Bazı zamanlar olur insan ne yazacağını, karşısındaki ile ne konuşacağını bilemez.
Hani çok koyu bir sohbetin içindesinizdir ve o sohbet sırasında bir anda elektrikler kesilir gibi olur, söz biter bakışlar kalır ya.
O kaçamak bakışlar var ya o bakışlar, onlarla konuşursunuz.
Ya da konuşmaya çalışır, daha olmadı bakışlarınızı kaçırırsınız karşınızdakinden.
Ulan derseniz, tam da koyu sohbetin ortasında nasıl oldu da söz bitti bakışlar kaldı.
Az sonra bakışlar da bitiyor ve donuk benizler kalıyor.
Madem söz bitti kalkalım bari, diyeceğiniz an son bir hamle açmaya çalışırsınız ama olmaz.
Şu sıra öyleyiz sanki.
Peş peşe gelen şehit haberleri, ekonomide ülkemize düzenlenen planlı saldırılar, peşine küresel virüs alarmı ve ülkemizde artan koronavirüslü vaka sayısı.
Ne oluyoruz demeye kalmıyor, buz kesen ruh dünyamız Mart karı ile irkiliyor.
Yaz gelmişti hani diyorsunuz mevsime dair baba hesabı yapmadan.
Mart bu, 15’i yaz 15’i kış,
Şaşmaz, şaşmıyor da.
Ruh dünyamızın üzerini örten Mart karı kaplıyor Yozgat’ı. Penceremden dışarı izlerken rüzgarın vurduğu kar taneleri değil de düşüncelerimizdeki karamsarlıkları savruluyor sanki.
Hani hep şikayet ettiğimiz, gitsek de kurtulsak dediğimiz Yozgat!
Şimdilerde Türkiye dar.
Aman çıkmayın evinizden… diye başlayan uyarılar dünyadaki ölüm vakalarını izledikçe tüylerimizi diken diken ediyor değil mi?
Yozgat’tan gitmeyi düşünürken yaşadığımız yerden güvenlisini bulamaz olduk (!) iyi mi?
Hadi gidin verdim size Çin’i, Amerika’yı, İtalya’yı, Almanya’yı, Belçika’yı, Fransa’yı…
Ne baktınız öyle sözü bitmiş, bakışları ifadesini yitirmiş gibi.
Sizde de mi söz bitti yoksa!
İşte böyle bir dünyada yaşıyoruz, ne çok olay yaşadık kısa sürede değil mi?
Felaket tellallığı yapmak değil niyetim, bilakis biraz olsun umut tohumu düşürmek gönlünüze.
Düştüğü yerin çok da önemi yok, yeter ki yeşersin bulunduğu yerde.
Yozgat’ın varlığından şikayet edip, yaşamaktan gına duyduğumuz şehir şu sıra en güvenli şehir oldu iyi mi!
Yakın zamanda ülkemizin yaşadığı deprem ve çığ hadisesini de hatırlayınca ulan diyor insan, “Vallahi de Yozgat her yerden güvenli ve sağlıklıymış”…
Güler misin, ağlar mısın!
Yeterince karamsarlığı iten olayların yaşandığı son günlerde dünya bedene dar gelmiş haberimiz yok!
Gidecek yerimiz kalmamış.
Bahtı kilitlenmiş evlilik bekleyen aşırı bekar, nasibi kesilmiş esnaf amca gibi…
Her bitişin sonunda yeni bir başlangıç varmış, yaşadıklarımız da bulunduğumuz çevreyi tanıma, kıymetine varma, elimizdekilere bir an olsun durup şükretme adına ne büyük fırsatlar tanıyor aslında.
Neyse, bir tohum attım gönlünüze, iyi bakın yeşersin, yok illa giderim derseniz Ankara’nın, İstanbul, İzmir’in kalabalık, ağzı maskeli, eli eldivenli insanları sizi bekliyor. O da kesmedi Çin’e kadar yolunuz var.
Yok yerim iyi diyorsanız yeşertin gitsin şu tohumu bakın memleket aşkı size neler yaşatıyor neler…