Ülkemizi seviyoruz: Cennet bir ülkede yaşıyoruz diye gurur duyuyoruz. Hatta bu ülke için hepimiz seve seve can vermeye hazırır diyoruz. Bunda sorun yok!.. Ülkemizin cennet misali olduğu da doğrudur. Bu ülkenin şehit kanlarıyla kazanılıp şehit kanlarıyla sulandığı da doğrudur!
Ülkemizi sevmede sıkıntımız yok! Sıkıntı çevreye olan duyarsızlıktadır.
Temizlik imandan gelir düşüncesi düsturumuz! Müslümanlığın temelinde temiz olma düşüncesi yatar. Çünkü bütün ibadetler temizlikten sonra yapılır. Temiz olma ve temiz yaşama Türk Milletinin de özel bir vasfıdır...
Ama ne hikmetse çevreye duyarlı davranmak konusunda bunların hepsini unutuyoruz. Geçen gün yolda yürüyorum. Genç bir kardeşim armut almış canıda çekmiş birisini yiyor: ikinci işlemi kalan artığı hiç düşünmeden cadde üzerine atmak oldu. Şöyle garip garip baktım. Bu nasıl bir duyarsızlık diye..
Hemen ilerde genç bir delikanlı sigara paketini açıyor; önce naylonunu sokağa attı, sonra yırttığı kağıdını. Hem de hiç ardına çevresine bakmadan. En fazla yirmi metre ilerde koca bir çöp kutusu duruyor. Yine caddedeyiz üç dört genç sohbet ederek yürüyor. İçlerinde genç kızlar da var, ellerinde küçük çekirdek poşetleri. Çitleyip hiç düşünmeden sokağa atıyorlar. Yeri gelince de tükürüyorlar. Onlara da dikkatli dikkatli baktım. Lise ya da üniversite talebesi olma ihtimali var. Onlar da aynı duyarsızlıkta..
Bu tür örnekleri çok görüyorum. Bir kısmına da içimden buğz ediyorum. Bu kadar duyarsız olmamalıyız diyorum! Toplu piknik yapılan yerleri düşünün: poşet, çöp atığı ve şişelerden geçilmiyor değil mi? Bunlar duyarsızlığımızı yüzümüze haykıran pislikler. Deniz kenarlarında, en güzel mekanlarda bu tür pisliklerin çevreyi kirlettiğini görüp benim gibi kızanlarınız çok, onu da tahmin edebiliyorum.
Uzun bir süre sosyal medyada bir video dolaştı. Bozuk Türkçesi ile yabancı bir turist şöyle haykırıyordu yüzümüze: “Ülkeniz cennet gibi çok güzel ama çevreye çok duyarsız kalıyorsunuz!” diyor denizlerden çıkarılmış olan pislikleri gösteriyordu. Bu videoyu ben de çok paylaştım, birileri izler de belki kendine gelir diye...
İsrail’e gitmedim giden dostlarımdan dinledim; bölge çöl ama adamlar çölü cennet yapmışlar, yeşertmiş her şeyi yetiştiriyor dediler. Elin Yahudisi ülkesine işte böyle sahip çıkıyor. Biz de var olan güzelliği çöple, duyarsızlıkla yok etmeye çalışıyoruz. İşte benim sitemim de bunun içindir!
Yetiştirmiyoruz, ekmiyoruz bari var olan güzelliği koruyalım öyle değil mi? Mesela çevremizi Isparta gibi gülle donatsak, çevremizi Karadeniz gibi ağaçla süslesek çok daha güzel olmaz mı? Bal gibi de hoş ve mükemmel olur! İşte o zaman bu cennet vatanın kıymetini bildiğimizi dosta düşmana göstermiş oluruz!
Biraz duyarlı davransak, çevremizi temiz tutsak. Çevreyi kirletenleri uyarsak, sivil toplum örgütleri olarak zaman zaman çevreyi temizleyip örnek olsak çok daha güzel olmaz mı? Ülkemize bolca ağaç dikip ağaç seferberliğini devam ettirsek, zaman zaman seminerler toplantılar düzenleyip toplumu uyarsak ne güzel olur! El ve gönül birliği ile ülkemizi güzelliklerle donatır cennet bir ülkede yaşadığımızın farkında oluruz!
Bu ülke bizim, bu ülke hepimizin: uğrunda ölürüz demek yetmiyor; cennet gibi süsleyip cennet gibi bakım yapmamız gerekiyor! İşin garibi okunuşumuz da cahilimizde çevre konusunda duyarsız kalıyor. Hoş olmayan davranışlar sergiliyoruz. Doğal dengeyi bozduğumuz için de felaketler ve çarpıklıklar yakamızı bırakmıyor. Bir çok hastalıklarımızın edeni de bu değil mi? Doğal yaşamayı terk etmiş olmak! Sözün özü şu: Uğrunda ölürüm dediğimiz cennet Anadoluya hep birlikte sahip çıkmak ve daha temiz, daha güzel bir ülkede yaşamaya devam etmek! Bunu hak ediyoruz diyorsanız çevreye duyarlı olma konusunda elinizi taşın altına koymalısınız.