Odgurmuş: Siz son yıllarda bir tuhaf oldunuz, Pek alakasız davranışlar sergiliyor çok ilgisiz bilgiler paylaşıyorsunuz.
Odgurmuş: Siz son yıllarda bir tuhaf oldunuz, Pek alakasız davranışlar sergiliyor çok ilgisiz bilgiler paylaşıyorsunuz.
Monşer: Yine ne oldu, bir yanlışımız mı var, ne paylaşıyormuşum?
Odgurmuş: Bir insan, herhangi bir fikre sahip olabilir, herhangi bir siyasi-kültürel guruba dâhil de olabilir. Yine bir insan ülkesi ile ilgili birtakım endişeler taşıyabilir ve gördüğü tehlikeleri de dile getirebilir. Hatta bir siyasi partiye de mensubiyet duyabilir. Bu duruma kimse bir şey diyemez. Kişi savunduğu fikirler hakkında bilgi sahibi olmak ister, bu yüzden kitap okur, o fikrin gazete-dergisini, diğer yayınlarını ve liderini de yakından takip ederek fikirlerini olgunlaştırır.
Bunlar olması gereken normal şeyler. Fakat bir kimse; sürekli “Rakipten fikir üretmez”, “Rakipten hata bekleyerek”, “Rakipten birilerinin dışlanmasını”, “Kovulmasını, gözden düşmesini, fikir ayrılığına düşmesini” bekleyerek fikir oluşturamaz. Olsa bile buna fikir oluşturma denemez “Birinin peşine takılıp gitmek denir.”
Tutarlı bir insan, milletini sevdiğini iddia eden bir insan ancak kendi fikirlerini savunur. Ama size ne oluyorsa, neden oluyorsa, karşısında olduğunuz siyasilere veya görüş sahiplerine yeterli fikirleriniz yokmuş gibi, karşısında olduğunuz siyasi güçlere her halde fikren fazla bir şey yapamıyor ve fikirleriniz yetersiz mi kalıyor ki de bu şekil davranıyorsunuz.
Monşer: Nasıl davranıyor muşum, yine ne demek istiyorsunuz?
Odgurmuş: Size bakıyorum da karşısında olduklarınız arasından “kim gözden düşmüşse”, “kim görevden alınmışsa”, “kim görevden ayrılmışsa”, “kim kovulmuşsa veya kim yeniden aday yapılmamışsa” siz “denize düşen yılana sarılır” misali hemen ona sarılıyorsunuz ve onun ileri sürdüğü fikirleri en geçerli fikir, en iyi eleştiri diyerek alıyor ve kullanıyorsunuz. Bu davranışınızı da bir türlü anlamıyorum. Siz eskici dükkânı sahibi misiniz? Onun bunun eskisine rağbet ediyor “mal bulmuş mağribi” gibi hareket ediyorsunuz.
Karşısında olduğunuz o kişi görevdeyken veya bir makamdayken hiçbir icraatını zaten desteklemiyordunuz, hiçbir görüşüne katılmıyordunuz şimdi o Sakıt’a görevdeyken edilmeyen iltifat ve takdir duygularınızı belirtiyor, yeni takdir duyguları icat ediyorsunuz. Bu büyük bir çelişki değil midir?
Monşer: Fakat bu ayrılanlar da konuştukları veya eleştirdikleri zaman tam da bizim düşündüğümüz gibi konuşuyorlar. Hatta benim söyleyemediklerimi ve aklıma gelmeyenleri dahi söylüyorlar ve bize hem propaganda malzemesi veriyorlar hem de hislerimize tercüman oluyorlar.
