koyacak ve bu kutsal değerler uğruna tereddütsüz ölecek bir yiğit olduğunuzu unutmayacaksınız.

Bu köyde herkes ama herkes birbirinden hanedan ve çok hürmetli. Hangi aileye, hangi haneye, hangi kapıya giderseniz gidin, konuk kimliğinizle başlarına taç olur, misafirperverliğin, asaletin ve güleryüzün en kusursuzunu görürsünüz. Hepside asil soylu, yiğit, sofrası açık, babacan, cömert ve gönlü yüce değerler.

Bu köyün asalet ve faziletini Yozgatlı kimlikleriyle bize ve tüm Türkiye’ye tanıtan Dernek Başkanı Mehmet Kozan’a, yönetimideki Hüseyin Alparslan, Ayhan Yelken, Muhammet Emin ve Mustafa Durusoy’a, bu güzide derneğe maddi manevi katkı ve emek veren tüm kıymetlerine, arabaşı ve güzel ikramlarla süsledikleri bu gönül ve kültür sofrasını kuran tüm Paşaköylülere, biz Yozgatlıları çok gururlandıran hizmet ve hürmetleri için yürek dolusu teşekkürlerimizi sunuyoruz. Ahirete intikal eden tüm Paşaköylülere Allah’tan rahmet, yaşayan kıymetlerine sağlık ve uzun ömürler diliyoruz. Her daim başarılı olmaları içinde en samimi dua ve dileklerimizi yönlendiriyor, Allaha emanet ediyoruz.

Yiğitler hep lakaplarıyla anılırmış ya.. Bende bu misafirperver ve sofrası bereketli efsane değerleri lakaplarıyla sizlere sunuyorum ki, kimsenin asaleti ve fazileti unutulmasın diye. Cömertlik ve insanlık adına yaşattığınız tüm güzellikler için varolun aziz ve asil soylu Paşaköylüler. Hepinizde baştacısınız, gönüllerimizdesiniz.

NE MUTLU PAŞAKÖYLÜYÜM DİYENE