Televizyonunun ve telefonların şimdiki gibi milleti esir etmediği, eş dost, akrabanın bir araya geldiği günlerde arabaşı sıraları pek revaçtaydı. Hala da revacını korumaya devam ediyor. Eskisi gibi günümüzde de evlerde, şehirlerde ve sivil toplum kuruluşlularında arabaşı çorbası geleneği devam ediyor. Arabaşı yemeği sadece bir çorba değil özlem, hasret, gurbettir aslında. Arabaşı çorbası sadece birçorba değil birliğin beraberliğin sevginin saygının diğer adıdır.

Arabaşı çorbasının da kendine göre kuralları vardır. Av etinden olması tercih sebebiydi bir zamanlar. Sonra hamurunun tutturulması her ananın bacının da harcı değildi. Kar yağacak, uzun süre yerde kalacak ve soğuk hafta sonlarında ahbabın içini ısıtacak ortamlar bulunmalıydı. Öyle de olurdu zahir. Karın düşmesiyle birlikte “sıra” adı verilen hafta sonu oturmalarında bir hafta sonrasını bir başkası alır onun evine gidilirdi. Şimdilerde ise büyükşehirlerde de Stk’lar sırası ile bu sıcak çorba ile gönüllere dokunuyorlar. Çorba tasının içine hamur düşürmek veballi işlerdendi. Evde yoksa başka bir komşudan tedarik edilen kocaman tahta sinilerin etrafında dostlar oturur ve aynı tasa kaşık sallanırdı. Arkadaşlarımızla yaptığımız sıralarımızın yegâne yemeğiydi arabaşı. Taslar dolar boşalır yahu yeter artık diyen olmazdı. Tasın dibinde kalan çorbayı kaldırıp löpür löpür içmek başka bir eğlence sayılırdı.

Eskiden olduğu gibi şimdilerde çok kar yağmasa da avlanma olmasa da zaman zaman Milletin bitmeyen işleri, seyredilmezse olmaz televizyon dizileri, bir sürü bahanesi var ama bunlara yenilmeye hiçte niyetli olmayan varlığını yıllardır sürdüren ve sürdürecek olan Arabaşı yemeği… Arabaşı geleneği binlerce yıldır İç Anadolu’ya özgü. Bazen Konyalılar, Ereğlililer, Karamanlılar bazen de Kayserililer, bu ilginç yemeğin kendilerine has olduğunu iddia etserler de Arabaşı Yemeği banav göre Yozgat ile özdeşleşmiştir. İçine limon ve yoğun şekilde pul biber karıştırılarak sıcak yenen arabaşının kıvamını tutturan kadın, bölgemizde en hamarat ev hanımı olarak görülür. Yozgat’ta avlanan tavşan, keklik ve kaz etinden yapılan arabaşı, son yıllarda avlanmaya getirilen sınırlamalar ve yoğun şehir hayatının av meraklılarının sayısını azaltmasıyla, artık çoğunlukla kaz, keklik, tavuk ya da hindi etinden yapılıyor. Bilmeyen pek çoğunun yemeyi başaramadıkları bu orijinal yemeği anlamakta zorlananlar da az değildir. Maliyeti düşük olduğundan bir zamanların yoksul Anadolu’nun yaratıcılığını temsil eder. Sanıldığı gibi Arap’larla ilgili bir yemek değildir. Arada bir gelen misafirle yendiğinden, “Ara-Aşı” bileşik kelimesinin zamanla değişmesinden isim aldığı düşünülmektedir.

Yazımı Yozgatımızın yetiştirdiği kültür elçilerinden Sayın Rıfat Çakır beyin yazısından alıntı yaparak bitiriyorum.

Özellikle doğal şartlar, savaşlar ve diğer sebeplerden dolayı Türklerin göç yolculukları esnasında zeki ve yaratıcı Türk kadının yokluk içindeyken av hayvanlarını ve unu kullanarak yakaladığı bu lezzet, asırlardır paylaşımıyla bereketin katlanacağı inancınıda taşıdığından dünya da uygulanan misafirperverliklerin şahikasını oluşturur. Bu gün Orta Anadoluda yerleşmiş Oğuzların Avşar kabileleri umumiyetle bu yemeği bilir ve severek yerler.

Arabaşı yemeği kaz, keklik, hindi, tavuk eti, un, salça ve tereyağ içerikli sıcak çorbası ve yine un ve sudan ibaret yüksek ısıda koyu çorba kıvamında kaynatılıp yayvan tepsilerde soğutulmuş hamurundan ibarettir. Türkler bu yemeğe Ara aşı demişlerdir. Zamanla bu isim Arabaşı olarak değişmiştir. Çünkü Arabaşı yemeği insanı fazla tok tutmaz. Ner kadar yerseniz yiyin, hamur ve unun verdiği geçici şişkinlik en fazla yarım saat içinde eskisinden daha çok acıkmanıza neden olur. Tam bir zayıflama ve diyet yemeğidir. Aslında çorbası, hamuru her ikiside çorbadır. Hamur soğutulmuş haliyle katılaşır, iştah açıcı bir formatta kesilir, çorba da tam aksine yüksek ısıda servis edilir. Kaşığa alınan soğuk hamur, ısısı yüksek çorbaya batırılarak çiğnenmeden yutulur. Limon ve acı biber vazgeçilmez sostur.

Alntı sayfaları;

https://www.tyb.org.tr/rifat-cakir-yozgat-ve-arabasi-kulturu-23818h.htmhttps://meramderem.wordpress.com/2007/01/25/arabasi-corbasi/