Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o 
cennette duyanlar,
Dünyayı unutmuş 
bulunurken o sularda,
-Zalim saat ihmal 
edilen vakti çalar da-
Bir an uyanırlarsa leziz 
uykularından,
Baştan başa,her yer kesilir kapkara zindan.
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak,
Günden güne hicranla bunalmış 
gibi yanmak.
Ey talih! Ölümden de beterdir 
bu karanlık;
Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık;
Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!
     Yahya Kemal Beyatlı’nun vuslata dair kelamı ile başlamak istedim bugüne. Dün mevsim misali değişen, değişirken dönüşen ömür yolculuğundan bahsetmiştim. Bir yaprak misali rüzgarın savurduğu ömürlerin vuslatını kaleme alırken hemen aynı gün iki cenaze haberi alacağımızı nereden bilebilirdik!
     Düne bakıyorum da, ne çok tanıdık gönderdik toprağın kucağına.
Her mezarlıkta bir tanıdık, olmadı tanıdığın tanıdığı.
     Bir gün en tanıdığı hayat aynasında göreceğimiz o diyara Yaşar Güder’i, Dövizci Yaşar’ı, Yaşar Ağabey’i yol ettik. 
     Ardından Ankara’dan Salim Taşçı’nın, Emlakçılar Kıralı’nın, Yozgat sevdalısı bir kalbin, unutulmaz bir hazinenin haberini aldık.
Yaşar abi, 
     Kendine has yapısı, büyük bedeller ödeyerek verdiği mücadeleye rağmen alaya aldığı hayatı, Yozgat’a olan sevdası ve belki de hiç kimsenin bilmediği hayırlı eli…
    Faklıydı ama doğaldı. 
Yoklukla verdiği mücadelede Dövizci Yaşar unvanını alsa da asıl zenginliği kalbindeydi. 
     Altın gibi bir kalbin sahibiydi, belki de o yüzden söyledikleri kimseye dokunmuyordu!
Zor bir hayatın büyük savaşçısıydı Yaşar Güder…
Hiç kimsenin çok da bilmediği hayırlı bir eli vardı. Cebindekini paylaşmasını bilir, paylaştıkça yoklukla geçen çocukluk yıllarına giderdi.
Ne diyelim, Yozgat güzel bir adamı kaybetti. 
Mekanı cennet olsun, unutulmaz izler bıraktı şu yalan dünyada.
     EMLAKÇILAR KRALI YOZGAT’IN SEVDALISI SALİM TAŞÇI
Salim Taşçı…
Meslek hayatımın ilk yıllarında tanıdığım, hayatından ve memleketine olan sevdasından çok şey kazandığım bir değerin adıydı Salim Taşçı.
Onu anlatmaya ne kalem, ne de kelam yeter!
Hiç kimseye nasip olmayacak bir hayatın müsebbibiydi.
     Cebindeki 45 kuruşla kamyon kasasında gittiği gurbet diyarlarında hayat savaşını kazanmış çakır gözlü komutandı o.
     Emlakçılar Kralı, Ormanlar Kralı, Yozgat sevdasının kralıydı.
     Bir gün elinde bir poşetle çıkageldi Ankara’daki ofisimize. 
Öğle yemeği için davetine gidememiştim, ekmek arası dönerlerle ayranları alıp çıka gelmişti. 
Bir eve taşınırsınız da komşunuz elinde yemekle gelir ya, o da gurbette Çamlık Ankara Ofisi’nde bizleri yalnız bırakmamıştı. Yediğimiz o yemeğin lezzetini o yüzdendir ki ta gönülden hissediyorum.
Ona dair yazacaklarım bir hayli fazla. 
Şimdilik susuyorum, mekanı cennet olsun. İnşallah gittiğin yerin de kralı olursun Salim Ağabey!