Elazığ ve Malatya da yüreğimizi derinden yaralayan bir deprem felaketini yaşadık. Milletçe üzüldük ve seferber olduk. Devletimizin artık bu konularda yetiştirilmiş arama ve kurtarma ekipleri var. Onlar fedakarca çalışarak 45 vatandaşımızı enkaz altından kurtarıp çıkardılar.
Kurtarma ekiplerinin Başarılarını alkışladık, kurtarılan kardeşlerimizle birlikte biz de sevinç çığlıkları attık. Devlet adamlarımız yanlarında oldu, yaralarının sarılması için devlet harekete geçti elhamdüllah.
Bazen diyoruz ki: işte biz buyuz: “Kahraman asil Türk Milleti !” Bazen de “ Allahım biz bu millet miyiz?” Dediğimiz anlar oluyor ya...Bazen iyilik meleği, bazen de hırçın, acımasız ve darma dağınık...
Deprem öncesi kadın cinayetlerini tartışıyorduk. Öfkeyi, kini, acımasızlığı: Hatta öz annesini defalarca bıçaklayan oğlunu?..Türkiye gündemine oturan vahşet cinayetlerini.. Allahım biz bu muyuz; diye hayıflanmıştık...
Depremle birlikte bir anda gündem değişti. Tabiri caizse can derdine düştük... Yediden yetmişe herkesi yaraladı bu hadise. Bizler televizyon başında kurtarma ekiplerini izlerken ağlıyor ve dua ediyorduk: “Allahım insanlarımız deprem enkazı altından sağ kurtulsunlar! “ diye... Gördük ki arama ve kurtarma ekibi de hem ağlıyor hem de bir can daha kurtarabilirmiyiz diye yoğun çaba sarfediyorlardı. Gerçekten de tam melekleşmiş iyilik ve hayırda yarışır halde gelmiş idik! O zaman: “ İşte Türk Milleti bu!” diye haykırdığımız anlar oldu.
Oysa ki daha dün ne yaşamıştık? Anasını bıçakla doğrayan oğlunu; Kutsal cami de insanımızı bıçaklayıp katleden genci, “Anne ne olursun ölme!” diye feryat eden kuzusunun gözleri önünde boğazı kesilerek öldürülen annenin dramını yaşamıştık! “ Allahım bu Türk Milletinin vasfı olamaz” diye de fiğin eylemiştik!
15 Temmuz’u hatırlayın: Türk Milletinin ikinci bir Kurtuluş Savaşı hadisesi gibi... Bir yanda kandırılmış ve beyinleri yıkanmış bir güruh milletin başına bomba yağdırıyorken, diğer yanda da “Bu bir Tiyatrodur!” deye hadiseleri seyreden bir gurup: Hatta keşke başarılı olsalar diye kıs kıs gülen zavallı beyinler!
Allah korusun başarılı olsalardı iç savaşın içinde ülkemiz bugün param parça bölünmüş bir devlet olacaktı!.. Çevremizdeki bunca yığınak , bunca telaş ve bunca terör örgütleri boşuna mı duruyordu? Halen bunlara inanalar varsa Allah aşkı için içindeki kinlerini, öfkelerini atıp uyansınlar; kendilerine gelsinler, tövbe ve istiğfar edip özlerine dönsünler.
Bütün bunları yaşadıkça: “Allahım biz bu muyuz” diyor, ciddi bunalım geçiriyorduk... Ama gün geldi bir felaketle karşı karşıya kaldık: Herkes seferber oldu, yediden yetmişe herkes üzüldü kardeşlerine yardım için seferber oldu. Şimdi de diyoruz ki: “İşte biz buyuz , asil soylu kahraman Türk Milletiyiz !”
Dedik ya hepimiz bir iyilik meleği olduk elhamdüllah!... Rabbim bizi her daim bir ve beraber kılsın, kardeş eylesin ve birliğimizi daim etsin! ( Çatlak sesler çıkmadı mı? Çıktı elbette, adam boş verin bir kasa elmanın içinde mikrop almış ve çürümüş üç- beş elma çıkabilir. Gaile almayın bu çürümüş beyinlileri, pek de işe yaramazlar zaten...)