Çalışmak ibadettir deriz ve alın terinin önemini dile getiririz. Alın teri ile kazanılan paranın helal olduğunu ifade ederiz. Elbette doğru olan da budur. Helalinden ve alın teri ile kazanıp evine helal ekmek götürmek insanı elbette mutlu eder. Yaptığı işin en güzelini yapmak Allah razı olsun dedirtmek bizler için oldukça önemlidir. Hem iş yapmak hem karşısındakini mutlu etmek hem de dost kazanmak elbette mümkündür? Dürüstçe yapılan işten kul da Allah da razı olur.
Öncelikle kişi işinin ehli olmalı, yapacağı işi iyi bilmeli o konuda eğitim almalı, işinin uzmanı olmalı, kendini işine, ekmeğine aşına vermeli. İşinin ehli olursa insan yaptığı işten de zevk alır mutlu olur. Karşısındaki kişiyi de mutlu eder. İşinin ehli değilse insan yaptığı işten de mutlu olmaz işini yaptığı kişiyi de memnun etmez.
İşinin ehli olan kişi işini en iyi şekilde yapar, kazancını helal ettirir. Yapılan iş her iki tarafı da memnun ve mutlu eder. Hem para, hem dua, hem de dost kazanır. Güzel olan da bu değil midir? Doğru olan ve toplumu mutlu edecek olan da elbette budur.
Günümüz de oldukça garip hadiseler yaşıyoruz. İş yaptırıyorsunuz, fazlası ile parasını ödüyorsunuz ama yapılan işten memnun kalmıyorsunuz. İş yapanla tartışıyorsunuz, cedelleşiyorsunuz hatta kavga ediyorsunuz. İş yapan da memnun değil iş yaptıran da... Hatta hem parasını ödüyor hem de paranın hayrını görme diye ardından beddua ediyorsunuz. Çünkü yapılan işten memnun ve mutlu kalmıyorsunuz. Benim bildiğim kadarıyla bu konuda mahkemelik olanlar bile var.
Bu memnuniyetsizliği bazen satın aldığımız şeyde de yaşıyoruz. Adamın suratı kırk kat zar zor - allem kallem sizi ikna edip malını satıyor, ya arızalı, ya sevimsiz ya da oldukça pahalı bir fiyatla mal satıp sizi dükkanına girdiğinize bin pişman ediyor. Çıkarken helal olsun- Allah razı olsun diyemiyorsunuz. Hatta o dükkana bi daha girmemek üzere içinizden yemin ediyorsunuz. Niçin mi çünkü adam esnaf değil, kaptı kaçtı politikası ile hareket ediyor. Oysa hem para kazanmak hem de dost kazanmak onun elinde... Güler yüz samimiyet müşteri memnuniyeti yeter de artar bile...
Evinizde arıza oluyor, sucu, elektrikçi, usta ya da tamirci çağırıyorsunuz. Çağırdığınıza bin pişman oluyorsunuz. Çünkü adam işinin ehli değil. Bir evi üç defa boyattığımı biliyorum. Bir arıza için üç- dört usta çağırdığımı biliyorum. Pencere pimapenini vura vura kıran adamla halen helalleşemediğimi hatta işini bitir kalan paranı al dediğim ustanın bir daha işine dönmediğini de hatırlıyorum. O cam halen kırık ve kalan para da halen alınacak?..
Bunları şunun için anlattım. İşin ehli değiliz, işimizi dürüst yapmıyoruz. Aldığımızı helal ettirmiyoruz. Allah razı olsun çoluğun çocuğunla güle güle ye dedirtemiyoruz. Kolay yoldan çok para kazanmanın peşindeyiz. Bunları söylerken işinin ehli olan yaptığı işi en iyi şekilde yapıp müşteri memnuniyetini esas alan esnaf ve ustalarımızdan özür dileriz. Onların hakkına ve alın terine saygı duyduğumuzu ifade etmek isterim. Ama bunun oranı yüzde 10’u geçmez dersem heralde yanlış ifade etmiş olmam.
Neden, niçin bu sıkıntılar? Mesela açık. İşinde iyi yetişmiyoruz, emek vermiyoruz, işin uzmanı değiliz, ehliyet ve liyakate önem vermiyoruz. İşi ciddiye almıyoruz, en iyi bildiğimiz işi yapmıyoruz. Genç iş arıyor; patron soruyor ne iş yaparsın? El cevap ben her iş yaparım abi ! Al sana cahilce bir cevap. İşin ehli olmazsak, müşteri memnuniyetini esas almazsak, helal kazanmayı ve Allah razı olsun dedirtmeyi önemsemezsek sonuç böyle olur işte...Elhamdüllah Müslümanız, insanız ve dürüstçe çalışmak istiyoruz. İşte o zaman işin en iyisini yapıp müşteriyi- kişiyi memnun eder hem dost kazanır hem de aldığınız parayı helal ettiririz. Yapılması gereken de bu değil mi? Allah’ı da kulunu da memnun etmek; alın teri ve saygı duyulan emek bu işte...Unutmayınız ki “ Kul Hakkı” kişiyle helalleşmedikçe asla ödenemez.