1985 yılının Nisan ayı, Almanya Türk Federasyonun Kuzey Almanya eyaletindeki büyük Kurultayında tanıdım, gazeteci Eyyüp Alp’i dalında çantası elinde fotoğraf makinası, kendisininde boyu uzun olduğundan hep göze hitap ediyordu. Bende yeni Tercüman gazetesi muhabiri olarak gelmiştim. Benim Tercüman muhabiri olarak geldiğimi öğrenen Eyyüp Alp bana, “Sendemi Tercüman muhabirisin” dedi. “Evet” dedim. Tanıştık bu haberin konuşma notlarını ben tuttum. Eyyüp ağbi fotoğraf çekimi yaptı. Kendisi benden kıdemli ve tecrübeli muhabir olduğu her halinden belli. Herkesi tanıyor daha rahat çalışıyordu. Bana, “nerelisin” diye sordu? “Yozgatlı“ olduğu söyledim. Bana bakarak bende , bende; “Yozgatlıyım toprağım”dedi. Sonra abi kardeş gibi yardımlaştık bana destek oldu. Muhabirlik ve resim çekme tekniği hakkında bildiklerini söyledi. Taki Tercüman gazetesi Almanya baskıları kapanıncaya kadar çalıştık.
Almanyanın en tecrübeli ve eski muhabirlerinden olan Eyyüp Alp emekli olarak senenin yarısını Türkiyemizde yarısın Almanya’da geçiriyor. Kendisiyle Almanya’ya geliş hikayesini konuştum. Duayen gazeteci bize anlatıyor; Hemşehrim Doğan Tufan; “Ben Eyyüb Alp 1946 Yozgatın yeni İlçesi Çandır’ın Nabioğlu mahailesin de dünyaya gelmişim. İlk okulu Çandırda bitirdim. 1960 da Orta okula İlçemiz Çayıralanda başladım 2.sınıf yarıyılı Çayıralan,yarı yıl İstanbul Küçükçekmecede devevam ettim. Orta Okulu burada bitirdim. İşçiliğe Sirkeci Tren istasyonunda öğleden sonra basılan gazetelerden Ekspres ve Son saat Gazetelerini banliyo ve Almanya trenlerinde satmaya başladım iş çok iyi geldi kazancım güzeldi. Satılmayan gazeteleri ertesi gün iade ediyordum. Alış 15 kuruş satış 25 kuruştu. Almanya treni seferlerinde daha güzel kazanıyordum. Gurbete çıkan bizim insanlarımız Sirkeciden Trene binince Almanya’ya kadar Türk parası lazım olmaz zannederek bir gazeteye 5-10 lira verenler vardı. “Bize bundan sonra Türk parası lazım değil” diyorlardı. “Al sana bize dua edersin”diyorladı. Bende,”Allah razı olsun yolunuz açık ve hayırlı yolculuklar” dileyerek teşekkür ediyordum. Daha sonra Neşet Ertaş ustanın Leyla Ertaş evliliğinden olan oğluyla tanıştım. Onunla beraber gazete satarken arkadaş olduk. Ufak tefek birisi olduğu için lakabı bücürdü. Boş vakitler türkü söylüyordum. Bücür ne yapalım dedim. Bana, “abi sesin güzel gel Beşiktaşa gidelim Şemsi Yastıman dan ders alalım iyi adam“ dedi. Onunla beraber gittim, kayıt olduk şan dersi almaya başladık. Ama başka bir iş buldum Tirikotaj örgü konfeksiyon işi iyi bir işdi bu arada TRT İstanbul Radyosu 1965 yıl İmtihan açtı orayada müracaat ettik. Çandır köyümüzden Babam rahmetlik duymuş kendisi hafızdı Camide imamlık yapardı. İstanbula geldi. Beni buldu birde büyük abim vardı. Çok içki içerdi. Bana ne iş yaptığımı sordu. Bende anlattım, “Neşet Ertaş’ın oğluyla ders alıyoruz. TRT ye yazıldık orada imtihana gireceğiz. Biz Türkücü olacağız” dedim. Babam, “bir bana baktı birde ona ulan her evden bir gavur çıkacaksa bizde birtane var”dedi . Benim TRT nin verdiği imtihan kimliğimi alıp geri köye döndü benim türkücülük hayalimde bitti. Sonra asker gidene kadar, Tiriko konfeksiyonunda çalışdım. Bület Ecevit Hükümeti zamanında Köy Ket diye bir projesi vardı bizim Çandır’ada Mehmet Hadi İlbaş Çandır Kalkınma kooperatifi Ayçiçek Yağ Fabrikasını kurma çalışmalarına başladı. O zamam Rahmetli Ecevit bizim kooperatifin 5000,00 Tl. Ye üye olan ortaklarına belli bir kontenjan vererek yurt dışına işçi olarak gönderme yolunu açtı. Ben hemen köye döndüm. Almanya’da geçerli meslek ne diye araştırdım. öğrendimki Kaynakçılık hemen Çandır’da Uğur İlbaş’ın yanına gittim. Demir doğrama işi yapıyordu Uğur bana kaynakçılığı öğretirimsin dedim. Evet hemen başla dedi. 26 yaşımda çıraklığa başladım onuda öğrendim. 1972 yılında Yozgat içi bulma Ankara işçi bulma seçmelerini geçerek İstanbul sağlık muayenesinden sonra Almanyaya uçakla Münihe geldim. Hava alanından Münih tiren istasyonunun altına aldılar. Oradan bizleri gideceğimiz yerlere dağıtılar. Tren biletimizi verdiler 21/10/1972 Almanyanım Stadtallendorf beldesindeki Firiz Winter Demirdöküm Fabrikasında Motor bloke aksesuarlarını kaynatmaya aşladım. Hafta sonları eğlence yerlerinde fotoğraf çekimi yapmaya başladım. İyi gidiyordu 1974 de Türkiyeden turist gelmişti.
Eşimle görücü usuliyle evlendim iki oğlum bir kızım oldu 1980 li yıllarda Alman ekonomisi kırıze girdi benim çalıştığım döküm firması grev uyguladı ozaman Almanyada basılan Türk gazeteleri geldi bende Fotoğraf makinalarımı görünce, “gazetecimisin”dediler ben yok “resimciyim” bana , “gazetecilik yaparmısın”dediler. Bede hemen uçtum .Almanyada basılan Ilıcakların Tecüman gazetesinden Tahir Hacıkadiroğlu ve Doğan Pürsün, “böyle böyle yaz bize gönder”dediler. Ve gazetecilik böyle başladı. Ayrca 1975 de Stadtallendorf ve çevresi Türk Kültür Ocağı Ülkücü üyeler cemiyetini kurmuştuk bu derneğin halen yönetim kurulu üyesi,yani yönetimde görevli. Kendi ağzıyla, “hemşehrim emekliyim hayat böyle Devam ediyor.”