Yeni bir eğitim öğretim sürecinin başlayacağı güne kısa bir süre kaldı. Tüm ülke olarak heyecanla ve birazda kaygıyla yeni eğitim dönemini bekliyor. Kaygı endişe ülkede yaşanan sosyoekonomik gelişmeye bağlı bir süreç olarak ilerlerken, aileler çocuklarının gelecek kaygısı ve endişesi nedeniyle varını yoğunu çocuklarına harcıyor.

Yeni bir eğitim öğretim sürecinin başlayacağı güne kısa bir süre kaldı. Tüm ülke olarak heyecanla ve birazda kaygıyla yeni eğitim dönemini bekliyor. Kaygı endişe ülkede yaşanan sosyoekonomik gelişmeye bağlı bir süreç olarak ilerlerken, aileler çocuklarının gelecek kaygısı ve endişesi nedeniyle varını yoğunu çocuklarına harcıyor. Peki yıllarca ekonomik yük altında ezilen aileler sonuçta arzu ettikleri sonuca ulaşabiliyor mu? Onca emek, onca harcanan para buna değer mi? Burada sorgulanması gereken insanın eğitimi mi? Meslek edinmek için gidilen ilk, orta ve yüksek eğitim mi? İnsan için hangisi gerekli, ya da her ikisi de mi gerekli? Yoksa hiç biri gerekmiyor mu? Özellikle ülkemizde ne tür eğitim alırsa alsın, insanların tamamına yakını kısa yoldan köşe dönme formülleri üzerinde kafa yormaları daha mı önemli? Bu aşamada eğitim ne eğitimi? Meslek eğitimi mi? İnsan eğitimi mi? Gibi bir düşünceyi de sorgulama gereği duyuyor insan. Kısa yolcular için hiç biri seçeneği mi?. İçinde yaşadığımız hayatı ve yaşama dair her şeyi sorgulamalısınız. Sorguladığınız sürece doğruyu bulabilirsiniz. Yoksa ….

Eğitim süreci ilk doğumla başlaması gereken önemli, bir o kadar da zorlu bir süreç. Peki aileler bu sürece hazır mı? Ne kadar hazır? Çocukların eğitimi aileden başlar diye hep konuşulur da ne kadar aileler eğitimli ve ne kadar gereğini yapıyor? Bu konu ile ilgili ülkede her hangi bir çalışma var mı? Görüldüğü gibi o kadar çok cevaplanması gereken soru var ki.

Maalesef toplumun ezici büyüklükte bir bölümü ekonomik nedenleri gerekçe göstererek, ne yapalım diyerek kolaycılığa kaçıyor. Bu nedenledir ki, ülkede 35, 40 yaşına gelmiş gençler üniversite okumuş olsalar da aileye bağımlı yaşayan çok sayıda genç var. Bunun sebebi sadece ekonomik değil. Çocuklara öz güven kazandırılacak aktiviteler yapılmaması, beşeri ilişkilerde yeterince sosyalleşmesini sağlayacak ortamların yaratılmaması gibi çoğaltılabilir.

Üniversite Eğitimi gerekli mi?

Üzülerek söylemeliyim ki üniversite eğitimi çok önemli olmakla beraber, ülkede eğitime verilen önem açısından bakıldığında gerekli değil demek geliyor insanın içerisinden. Çünkü eğitimin kalitesinin yerlerde gezdiği ve ticarileştiği bir düzlemde gerekli ne kadar gerekli. Aslında çok gerekli olmakla beraber öncelikle insanın sosyal açıdan ahlaki ve beşeri ilişkiler açısından eğitimi verilmeli sonra akademik. Gençlere büyük umutlar verilerek eğitim al, kolay iş bulursun yaklaşımı ve hele öğrenci odaklı eğitim yanlışıyla yapılan eğitimin sonucunda işsizler ordusu. İş istihdamı sağlanmadan alınan eğitimlerin hepsi çöpe gidiyor. Değersizleştiriliyor. Sınıfta kalmanın olmadığı, yeterince derse girmeden test usulü sınavlar … tüm bu uygulamaların gence bir faydası var. Ne de ülkeye katkısı var, bu durumun. Bir de üzerine çok düşük puanlarla girilen bölümler ve bu bölümlerin iş istihdamına yönelik planlamanın olmadığı bir durumda ne genç geleceğine umutla bakıp bir eylemde bulunabiliyor ne de ülke bu gençlerden katma değer sağlayabiliyor. İşte tam da bu nokta da diyeceksiniz ki serbest piyasa ekonomisi.