Odgurmuş: Görüyorum ki karşı tarafta gözden düşenleri takip etmekten dolayı çok mutlusunuz. Yalnız bu demektir ki; sizin hiçbir birikiminiz yok. Siz kendi kendinize düşünemiyor, biraz kitap karıştırmıyor, biraz tarih okumuyorsunuz, zaten geçmişte de okumamışsınız demektir. Siz geçmişte Osman Turan, Erol Güngör, Galip Erdem, Dündar Taşer, Mümtaz Turhan, Peyami Safa, Osman Yüksel Serdengeçti, Cemil Meriç, Necip Fazıl, Nihal Atsız gibi yazar ve düşünürleri okuyup takip etmediniz mi. Onların görüşlerini edinmediniz mi de onun bunun fikirleri ile her konuya eleştiri getiriyorsunuz?
Monşer: Bu dediğin yazarların bazılarını duymuş, bazılarını da okumuştum. Ama pek aklımda bir şey kalmadı.
Odgurmuş: Siz o zaman hep onun bunun fikirleri ile hareket ediyor ve onun bunun fikirleri ile kendinize yol çiziyorsunuz. Bundan dolayı da siz; bir ahlaki konu olduğunda bu ahlaklı ve etik davranışı kendiniz yerine rakiplerinizde arıyorsunuz. Yeri geldikçe veya daha önceki hayatınızda yaptığınız her türlü adam kayırma, tanıdık bildiklerinizi işe yerleştirme ve buna benzer davranışları fırsat buldukça yaptığınız halde şimdi karşı taraf bunu yapınca hemen eleştiriyorsunuz.
Siz bu yüzden mi namus konusunu kendinizde değil, rakiplerinizde arıyorsunuz?
Siz bu yüzden mi, saygıyı kendi içinizde değil, rakiplerinizde arıyorsunuz?
Siz bu yüzen mi suçu ve suçluyu kendinizde değil, hep rakiplerinizde arıyorsunuz?
Siz dinimiz İslamiyeti ve dini yaşantıyı önce kendinizde değil de şu yanlışı yaptı, bu yanlış yaptı, şunları dediler yanlış, demediler yanlış diye rakiplerinizde arıyorsunuz.
Yani kısaca siz kendi yapamadıklarınızı rakipten yapmasını bekliyor, kendinizde olmayan erdemleri, rakiplerinizde arıyorsunuz.
Tabii haklısınız, sakıtları takip ettikçe ve sakıtların penceresine kendinizi yerleştirince, dolayısı ile milletle de ters düşüyorsunuz.
Monşer: Ne çok yanlışım varmış.
Odgurmuş: Bitmedi daha hele son zamanlarda ülkede ölmüş ne kadar azılı komünist, ateist, İslamiyet, devlet ve millet düşmanı varsa hem onlardan paylaşımlar yapıyorsunuz hem de taziyede bulunuyorsunuz. Soruyorum size bu Marksist olarak bilinenler bizim Bayrak şairimiz Arif Nihat Asya’dan herhangi bir paylaşım yaparlar mı? Ben görmedim yapmazlar. Peki Abdurrahim Karakoç’tan bir paylaşım yaparlar mı? Yok onu da görmedim. Haydi bunları geçelim Ziya Gökalp’tan bir paylaşım yaparlar mı? Yok ben onu da görmedim.
Hatta ve hatta Yunus Emre’den, Mevlana’dan bir paylaşım yaparlar mı? O da hayır, yapmazlar. Peki o zaman size ne oluyor da bu tür paylaşımlar yapıyorsunuz. Siz çoğu kez de batılı düşünürlerden de özlü sözler paylaşıyorsunuz? Bunun sebebi nedir. Bizim düşünürlerimize kıran mı girdi. Yoksa siz bizim büyüklerimizi yeteri kadar tanımıyor musunuz? Demek ki okumuyorsunuz, demek ki kendimizi bilmiyorsunuz. Demek ki sosyal medya yalanları ile günü gün ediyor ve de çok gülünç oluyorsunuz. Veyahut siz de artık Türk milliyetçiliğinden ayrıldınız ama bunu açıkça söylemiyor, söyleyemiyorsunuz.
Ne diyeyim? Size söyleyecek söz bulamıyorum.
…
(1)- “Monşer”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükârda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet
(2)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.