Doğu Türkistan’da milyonlarca Müslüman toplama kamplarında tutulurken hapishaneler Uygur ve Kazak Türkü Kardeşlerimizle dolduruluyor. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz akla hayale gelmedik baskı ve işkencelere maruz bırakılıyor !
Doğu Türkistan çöllerinde inşa edilen ve içinde yüz binlerce Uygur Türkü'nün tutulduğu toplama kamplarında esir ve köle muamelesi görüyorlar. Doğu Türkistan bölgesindeki Müslüman nüfusu gözetim altında tutmak ve bastırmak için toplama kampları ve hapishanelerden oluşan büyük bir esaret ağı kurulmuş durumdadır.
Çin hükümeti sürdürdüğü sert güvenlik tedbirleri ile Doğu Türkistan’daki Müslüman kardeşlerimizin üzerinde baskı kurarken, ülkede sanıklara verilen hakların oldukça sınırlı olmasından faydalanılıyor.
Doğu Türkistan’da Tutuklamalar sekiz kat, kovuşturmalar ise beş kat daha fazla artmış durumdadır. Tutuklanan Türklerin oranı çok daha fazladır.
Uzmanlar, insan hakları savunucuları ve sürgündeki Uygurlar, Çin polisi, savcısı ve hakimlerinin uyum içinde çalışarak bölgedeki Müslümanların Çin Komünist Partisi’nin sadık bir kölesi yapılmaya çalışıldığının altını çiziyorlar.
Tutuklamalar genellikle asılsız suçlamalar ile gerçekleştiriliyor. Bir kez mahkumiyet kararı verildiğinde mağdurlar izole edilmiş, tesislerde taciz ve ağır cezalar ile karşı karşıya kalıyorlar.
Toplama kamplarında esirlerin Komünist Partisine olan sadakatlerini göstermeleri isteniyor! Direnç gösterenlerin mahkumiyeti belirsiz bir tarihe kadar uzatılıyor.
“İdam oranları diğer tüm ülkelerden çok daha fazladır.
Doğu Türkistan’da çok sayıda geniş hapishaneler bulunuyor, bunların bir çoğu yeni yapılmıştır. Buralarda Türkistanlı kardeşlerimiz her türlü işkenceye tabi tutuluyorlar.
Doğu Türkistan’da çok sayıda ceza ve infaz kurumu bulunuyor. Çin hükümetinin toplama kampı olarak da kullandığı bu yapılar duvar, çit ve gözlem kuleleri ile çevrilmiş durumdadır.
Doğu Türkistan’da yaşayan Müslüman halkların temel hak ve hürriyetlerinin korunması insani bir görevdir. Bu dava sadece Doğu Türkistanlıların değil, tüm Türk-İslam aleminin ve insanlığın davasıdır. Yok edilen insanlık onuru ve haysiyetidir.
Doğu Türkistan davası Türkiye’nin milli davasıdır. Türkiye’nin Doğu Türkistan siyaseti belirlenmelidir.
Doğu Türkistan davasının öncelikle İslam dünyasının gündemine alınması ve İslam ülkeleri arasında ortak bir dil ve eylem oluşturulabilmesi için Türkiye’nin organizesi ve ev sahipliğinde bir Uluslararası Doğu Türkistan Konferansı toplanmalıdır.
Doğu Türkistan’da yaşananların tespit edebilmesi amacıyla uluslararası bağımsız bir inceleme heyeti oluşturularak acilen bölgeye gönderilmelidir. Heyetin bölgede sadece başkent Urumçi’de değil, diğer şehirlerde de incelemeler yapabilmesi sağlanmalıdır.
İnsani yardım çalışmalarının önündeki tüm engeller kaldırılmalı, Doğu Türkistan’ın her noktasına da yardım dağıtımları götürülmelidir. İslam dünyasından sivil toplum kuruluşları bölgede insani yardım adına ofislerini açabilmelidir.
Dünya kamuoyu bölgede yaşananlar hakkında sağlıklı bilgi edinememektedir. Bölgenin medya kanalları ve insan hakları örgütleri ile sürekli irtibat halinde olması sağlanmalı; bağımsız bir haber ajansı kurularak Doğu Türkistan meselesi ile ilgili veri paylaşımı yapılmalıdır.
Doğu Türkistanlı aydın, yazar, lider veya diğer önemli şahsiyetlere sahip çıkılmalıdır. Doğu Türkistan’da cezaevinde olanlar dahil bu özellikteki kişilerin dünyaca tanınmaları sağlanmalıdır.
Sözün özü: Doğu Türkistan davası bizim asli davamızdır. Partiler ve siyaset üstü bir konudur. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bizim öz kardeşimiz olup, yardıma, desteğe ve sahip çıkılmaya muhtaçtırlar. Doğu Türkistanlıların haklı davalarına sahip çıkıp onların yanında olduğumuzu haykırmak zorundayız.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin zalim Çin hükümeti elinde asimile edilmelerine, baskı ve işkencelere tabi tutulmalarına seyirci kalamayız... Türkiye’nin bağımsızlığını ve uluslararası hukukunu da koruyarak bu esaret zincirini ne pahasına olursa olsun kırmak zorundayız!
Doğu Türkistan davasına sahip çıkmak ve el uzatmak bizim milli meselemizdir. Doğu Türkistan meselesi tüm insanlığın meselesidir. Çin, bölgeyi uluslararası sivil gözlemcilere açmak zorundadır. Yaptıkları zalimlik ve insanlık suçudur. Çin yönetimi, Müslüman Uygur Türklerini asimile etme politikasından vazgeçmelidir.