Bu yazımızda 1965 yılında New York Times gazetesinde yayınlanan ve Türkiye ve Türk milleti için çok önemli olduğuna inandığımız bir yazıyı paylaşıyorum.Yazar Çın ile Sovyet Rusya arasında daha da önemli bir varlıktan söz ediyor. Türkler. O tarihlerde Asya’da buluna Sovyet Rusya sömürgeleri ve Çin sömürgeleri hakkında karşılıklı endişeleri dile getirirken bu iki devlet arasında bir de Türkiye’nin ve Türklerin var olduğu gerçeğine değiniyor.“Daima bir gözüyle geçmiş tarihi, diğer gözüyle de gelecekte doğacak durumu nazarı itibara alan General De Gaulle, Çin’in birgün pek üstün bir kuvvet olacağına inanıyordu. Belki iki nesil sonra o gün gelince, Sovyetler birliğine ait Asya’daki topraklara “Moskova’nın Slav asıllı olmayan kolonileridir” gerekçesiyle Pekin’in hak iddia edeceğine inanıyor.”“Hayalperest GörüşBu gerçek hakkında ilgi çekici ve hayalperest bir görüştür. Mamafih, eğer fal bakacaksak, Çin’in yerine Türkiye’nin sadece Sovyetlerin elindeki değil, Çinlilere ait olan Orta Asya’yı da tevarüs etmeğe hevesleneceğini aynı kuvvetle iddia edebiliriz. Geopolitikacı Sir Halford Mackinder Orta Asya’yı dünyanın mihver noktası olarak düşünmüştür. Bu bölgenin ahalisinin çoğu Türk soyundandır.”Burada adı geçen Mackinder adı bana hiç de yabancı değildi. 1970’li yıllarda birkaç sayısını aldığım “Belgelerle Türk Tarihi Dergisi” inde bu konu işlenmiş ve Fahir Armaoğlu Mackinder’in “Jeopolitik nazariyelerini haritalar eşliğinde anlatıyordu. Bu konu o zaman biraz dikkatimi çekmişti. Daha sonra özel bir eğitim için Ankara’ya çağrıldığımızda 32 kişilik guruba verilen eğitimler arasında “Jeopolitik” başlığı altında da bir ders-konferans yapılmıştı. Konuşmacı ise Gümrük Bakanlığı Müsteşarlarından Esat Güçhan idi. Güçhan bize 22 Mayıs 1980 tarihinde yine aynı konudan bahsetmiş ve Makkinder ve jeopolitik nazariyeler üzerine bilgiler vermişti.Yazımıza dönelim:“Yirminci asrın en kuvvetli iki cereyanı Birinci Dünya savaşından sonra çıkan milliyetçilik ile ikinci Dünya savaşından sonra çıkan ırkçılık olmuştur; şimdi bu iki cereyan Afrika Asya politikasında birleşmiş durumdadır. Bu ikiz cereyanın çok dil ve çok ırk karışımı olan S.S.C. üzerinde ileride doğurabileceği tesirleri düşününce, bir Çin değil de bir Türk problemi akla gelebilir.”“Birinci Dünya savaşından sonra Enver Paşa liderliğindeki Türk ihtilalcileri Balkanlardan Çin’e kadar uzanan çok geniş bir Pan-Türk devleti tahayyül etmişlerdi. Bugün bile Türkçe konuşan bir insan atla Bulgaristan’dan Çin’deki Sinkiang eyaletine gitse, yol boyunca derdini anlatabilir.”Öyle anlaşılıyor ki yazar Enver Paşa ve diğer ittihatçıların Balkanlardan Türkistan’a uzanan idealleri konusunu iyi anlamış görünüyor. Enver Paşa ve arkadaşlarının çalışmalarının başarılı olmamış olmasından mutlu görülüyor.