Büyük bir doğalgaz, petrol ve maden ihracatçısı olan Kazakistan yatırımcıların bu ülkeye güveni için çok önemli. Siyasi istikrar önem taşıyor. Kazakistan'ın petrol ve gaz rezervleri çok zengin. 2008'de 70 milyon ton petrol elde eden Kazakistan, 2015 yılına kadar ham petrol üretimini 300 milyon tona çıkarmayı hedeflemişti.

ABD Enerji Bilgi İdaresi'nin verilerine göre; Kazakistan 5,3 milyar ton rezerv miktarıyla dünyada 9'uncu sırada bulunmaktadır. Kazakistan petrolü ülkenin batı kısmından çıkartılmaktadır. Doğalgaz rezervleri açısından da oldukça zengin olan Kazakistan, bu alanda dünyada 12'inci sırada yer alıyor.

Madencilik ve metalürji ülke ekonomisinin ikinci gelişmiş sanayi koludur. Altın, kömür, demir, uranyum, mangan, bakır, uranyum, krom, çinko, kurşun Kazakistan'ın doğal kaynakların başında geliyor. Doğal zenginlikler bakımından dünyanın önde gelen ülkelerinden biridir Kazakistan. Uranyum, krom, çinko, kurşunda dünyada 2'inci, manganda 3'üncü, bakırda 5'inci, kömür, demir ve altında ilk onda bulunmaktadır. Ayrıca Kazakistan'da 1996 yılında dünyanın en büyük 3. altın madeni bulunmuştur.

Kazakistan'da 5 önemli ekonomi bölgesi var. Kuzeyinde demir, kömür çıkarımı, makine sanayi ve petrol ürünleri dikkat çekmektedir. Ülkenin doğusunda demir harici metaller çıkartılmakta, orman ürünleri ve makine üretimi yapılmaktadır. Batı Kazakistan ise sadece Kazakistan'ın değil, Bağımsız Devletler Topluluğu ülkeleri arasında da petrolün en fazla çıkarıldığı yerlerden biridir.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından bağımsızlığını elde eden Kazakistan, pek çok problemle karşılaş olmasına rağmen son yıllarda izlediği rasyonel ve aktif dış politika ile Orta Asya’da ağırlığını artırırken, küresel siyasette de etkin bir rol oynamaya başlamıştı. Özellikle, ülkenin bağımsızlığından itibaren Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Nursultan Nazarbayev’in uluslararası krizlerdeki arabulucu rolü ile Astana ve Almatı’nın ev sahipliğinde gerçekleştirilen uluslararası müzakereler, Kazakistan’ı Asya’nın diplomasi merkezi haline getirmişti.

Dünyanın en geniş topraklarına sahip dokuzuncu ülkesi konumunda bulunan ve yeraltı kaynakları bakımından da oldukça zengin olan Kazakistan’ın uluslararası ilişkilerde son yıllarda artan etkisi, ülkenin bağımsızlıktan sonra karşı karşıya kaldığı temel problemlerini belirli ölçüde çözebilmesiyle mümkün olmuştu.

Aralık 1991’de bağımsızlığını kazanan Kazakistan, iç ve dış siyasetini uzun yıllar etkileyen üç temel problemle karşılaştı. Bu problemlerden ilki Rusya tarafından kontrol edilen askeri- nükleer tesis ve silahlar olarak ön plana çıktı.
1949 yılında Sovyetler Birliği tarafından inşa edilen Semipalatinsk’te bulunan nükleer deneme alanı, Baykonur uzay üssü ve nükleer başlık taşıyan 1.000’den fazla füzenin Kazakistan sınırları içinde kalması, Nazarbayev yönetimi üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturdu.

İkinci temel sorun ise Kazakistan ekonomisinin sektörel ve finansal açıdan büyük ölçüde Rusya’ya bağımlı olmasıydı. Bağımsızlığını kazanmasına rağmen 1990’ların başında ülke sanayisinin yarıya yakını doğrudan Moskova’nın kontrolündeydi. Ayrıca Rus nüfusun yoğun olduğu Kazakistan’ın kuzey bölgelerindeki üretim tesisleri, Rusya pazarı ile entegre haldeydi.
Bundan dolayı bağımsızlıktan sonra Kazakistan’da Rus ekonomisine bağımlı bir dış ticaret yapısı hâkim oldu.

Üçüncü ve en önemli problem ise Kazakistan’ın etnik- demografik yapısıydı. 1989 verilerine göre 16,5 milyon olan Kazakistan nüfusu içinde Kazakların oranı yaklaşık olarak yüzde 40 iken Rusların oranı yüzde 38’e karşılık geliyordu. Geri kalan nüfusun önemli bir kısmı ise Belarus, Alman ve Ukraynalılardan oluştuğu için Kazakistan nüfusunun önemli kısmını Avrupalılar oluşturuyordu. Özellikle Moskova’nın ülkenin kuzey bölgelerinde yoğunlaşan Rus nüfusuna duyduğu ilgi, Kazakistan’ın ulusal bütünlüğü için önemli bir tehdit unsuru oluşturuyordu.

Bu noktada bağımsız Kazakistan’da kronikleşen bu üç temel problem yüzünden, Nazarbayev yönetimi Sosyo-ekonomik olarak Moskova’dan bağımsız hareket etme konusunda uzun süre boyunca zorluklar çekmiştir.

