Dünyanın gündemi artık felaketlerden oluşuyor.
Toplu yıkımlar, toplu ölümler, amansız hastalıklar, acılar…
Böylesine nefes kesen, yaşarken ölümü iliklerimize kadar hissettiren bir dünya hayatında nasıl olur da huzur denilen o adaya ayak basarız.
    Türkiye’nin kalbi Bolu Kartalkaya’da yandı.
Oteldeki yangın ve sonrasında yaşananlar Türkiye’deki felaketler sonrası ortaya çıkan asıl acı tabloyu da beraberinde getirdi.
İnsanların acılarını paylaşamadan siyasi çekişmeler, atışmalar, zarardan kar çıkarma savaşları yaşıyoruz.
    Bolu Belediye Başkanının CHP’li olması maalesef yangında birinci muhatap olan Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’a sorumluluk atma fırsatı doğurdu.
     Mücavir alan dışındaki otelle ilgili Bolu İl Özel İdaresi’nin dahili var mı yok mu konuşan yok!
Hülasa her iki siyasi parti arasında da ilk anda örtülü giderek daha açık bir üslupla suç atama savaşı yaşanıyor.
     Giden canların, yangın sırasında yaşanan çaresizliğin hesabını yapan yok!
İhmal ise sadece karşılıklı suç atma unsuru olarak karşımıza çıkıyor.
     Hayatımızı paramparça eden siyaset maalesef acılar üzerinde de en acımasız hali ile devam ediyor.
Ne olacak şimdi?
     Bolu Belediyesi suçlu olsa ne olacak, bakanlık suçlu olsa ne olacak?
     Akıl ve fikir sahibi her insan bu tür turistik tesislerin sorumluluğunun kimde olduğunu pekala bilir. Kültür ve Turizm Bakanı bir bakan olmanın yanı sıra aynı zamanda bir ticaret erbabı.
    Otelin sahibi hakkında doğru dürüst bir açıklama, denetimlere dair ortaya konulan ciddi bir emare yok! İtfaiyenin raporu üzerinden otel içindeki kafeteryaya verilen ruhsat üzerinden tüm otel değerlendiriliyor.
     Neden bizim ülkemizde sorumluluk sahipleri asla kabullenme refleksini ortaya koymaz.
     Neden sorumluluk almak acziyet, zayıflık gibi görünür?
Konya’da çöken binada sebebi nedir, sorumlular kimlerdir?
Ya da Yozgat’ta çökme ihtimali olan binaların sorumlusu kim/kimler?
     Neden bizim ülkemizde sorumluluk sahipleri cezasız kalır?
Ya da şöyle bir soru yönelteyim; neden ülkemde sorumluların cezası mahşere kalır?
     Bir otel yangınından alacağımız çok ama çok büyük dersler var!
Bunun en başında da o yangının sorumlusu bakanın acilen görevinden istifa etmesidir!
     Zaten başarısı muamma olan bir bakanın böylesine bir olayda sorumluluk almaması, üstelik bir de suç bastırma girişiminde bulunması devlet düsturuna da yakışmıyor.
     Bolu Belediyesi’nin ihmali varsa elbette ki tespit edilmelidir! 
Olayı siyasileştirmeden tüm sorumlulardan acıların tekrarlanmaması, mümkünse sorumsuzlara ders olacak türden cezalandırması Allah’ın doğrusudur.
     Ardından borç ve başarısızlıklarla dolu bir hezimet belediyesi bırakan belediye başkanının daha sorumlu tutulduğu bir devlet yapısı nasıl oluştu?
     Yozgat’a bakın, belde belediye başkanı makamını, o makamın sorumlu olduğu millet hazinesini talan etmiş, sandıkta hezimete uğramış ama siyasi ağabeyi ona sivil yaşantıda makam tahsis etmiş. 
     Böyle bir ülkede yaşıyoruz, yaşamak zorunda bırakılıyoruz, ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduranların huzur ve rahat içinde, kuralları hiçe sayarak yaşadığı bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti oluşturmak isteyenlerin omuzlarında 80 milyon insanımızın vebali var.
     Bolu’daki otel yangınına dönecek olursak, görevini yapmaktan çok sürekli içi boş gündemler oluşturmakla tanıdığımız Tanju Özcan ve Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy başta olmak üzere acilen sorumlulardan hesap sorulmalıdır.
     Ne ise cezası kesilmelidir.
Giden canları geri getirmezsek bundan sonraki olayların sorumsuzlarına az da olsa sorumluluklarını hatırlatacak hamle siyasi ayrım gözetmeksizin yapılmalıdır.