“Bizzat Türkiye’deki 30 milyon (1965 yılı itibariyle) ahali aşağı yukarı 300.000 mil karelik alanda yaşamaktadır. S.S.C.B.’nde Kafkaslardan Orta Asya Cumhuriyetlerine kadar uzanan 1,5 milyon mil karelik kadar bir alanda takriben 21 milyon Türkçe konuşan ahali vardır. Bundan başka Türkçe lehçeler konuşan ahali, alanı North Dakota’nınki kadar olan Çin Türkistan’ında (Sinkiang’ da) yaşar ve orada çoğunluktadır.”Okur-yazarlık devrimi“Rus ihtilalinin dikkate değer bir başarısı cehaleti esaslı şekilde ortadan kaldırmasıdır. Bu sayede Orta Asyalı vatandaşların öğrenme araçlarını elde etmesiyle, Anadolu Türklerine akraba Slav olmıyan azınlıklar bu asrın milliyetçi ve ırkçı teorilerine daha fazla maruz bırakılmamışlardır.”“Sovyet Semerkant’ının ahalisi hala Çağatay Türkçesinden gelme bir dil konuşur. Kazakistan ahalisi “Kazak” kelimesinin Türkçede “Gerila” manasına geldiğini gittikçe daha iyi anlamaktadır. Şimdi okur-yazar oldukları için, 50 yıl önce Taşkent’te “Biz Türkler aslan yüreklerimizi kaybedip savaştan çekilen korkaklar mı olduk” diye soran şairleri Mahcan Cumabay’ın yazdıklarını anlayabilirler.”Harekete Hazır Kuvvet“Bir Macar Şarkiyat alimi Balkanlarla Çin arasındaki muhtelif Türk ahali için “Anadolulular, Azerbaycanlılar, Türkmenler, Özbekler, Kırgızlar ve Tatarlar büyük bir Türk kuvveti meydana getirebilecek bir guruptur” diye yazmıştır. Bugün bir Çin eyalet merkezi olan Urumçi halkı Türkiye’nin Avrupa topraklarında bulunan Edirne ahalisiyle Pekin’lilerle anlaşabildiğinden daha kolay anlaşabilir.”“İyi ki modern Türkiye Cumhuriyeti Enver Paşa gibi Turancılık hayalleri kurmayan gerçekçi ve pragmatik bir devlettir. Yine, iyi ki, Avrupa ve Asya kıtasında yaşayan milletlerin çoğu ırk bağlarına dayanan eski moda toprağa sahip çıkma heveslerini terk etmeği tercih etmişlerdir. Mesela bir zamanlar Rusya’nın teşvik ettiği Pan-Slavizm ortadan kalkmış gözükmektedir. Mamafih eğer gelecekte bir yabancı devlet başşehri, Sovyetlerin Asya’daki Slav olmayan eyaletlerine hak iddia ederse, bu başşehrin Pekin değil, Ankara olması daha mantıkidir. Eski moda da olsa böyle mücerret mantık kurallarına göre bizzat Çin, başka ırktan tebaa ile meskûn yerleri feda etmek zorunda kalacaktır.”“Tabii ki ihtimal hesaplarına göre böyle taksimler nazarı itibara alınmamalıdır. Rusya ve Çin’in önemli sınırlarının değişme ihtimali mesela Trollerdeki Almanca konuşan azınlıkları içine alan İtalya’nın ve güney-batıda İspanyolca konuşan Meksikalıları içine alan Amerika Birleşik Devletleri’nin sınırlarının değişme ihtimali kadar azdır.”Irkçı mantıksızlık“Mesele şudur ki ırkçı mantıksızlık bakımından – Çünkü bu mantıksızlıktan başka bir şey değildir. – Sovyet Birliğindeki azınlıklarla ilgili meselelerin anahtarı Çin’den ziyade Türkiye’nin elindedir. Çin’in açıkça daha dinamik bir geleceğe namzet görünmesine rağmen bu böyledir. Ümit edelim ki Çinliler böyle bir milliyetçi anahtarı döndürmeğe hiç davranmasınlar ve böyle bir hareketin kendi ülkelerinde nasıl bir felaket doğuracağını görebilsinler.” (The New York Times, 26.11.1965)Görüldüğü gibi 1965 yılında yazılan bir makalede Türkiye’nin geleceği için önem arz eden bir durumu ele alınmış. Biz her ne kadar kendi iç meselelerimizi aşmak içi boğuşurken gelecekte Türk Milletinin, Türkiye’nin ve Ankara’nın ilerde kazanacağı önemden söz ediliyor.Bizim sen-ben kavgasında zaman geçirmek yerime ülkemizin ve devletimizin geleceği üzerinde kafa yormamız gerekiyor.**