Odgurmuş: (1) Üstadım, sizin de ne sağınız belli ne solunuz belli. Bir bakıyorsunuz sağdasınız, bir bakıyorsunuz soldasınız, bir bakıyorsunuz liberalsiniz. Sonra bir bakıyorsunuz Ülkücüsünüz, bir bakıyorsunuz Atatürkçüsünüz. Neden böyle oluyor.
Monşer: (2 )Sen de hiçbir şey anlamıyorsun, benim sağda, solda veya şurada burada olmamı sen anlayamazsın. O benim deriiin ve geniiiş kültürümden gelmektedir. Biliyor musun, sana anlatmış mıydım? Beeeennnn 14 yaşında başladım bu işlere, Kitaplar okumaya, derneklere girip çıkmaya başladım. Beenn oralarda okuya okuya, yaza yaza, arşivler oluştura oluştura, gazete kupürleri biriktire biriktire bu günlere geldim. Gerçi Hilmi Ziya Ülken’in “Aşk Ahlakı” kitabını çoook geç yani daha yeni okudum ama Sen beni daha anlayamadın. Elbette sen beni anlayamayacaksın.
Odgurmuş: Ama efendim.. Şeyyy. Her telden çalıyorsunuz, affedersiniz yazıyorsunuz diyecekti. Bir bakıyorsunuz solcusunuz, en Marksist bilinen yazarlardan paylaşım yapıp milletin milliyetçiliğini ölçmeye kalkıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz sağcısınız, İslamcı bir yazardan paylaşım yapıyorsunuz. Bir bakıyorsunuz milliyetçisiniz, bir bakıyorsunuz liberalsiniz. Bu bir çelişki değil mi? Sanki herkes sizi okuyormuş gibi, kâh Ülkücülere akıl veriyorsunuz, Kâh partilere, particilere akıl veriyorsunuz. Kâh ulusalcılara akıl veriyorsunuz, işin en ilginç tarafı da her zaman elmalarla armutları topluyor ve bir muhalefet gücü oluşturuyorsunuz. Nerede elmalar nerede armutlar. Elmalarla armutlar aynı sepete konulmaz. MHP ile ne HDP ne de CHP ne de Vp yan yana gelmez. Aralarında doku uyuşmazlığı vardır.
Monşer: Dedim ya anlamıyorsun. Ben kendi kendini aşmış bir insanım, her türlü guruba hitap eden yazılar yazar mesajlar veririm elbet Beeennn gerekirse Marksistlerden de paylaşım yaparım, Sol’dan da alıntılar yapar solu da savunurum, Kılıçdaroğlu’nun oğlu üzerinden onu överim, laf aramızda çocuk da babasından yakışıklı, çakı gibi bir asker olmuştu.
Karşı olduğum ve nefret ettiğim bir belediyeye ait bir iş kamyonu devrimci bir genç kızımızı geri manevrası sırasında ezdiyse elbette kamyonu savunacak değilim. Kamyonu tabi savunman. Aydın! Demek muhalif demektir. Orada ezilen devrimci bir yoldaş mı evet o halde ben onu da savunurum. Bu kaza-olayda, sevmediğim, nefret ettiğim belediyenin kamyonu geri manevra yaparken tedbir olsun diye dörtlü sinyallerini dahi yakmış olsa ben yine karşı tarafı savunurum. Parkta gece yarısı yürüyen o masum genç kız elindeki cep telefonuna bakmaktan başını kaldırıp etrafa bakmamış bile olsa, başını kaldırıp baksa koca kamyonu ve kamyonun dörtlü yanan sinyallerinde görecek de olsa ben yine de o genç kızı savunurum. Burada elbette ki geri geri manevra yapan koca kamyon ve kamyonun şoförü suçludur. Masum genç kızımızı katletti o. Uzatmayalım, kamyon şoförü hatalıysa da suçludur, hatası yoksa da suçludur. Ben kimi savunacağımı sana mı soracağım.