Liberal okonomik politikalar nedeniyle serbest girişim modeli uygulanıyor. Çalışan başarır gibi gerçeği yansıtmayan ifadelerle bir yere varılamaz.  Eğitimde eşitliği sağlayamadığınız, eşit koşullarda yarışmayan ve eğitim almayan gençlerin başarılı olmasını beklemek lafı güzaftır. İlk orta ve yüksek eğitimde uygulanan politikaların düzeltilmesi gerekiyor. Ülke insanına ve gencine fırsat verildiğinde güzel işlere imza atıldığına şahit oluyoruz. Önemli olan bir, iki, üç, beş kişi değil binler hatta milyonların olmasını sağlayabilmek marifettir. Bunu da her alanda fırsat eşitliği ile sağlarsınız. Diğer türlü havanda su dövmeye döner. İşte ÖSYM sınavlarında ki başarı ortalamasının çok düşük olması bu politikaların sonucudur.

Liberal ekonomik politikalarla ışıltılı, lüks hayatların ihtişamıyla devşirilen beyinlere verilen ‘Hipodermik Şırınga’ modeliyle gençlerin hayatlarının nasıl çevrelendiğini, sarmalandığını üreten değil tüketen bir topluma dönüştüğü bu politikaların sonucudur. Mutsuz umutsuz gençler bir süre sonra toplumsal soruna dönüşebiliyorlar ve hatta suç örgütlerinin ve başka grupların elinde yitip giden robotlara dönüşüyorlar. Genç bir şekilde üniversiteyi kazanıyor geliyor. Ama daha ilk andan itibaren ben zaten bu aldığım eğitimle ilgili işi yapmayacağım ki, ben polis ya da asker olacağım. O iş daha iyi getirisi var. Heyecanı, macerası vs var. Aldığım eğitime yönelik iş yapmaya kalksam öncelikle iş bulamayacağım, bulsam da alacağım ücret ya asgari ücret ya da daha az diye baştan olumsuz motivasyonla hayata başlıyor gerisi malum. Bu koşullarda açılan boş gereksiz bölümlere ne gerek var. Sadece okumuş olmak için okunan okulların ne anlamı var. Boş hayallerle o gençlerin gelecekleri ellerinden alınmıyor mu? Ülke kalkınmasında da olumsuz yansıması söz konusu değil mi? Ülkeyi bu politikalarla ‘muasır’ medeniyetler seviyesine çıkarmamız mümkün değil. Gençlerine sahip çıkmayan bir toplum ileriye gidemez. Kısır döngü içerisinde dönüp duran bir ülke ve gençlik yok olup giderken, ülkenin geleceği ve bekası işte o zaman tehlikeye girer.

Üniversiteli işsizler ordusuyla kalkınması mümkün olmayan bir ülke geleceğe de umutla bakamaz ve ülke kapitalizmin pençesi altında kıvranmaya mahkûmdur. Bu koşullarda üniversite okumanın bir anlamı var mı…? Diyeceksiniz ki eğitim adına hiç mi bir şey yapılmıyor. Elbette bir takım işler yapılıyor lakin çok yetersiz. Değerlendirmeyi dünya ortalamasına bakarak yapmak zorundayız. Dünya’da ilk 500’e giren üniversitelerimiz artık giremiyor. Ayrıca ÖSYM sınavında oldukça fazla sayıda sıfır çekenler durumu ortaya koyuyor. Takdir kamuoyunun.