Kuzey Kazakistan’da yoğunlaşan Rus nüfus ve ekonomik anlamda Rusya’ya bağımlılık, Nazarbayev’in izlediği politikalarda rasyonel hareket etmesini zorunlu hale getirdi. Bu sebeple Kazakistan, ilk olarak hem Rusya hem de ülkedeki Rus yerleşimcilerle önemli anlaşmazlıklar yaşamamaya çalışarak bağımsız bir devlet yapılanması oluşturmak için çaba sarfetti..

Rusya ve ABD’nin kararlarıyla belirlenebileceğinin farkında olan Kazakistan, sahip olduğu nükleer füze başlıklarını 1993 yılında Moskova'ya devretmeyi kabul etti ve iki yıllık bir süre içerisinde devir süreci tamamlandı. Ülkenin farklı bölgelerine dağılmış durumdaki Sovyet askeri üsleri ise, imzalanan çeşitli anlaşmalarla belirli süreler içinde Rusya’ya kiralandı. Bugün Rusya’nın Kazakistan’ın farklı bölgelerinde yedi ayrı askeri tesisi bulunmaktadır.

Kazakistan da mevcut doğalgaz ve petrolün Rusya üzerinden satılması, uzun süre Moskova’ya karşı ayrı bir bağımlılık oluşturdu. 1990’ların başında Batılı ülkelerin bölgedeki ekonomik girişimlerine karşı Rusya farklı yöntemlerle cevap verse de zamanla hem Batı hem de Çin, Kazakistan ekonomisinde oldukça önemli bir yer edindi.

Nazarbayev, Moskova ile ilişkileri her zaman üst seviyede tutsa da son dönemde çok yönlü bir dış politika izlemeye çalıştı. Astana yönetimi, ülkedeki Rus etkisini dengeleyebilmek adına hem Batı ve Çin hem de bölge üzerinde önemli etkinlikleri bulunan Türkiye ve İran ile ilişkilerini geliştiriyor. Bağımsızlığı ile birlikte belirginleşen bazı temel sorunların zaman içinde belli oranda çözülmesi, iç ve dış politikada daha önemli adımlar atılmasını sağlamış bulunuyordu.

İslam İşbirliği Teşkilatı’nın 1. Bilim ve Teknoloji Zirvesinin de Kazakistan’da gerçekleştirilmesi, ülkenin geldiği konumu göstermesi açısından önem arz ediyordu.
Nazarbayev’in bu önemli diplomatik çabalarının yanında son yıllarda iç politikada gerçekleştirdiği icraatlar da dikkat çekti. 2017 yılının sonunda Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçme kararı alan Kazakistan, kısa sürede kitap, dergi ve resmi belgelerin Latin alfabesi esası ile yayınlanmasında önemli bir ilerleme kaydetti.

2018 yılında Hoca Ahmet Yesevi’nin türbesi ve Uluslararası Ahmet Yesevi Türk-Kazak Üniversitesi’nin de bulunduğu Güney Kazakistan eyaletinin ismi Nazarbayev’in talimatıyla “Türkistan” olarak değiştirildi. Bunun yanında 2019 yılında Kazakistan Merkez Bankası’nın bastığı hatıra paralarda Kazak ve Türk tarihinin önemli isimlerinin yer alması, Nazarbayev’in ülkedeki tarih bilincini yeniden güçlendirmek istediğini gösteriyordu.

Kazakistan, ABD ile de son zamanlarda önemli ölçüde bir yakınlaşma yaşadı. Kazakistan’ın, Kuzey Kore’nin nükleer programı ile ilgili de önemli bir müttefik olabileceğini belirtmesi ve Kazakistan’ı “stratejik ortak” ilan etmesi, Kazak diplomasisinin yeni bir başarısı olarak yorumlandı..
Gerçekten de Rusya, Çin ve ABD ile aynı anda iyi ilişkilere sahip olan Kazakistan, Türkiye ve İran için de çok önemli bir ortaktı. 1990’ların başında bağımsız kalıp kalamayacağı sorgulanan Kazakistan’ın diplomatik başarısı, ülkeyi Orta Asya Türk cumhuriyetleri arasında da lider bir pozisyona getirmiş bulunuyordu.

Rusya ve İngiltere arasında yaşanan “Büyük Oyunda” olduğu gibi, günümüz küresel güçleri arasında yaşanan ve Orta Asya’nın ön plana çıkmaya başladığı jeopolitik mücadelede Kazakistan, bölgede oldukça önemli bir rol üstlenecekti.

Ve 2 Ocak'tan itibaren LPG'ye yapılan zamlar ve ülkedeki sosyoekonomik durumun kötüleştiği bahane edilerek başlatılan protestolar ülkenin tüm kesimlerine yayıldı. Çok sayıda ölü, yaralı ve tutuklunun olduğu ifade ediliyor. Rusya haber ajansı TASS'ın verdiği bilgiye göre Rusya, Kazakistan'a asker göndermeye başladı. KGAÖ üyesi diğer ülkelerin (Ermenistan, Belarus, Kırgızistan ve Tacikistan) Rusya'yı takip edecekleri açıklandı. Kazakistan da olaylar dinmek bilmiyor! Sonuç nasıl noktalanacak hep birlikte merakla bekliyoruz.