Avrupa Türklüğünün önderlerinden, Bozokların yiğidi geçtiğimiz yıllarda ebedi aleme yolcu ettiğimiz Mehmet Akbul başkanımızın kızı Uzman Sosyolog, Sistemik Terapist, Sistemik Travma Terapisti  olan Hülya Akbul-Çakır, Almanyada doğdu okullarında okudu.    
     Avrupa Türk İslam Birliği (ATİB)teşkilatının kız kolları genel başkanlığını yaptı. Büyük hizmetleri oldu. Almanya'nın en çok ihtiyaç duyduğu alanda eğitimini yaptı. Ve Almanya’da en çok ihtiyaç duyulan acılara merhem oluyor. Kendisiyle gurur duyuyorum. Babası olan büyüğümüz ağabeyime rahmetler diliyorum. Hülya Akbul’a başarılar diliyorum.  Hülya Akbul Çakır Kültürel yozlaşmaya dikkat çekti. Geleceğimizle ilgili endişelerini  yazdı. 

    Bizim Geleneklerimiz Nerede Kaldı?
     Kültürel yapımızdan ve değerlerimize korunmasından bahsederken artık daha da bir itinalı almamız gerektiği kanısındayım. Kültür kavramının tanımına baktığımızda, bir
toplumu diğer toplumlardan farklı kılan,
kendine özgü anlayış ve davranışlar ile omurgasını oluşturun yaşayış ve düşünüş 
biçimi olduğunu görüyoruz. Hayatın dinamik oluşu ve toplum hayatında zamanla meydana
gelen değişimler kültür yapımızdaki dil, tarih, sanat ve gelenek gibi ögeleri de değişime uğratıyor.

     YAŞANTIMIZDAKI YOZLAŞMA
     Kültür bir toplumun düşünüş birliğini oluşturan gelenek durumundaki yaşayış ve
düşüncenin tamamdır ki, bugün düşünüş ve yaşayış biçimine baktığımızda bir çözülme ve bozulma hatta bir yozlaşma yaşadığımız ne kadar da aşikâr. Neden mi?

     ÇOCUĞUN SÜNNETi BAHANE
     Çok masum başlamış olan sünnet düğünü törenlerini düşünün bakalım... Dini bir hassasiyeti yerine getirirken yapılan ciddi israflar ve toplum içinde daha iyisini ve
görkemlisini yapma yarışları, aslında yüce dinimizin tavsiyelerinin tam da tersini ortaya koymakta.
Kendi iç dünyasında birtakım heveslerini alamamış ve kendini göstermek için sünneti bahane eden ebeveynler, çocuklarına şehzade 
kıyafetleri giydirirken, kendileri de âdeta tekrardan gelin ve damat oluyor. Dahası var. Sünnet merasimini kutlama adı altında 
mevlüt okuyacak kişinin âdeta assolist gibi mekâna girişi ayrı bir trajikomediyi sergiliyor. 
"TAMAMEN" SÜRPRiZ
     Kültürel yozlaşma mutlaka toplumun diğer alanlarına da yayılacaktı. Nitekim bunu evlenme teklifleri ve bunun ilanı takip etti. Ebeveynin daha onayı var mı yok mu bilmeden, aileler arası bir tanışma-uyuşma var mı dikkate almadan gençlerde evlenme tekliflerini gerçekleştirme modası yaygınlaştı. İşin ilginç tarafı gelin adayı evlenme teklifinin nasıl ve nerede yapılacağını  belirliyor ve delikanlı da bu isteği uygulama noktasında yükümlü olarak hazırlıklarını yapıyor. Ama öyle bir hazırlık olmalı ki, kızımızın hiçbir şeyden haberi yok. Yani tamamen sürpriz olacak.

     İLK DENGE BOZUKLUĞU
     Tabii, bu esnada her iki tarafın da arkadaşları organizeye dahil olmalı ve hazır bulunmalı. Delikanlı çiçeğini ve pırlantasını kızımız ile önceden seçtiği için dersine iyi çalışmış
öğrenci gibidir. Yapılacak teklifin diz çökerek olması gençler tarafından romantiklik olarak nitelendirilirken aslında göz hizasının kaybı ilerideki evlilikleri ile ilgili ilk denge bozukluğunu da beraberinde getirdiğinden habersizlerdir. Zira kadının ruhu diz çöktürdüğü erkeğe uzun vadede saygı
duymasına engel olabilmekte, erkeğin ruhu ise diz çöktüğü kadına yapabileceği en uç hareketi yaptığı için uzun vadede sevgisini göstermede ve ilişkisi için yatırım yapma gayretindeki motivasyonunu azaltmaktadır.

     EN İNCE DETAYLAR...
     Gençler arasındaki evlilik teklifi organizasyonundan sonra dünürlerin tanışma kısmına geçebiliriz. Kız isteme törenlerine giderken özel tepsilerdeki hazırlıklar âdeta dudak ısırtır cinsten. Özel mekânlar tutuluyor, kız isteme merasiminden sonra gelin kızın giyeceği ayrı tören elbiseleri alınıyor ve erkek
tarafı o aldığı marka malzemeleri yine bir uyum bütünlüğü içinde ve herkesin göreceği
şekilde paketliyor. Uzunca bir kuyruk oluşacak sekilde sırasıyla eve veya tutulan mekâna girecek insanlar, ellerindeki paketleri nasıl tutacaklarına ve sunacaklarına kadar ince detaylara dikkat ediyor.

     "KIZIMIZA BIR SORALIM"
     Anlamakta çok zorlandığım bir konu ise kız babasının bu hengamenin içerisinde damat
tarafının kız istemesine cevaben, usulen de olsa "Kızımıza bir
soralım"demesidir. Yani, kız zaten sosyal medyada ilan etmiş. Öncesinde
     mekân tutmuşsun, çevreni davet etmişsin. Bu sorunun ne anlamı kaldı? Ayrıca gelin olacak
kızın kahve yapımı ve takdimi için tutulan özel
fotoğrafçı herhalde bu törenlerde en mutlu olan insandır diye düşünmekten kendimi alamıyorum. Düğün hazırlıkları  tüm israfıyla devam ededursun, yeter ki gençlerin hayalleri gerçekleşsin ve hiçbir eksikleri olmasın!
Yaklaşan düğün tarihiyle beraber bekarlığa
veda partisi, milli ve duygu dilimiz Türkçe de olsa İngilizce yazılı 'birde ' kuşakları veya
sabahlıkları gibi detaylar, son olarak da kına gecesi için hazırlıklar devam ediyor.

     ELBİSEYE UYGUN PEÇETE, ÇIÇEK, BÖCEK 
     Başta gelin kızın giyeceği süslü ve pahalı elbiseler ve ayrıca kına yakılırken yine özel
pahalı kına kaftanlar alınırken, 'konsept' adı altında belli renk ve temalar seçilerek
gösterişin dozu iyice ayarlanıyor. Kına elbisesinin rengine uygun belirlenen peçete, çiçek, böcek tarzında ne varsa süslemelerin tamamı bir uyum içinde olması gerektiği dikkatlerden kaçmıyor.
Elbette ki gelinin girişi, damat ile dansı ve oyunu ve hatta kaynanaların dahi nasıl bir
davranış sergileyeceği bu 'konsepte' uygun ayarlanıyor. Yetmedi, erkek annesi "Ne kadar da güzel evlat yetiştirmişsin dünürüm" başlığı
altında kızın annesine altın bileziği herkesin gözü önünde 'konseptin' bir parçası olarak takıyor. Bunlar kimin örfü, âdeti? Kimin geleneği göreneği?

     NE YAPIYORUZ BiZ?
     Sonuç itibariyle şunu söylemek istiyorum:
Amacım bağcıyı dövmek degil , üzüm yemek. Onun için lütfen bir kendimize gelelim ve ne yaptığımızın farkına varalım . Kim oldugumuzu, tarihimizi, kültürümüzü unutmadan, yozlaşmaya fırsat vermeden, örfümüzü ve adetlerimizi yerinde yaşayarak,
dinimizin bize çizdiği çerçeve doğrultusunda
israfa yönelmeyerek yaşayalım ve yaşatalım tüm mutlu günlerimizi. Nihayetinde yukarıdaki
sıralananlar artarak devam ediyor ve gelecek
nesillerimizin doğrudan duygu, düşünce ve davranış ekseninde eğitimlerinde etkili oluyor.