Oysa Üniversite demek; Gencin ilk orta eğitiminin yanı sıra diğer sosyal, beşeri ilişkilerde alt yapı eğitimini almış, yüksek eğitimle de hayata ve iş yaşamına tam anlamıyla hazır hale gelmiş ve eğitimini tamamlamasının ardından işi hazır işine girip düzenini kuran,  hem kendi yaşamını güzelleştiren hem de ülkesine katma değer sağlayan bir konumda olması demektir. Üniversite demek düşünce ve fikir üreten merkezler demek. Toplumların şekillenmesine katkı veren kurumlar demektir ve bu bağlamda bu işlevi yerine getiriyorsa kesinlikle üniversite eğitimi alınmalı. Bir ülke için gerekli olan başta siyaset, teknoloji ve sosyal politikalar ve erdemli kişiler yetiştirmek üzere her konuda fikir üreten toplumun kalkınmasında ilerlemesinde çok önemli bir işleve sahip olan önemli kurumlardır.

Peki ülkemizde durum böyle mi? Siyasallaşan eğitimle bu iş olmaz. Bu işi başarmak zor bir iş değil. Başaran ülkelerden hiçbir eksiğimiz yok. Her ne sebeple olursa olsun, eğitim, sağlık, savunmanın bir kısmı ve yargı özelleşmesi sakıncalı konulardır. Uzun vadede ülkeye zarar verecek, hata beka sorununa neden olacak sonuçlar doğurabilir. Bu saydığım stratejik öneme sahip konuların, özelleştirilmesiyle yürütülmesi pek mümkün olmayacağını düşünmüyorum. Çünkü buralarda devlet kontrolünü tam uygulamak çok zor. Ticarileşen ortamda kamu yararı ve toplum yararının gözetilmesi mümkün olmaz. Tek tipleştirilen eğitim modelinden vaz geçilmesi gerekir. Ayrıca ‘Milli Eğitim’ son derece önemli bir konu iken birçok bakanlığın bütçesinden az olması eğitime verilen önemi ortaya koyuyor. Ticarileşen eğitimden kalite ve umutlu gelecek beklemek hayalden öteye gitmez. Tabi bu yapısal sorunlar sadece son yılların sorunları değil. Geçmiş yıllara sari sorunlar.

Yapısal Sorunların Çözüme Kavuşturulması Gerekiyor

Bazı konularda ilerleme kat etmekle birlikte alınması gereken çok uzun yol görünüyor. Öncelikle A’dan Z’ye her alanda doğru politikalar belirlenmeli ve bu yolda hızlı adımlar atılmalı. Öncelikle de işe siyaset kurumunun doğru işletilmesiyle başlanmalı. Her alanda üretmek veya projesini, düşüncesini geliştirmek isteyen gençlere destek verilmeli, önü açılmalı ve fırsat eşitliği sağlanmalı. Ayrıştırmadan ötekileştirmeden, sadece bu ülkenin insanı olduğu için bu yapılmalı.

Umut ederim ki eğitimde ki yapısal sorunlara en kısa sürede çözüm üretilir ve gençlerin önü yeterince açılır. Üniversiteler fikir üreten düşünce merkezleri ile toplumun şekillenmesinde öncü işlevini yerine getiren çok önemli kurumlar olarak arzu edilen bir noktaya yeniden gelir. Siyaset üstü oldukları bilincinde davranırlar ve dünyada hak ettiği değeri alırlar ama bu mevcut kafanın değişmesi lazım. Üniversiteler özerk bir yapıda kurumlar olduğu gerçeğini hatırlar. Bu bağlamda her alanda eğitim şart. Bu işler yürekten istenirse başarılması zor işler değil. Hem de milli değerleri koruyarak hem de Dünya’da değişen gelişen yenilikleri de takip ederek yapmak mümkün.  Üniversite eğitimi de arzu edilen işlevi yerine getirerek, anne babanın çocuğum üniversite okuyor, hayatını kurtaracak hayali devam eder.

Ben yine de kendi düşüncemi ifade edeyim ki her ne olursa olsun, her anlamda yine de üniversite eğitimi alınmalı. Çünkü hala dünyaya umutla bakabilecekleri ve gelecek vizyonu oluşturacakları ortamı üniversitelerde sağlayabilirler. Üniversitelerin bu alt yapısı var. Yeter ki bunu açığa çıkartabilsinler….