Odgurmuş: Yaman bir çelişki içerisindesiniz. Tv haberlerine ve İnternette yapılan yayınlara göre orta yerde bir kaza mevcut olsa bile. Durum böyle olmasına rağmen siz karşı tarafı savunuyorsunuz. Bu bağnazlık, tarafgirlik, haksızlık değil mi? Karşısında olduğunuz siyasi gurup üzerinden ve onun belediyesi üzerinden algı operasyonu yapıyorsunuz. Orta yerde bir kaza var olmasına rağmen siz bunu nasıl bu şekilde değerlendiriyorsunuz anlamak mümkün değil.
Monşer: Ne haksızlığı, ben Belediye’yi mi savunacaktım. Benim için burada haklı ya da haksız yoktur, karşısında olduklarım ve yanında olduklarım vardır. Karşısında olduklarım benim müzmin düşmanlarımdır. Ben (Bakan kapılarında bekleyerek) onlar sayesinde bulunduğum makama gelmiş olsam dahi ben her zaman bunların haksız olduğuna inanırım. Eldeki veriler bunların haklı olduğunu gösterse bile bunlar yok mu bunlar her zaman ve her durumda potansiyel suçludurlar, potansiyel haksızdırlar. Hem Fetö lideri olan zat rüyasında görmüş, bunların hepsi hırsızmış, koskoca Fetö lideri yalan mı söylüyor yani.
Bu yüzden sen bana hiçbir zaman bir solcu için suçlu dedirtemezsin. Marksist olarak bilinen yazarlar devlet ve millet aleyhine yazılar yazıyor dedirtemezsiniz. Eğer onlar yazıyorlarsa mutlaka bir bildikleri vardır. Benim için Y. Özdil, E. Çölaşan, U. Dündar ve benzerleri her zaman önemli yazarlardır. Siyaseten karşı olduğum rakiplerimi onların yazıları ile yerden yere vururum. Bundan da çok mutlu olurum. Yani kısaca düşmanımın düşmanı benim en iyi dostumdur, Marksist ve Ateist dahi olsa.
Odgurmuş: Sizi gerçekten anlamıyorum. Kendinizi hem hâkim yerine koyuyorsunuz hem de idarenin yerine koyuyorsunuz. Hem haksızın yanında oluyorsunuz, hem de kendinizin yeteri kadar fikriniz ve birikiminiz yokmuş gibi, Marksist olduğu bilinen yazarları yakından takip ederek onlardan aldığınız malzemelerle rakiplerinize saldırıyorsunuz. Buna hakkınız yok. Bu şekilde sola yaranamazsınız. Siz solun nazarında her zaman “revizyonist” veya “dıştalananlar”dansınız. Aslında sizin biraz daha objektif olmanız gerekmez mi? Hiç olmazsa doğrular karşısında bunlar doğru diyemiyorsanız bile susma hakkınızı kullanıp, bir şeyler söylemekle kendinizi rezil etmeseniz olmaz mı?
Diğer başka bazı Monşer’ler de sizin gibi davranıyorlar, kah Nazım Hikmetten şiirler okurlar, kah Marksist bir yazarı överler, kah Che’den bir söz paylaşırlar. Ondan sonra da sıkışınca “biz de milliyetçiyiz” derler
İşin en garip tarafı nedir biliyor musunuz? Siz böyle yerli yersiz acayip davranışlar içerisine giriyorsunuz ya sanıyorsunuz ki okuyucu bunu anlamıyor ve her sözünüzü destekleyip onaylıyor zannediyorsunuz. Hatta bu gibi hareketlerinizle siz ya sola yaranırım sanıyorsunuz. Ya da kendinize büyük yazar denildiğini sanıyorsunuz.
Aslında öyle her şeyi eleştirmeseniz, mutlaka bir bit yeniği aramasanız. İçinde yaşadığınız Türk Milletinden yana tavır koyarak, Türklük düşmanlarının saflarında gezinmeseniz, Türk Milletinin büyüklüğünden, Türk tarihinin ihtişamından söz etseniz daha faydalı bir iş yapmış olursunuz.
...
(1)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
(2)-“Monşer”:“Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet.