Denetimler mi eksik, üretim mi az, yoksa yasalar mı yetersiz anlamış değiliz?.. Maalesef hayat pahalılığını bir türlü önleyemiyoruz. Seçimlerin de ardı ardına gelmesi pahalılığı körüklüyor, her şey ateş pahası. Mübarek Ramazan da yaklaştı kapımızda.. Ramazan’ı bile zama boğuyor insanımızın burnundan getiriyoruz; yani Ramazan’a da saygımız kalmamış! Bolluk bereketlilik ayı olan Ramazan’ı kıtlık ayına dönüştürüyoruz: yazıklar olsun!.. Bu kadar mı maddileştik biz; kalplerimiz karardı, her şeyimiz para oldu, gözümüzü hırs bürüdü. Sahtekar ve dolandırıcılar da çoğaldı. Güvenilecek adam kaldı mı dersiniz?
Bugünlerde kırmızı etten sonra beyaz ete de gelen zamlar insanımıza zulüm olarak yansımaya başladı. Ben diyorum ki: “Zam zulümdür”. Çünkü insanımızın rızkına gem vuruyor, ekmeğini çalıyorsunuz. Bundan daha kötü zulüm olur mu halkımıza? Üç beş çetecinin, karaborsacının, aracının ve tefecinin eline kaldık. Adam 10 liraya aldığı malı 100 hatta 200 liraya satıyor; bunu yapamazsın, bu faizcilik, tefecilik, karaborsacılık diyemiyoruz! Neden? Efendim serbest piyasa? Bu yasayı çıkaran biz değil miyiz. Değiştirecek- hesabını soracak olan da biziz öyle değil mi? Niye aciz kalıyoruz bu tedbirleri almada?..
Faizciyi, aracıyı, tefeciyi ve karaborsacıyı aşamıyoruz. Tüketici de perişan üretici de... Tefecinin toptancının canı sıkılınca malı stokta tutuyor piyasaya sürmüyor; sonra da ülkede kıtlık varmış havası veriyorlar. Devlet bunun hesabını da soramıyor; cezalar da maalesef caydırıcı değil. Adam devlete millete ihanet etmiş olsa da ticaretine devam ediyor. Şimdi insanın: “Yesinler senin denetimini!” diyesi geliyor.
Bugünlerde devletin Et-Süt ve Balık Kurumuna gidip et alabilen var mı; varsa aşk olsun! Et kuyruğu kilometrelerce? Saatler öncesinden gideceksin üç beş saatini kuyrukta geçireceksin 1 - 2 kilo et alacaksın? O da sana kalırsa!. Yakında bu kuyrukta kalp krizi geçirip hayatını kaybeden emeklilerin haberini de okuyabilirsiniz sanırım. Balıktan sonra beyaz ete de hasret kalacakmışız?
Haber bu?.. Böyle haber yapmasanız ondan iyi; çünkü uyuyanları da uyandırıyorsunuz, durmayın siz de zam yapın dercesine...
Şimdi diyorum ki: biz niye bu kadar çaresiz kalıyoruz. Piyasalara, ekonomiye müdahale edemiyoruz? İnan ki anlamış değilim. Üretim dedik, üreticiye destek dedik, köye dönüş şart dedik, köyler gelişmeli- şehirleşmeli dedik, teşvik ve desteğin şart olduğunu ifade ettik ama sesimizi duyuramadık, duyuramıyoruz!.. Köylü, üretici teşvik edilip desteklenmeli ve hızlı bir Pazar ağı kurularak bu ürünler tüketiciye rahat ve sorunsuzca ulaştırılmalıdır.
Ülkemizin topraklarını verimsiz ve yetersiz görenler varsa gözünü iyi açsın; dört mevsim ürün elde edilebilen bir ülkede yaşıyoruz. Elin adamı çölü- kurak toprakları yeşertiyor, uyanalım ve kendimize gelelim ülkemize, ülkemizin insanına da sahip çıkalım yazık etmeyelim... Bizler kardeşiz ve asil bir milletin çocuklarıyız. Aslımızı neslimizi unutmayalım.
Devletin mükemmel üretim çiftlikleri vardı bunları özelleştirme adına yok ettik; hayvan besicilerimiz vardı, sürü sürü hayvan besleyen üreticilerimiz vardı destek olamadık, her evde onlarca- yüzlerce tavuk besleniyordu köy tavuklarını yok ettik, şehirleri doldurup köyleri boşalttık üreten de yetiştiren de kalmadı. Sonuç mu: zam, zulüm, kıtlık ve karaborsacılık... Devlet baba acil ve hızlı olarak bu sorunu çözmezse karaborsacıların elinde oyuncak olacağız Allah esirgesin. Çözümü var ve mümkün; asla çaresiz değiliz...Devlet baba bu sorunu çözmede ehil insanları seferber etmelidir. Köylü desteklenmeli, üretici teşvik edilmeli, üretim çiftlikleri yeniden aktif hale getirilmelidir. Bir ülkede tüketim varsa üretim de şart; tarım ürünlerini, eti,sütü, hayvansal ürünleri ithal ermek bizim için utanç kaynağıdır. Çünkü Türkiye verimli topraklara ve zengin ter altı kaynaklara sahiptir...Unutanlara hatırlatırız: Türk Milleti de asil soylu bir millettir.