Odgurmuş: Yine esip yağıyor, olmadık şeyler söylüyorsunuz. Milleti suçluyorsunuz. Biraz kendilerinize çeki düzen verseniz iyi olur sanırım. Paylaşımlarınıza dikkat etmelisiniz.

Monşer: Ne varmış bizim paylaşımlarımızda?

Odgurmuş: Söz açılınca “bizde milliyetçiyiz”, hatta “milattan önceden beridir ülkücüyüm” diyorsunuz ama Bir cümle yazıyorsunuz, içinde bin bir türlü soru ve şüphe olan bu cümle nedeniyle takipçileriniz devletin, milletin ve kurumların aleyhine veryansın ediyorlar. Milletin kararına biraz saygılı olmalısınız. Biliyorsunuz milliyetçilikler millete dayanır. Milletin olmadığı yerde milliyetçilikte olmaz. O halde millete inanmak ve güvenmek gerekiyor.

Ama siz ne yapıyorsunuz? Sürekli halkı aşağılıyor ve onun kararlarına saygı duymuyorsunuz. Böyle olmaz sizler gibi düşünmeyenlere de sürekli ithamlarda bulunuyorsunuz.

Yöneticilerin hainliğinden, haydutluğundan, hırsızlığından, iş bilmezliğinden, Türk olmadığından vs. fütursuzca bahsediyorsunuz. Sanki o kişilerin yanında ya da onlarla birlikte iş tutmuş gibi pervasızca konuşuyorsunuz.

Böyle milliyetçilik olmaz. Olumsuzluklara sebep olmamak lazımdır.

Monşer: Bizler ne yapabiliriz ki. Kendimize göre aykırı gördüğümüz şeyleri yazıyor söylüyoruz.

Bizim yazıp söylediğimiz şeylere birileri olumsuz şeyler yazıyorlarmış, biz buna karışamayız. İsteyen istediğini yazarçizer bize ne. Bundan dolayı beni sorumlu tutamazsınız.

Odgurmuş: Ama öyle olmaz ki; Devlet, millet, tarih, diniöiz islamiyet ve kurumlar aleyhine yazanlar konuşanlar sizlerin o veciz(!!!) yazılarınız üzerine yazıp karalıyor, akla hayale gelmeyen ve akla izana yakışmayan sözler sarf etmelerine sebep oluyorsunuz. Ben bunu sizlere yakıştıramıyorum diyeceğim ama bu tavrınız tam da sizlere yakışan bir tavırdır. Bu tavrınız sizlerin nerelerden nerelere savrulduğunuzu gösteriyor. “Dalından düşen yaprağın akıbetini rüzgâr tayin eder”miş. Siz de dalından düştükten sonra rüzgârın önünde savrulup duruyorsunuz.

Monşer: !!!????

Odgurmuş: Soruyorum sizlere; hayata hiç mi iyi tarafından bakamazsınız. Her şey mi kötü? Her şey mi yanlış? Her insan mı gafil ya da hain? Siz kendiniz için bazen Ülkücüyüm diyorsunuz ama siz tavır ve hareketlerinizle, devlete, millete, dinimiz İslâmiyet’e, siyasete bakışınızla sanki sizler artık solcu olmuşsunuz her meseleye tamamen sol pencereden bakıyorsunuz da haberiniz yoktur.

Sizler bu yaklaşım ile herkesin açığını aramak ile herkesin yanlış yaptığını söylemekte iken kendileriniz acaba nasıl yaşıyor, evlerinizde ne yapıyorsunuz?

Yoksa evlerinizde yeteri kadar hürriyetiniz, söz hakkınız yok mu? Bu yüzden mi hem kendi sayfanızda hem de ilk ve her bulduğunuz kişinin sayfasına vecizeler(!) döktürüyor, enerjilerinizi boşaltıyor hep eksik hep hata sıralıyorsunuz

Sizler senelerdir mi böyleydiniz yoksa son zamanlarda mı böyle oldunuz?

Onu eleştir, bunu eleştir, o kötü, bu kötü.

Peki, sormazlar mı adama;

Sizler nasılsınız?

Nedir kıymeti Harbiyeleriniz?

Bütün paylaşımlarınız, getirdiğiniz bütün misaller hep devlet, millet, tarih ve dinimiz islamiyet aleyhine kullanılıyor.

Nereden buluyor nasıl seçiyorsunuz?

….

Hâlbuki hadis-i şerif var: “O fitnede, oturan, ayakta durandan hayırlıdır. Yürüyen, koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı da taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse, Hazret-i Âdem’in iki oğlundan hayırlısı olsun, (ölen olsun, öldüren değil)!..” (Hadis-i Şerif Meali; Ebû Dâvûd, Fiten, 2)

Ama görüyorum ki sizler hadis-i şerif vs. de takmıyorsunuz. Koşar adım ilerliyorsunuz.

Bir taraftan dinden imandan, dinî konularda eleştirilerde bulunuyorsunuz, diğer taraftan ise fitne konusunda hadis-i şerifi, hiç dikkate almıyor, aksine sanki bir taraftan da fitneye sebep oluyorsunuz.

Nasıl oluyor anlamıyorum.

“Akıl bizi terk etmişti, şimdi daha çok uzaklaştı” diyorsunuz. “Allah yönetenlere akıl, fikir, izan, vicdan duygusu versin” diyorsunuz.

Yani öyle anlaşılıyor ki; sizlerin dışınızda herkes akılsız, fikirsiz, izansız, vicdansız olmuş oluyor.

Peki, sizler uzaydan mı geldiniz. Herkesi akılsız kendilerinizi akıllı görmeniz acaba ne tür bir psikolojik hastalığın belirtisidir.

En doğru sizler oluyorsunuz, sizlerin dışınızda herkes ve bilhassa yöneticiler toptan eğri oluyor. Böyle bir mantık türü mantık kitaplarına henüz girmedi her halde.

Sizler için konu, şu iktidar, bu iktidar, ya da şu parti bu parti meselesi değil ki; Sizler kendiniz dışındaki herkese toptan karşısınız.

….

Ektiğimiz nohut, biçtiğimiz nohut sizler ne ara leblebi oldunuz.

Sizler hangi ara küçük dağları biz yarattık moduna girdiniz.

O ne öyle, Şu kurum şunu dedi, kapatılsın. Bu kurum şunu demedi kapatılsın yöneticileri cezalandırılsın. Bütün bunlar ne demek oluyor. Tüm kurum ve kuruluşları sizler oturduğunuz yerlerden mi idare edeceksiniz? Tayin ve atamaları hep sizler mi yapmak istiyorsunuz. Yöneticiler tayin ve atama yaparken sizlere mi danışacaklar.

Böyle davranacağınıza, biraz daha okuyup ormancı olsaydınız, ellerinizde pek çok yetki olurdu.

Kendi bir türlü ulaşamadığınız ve gelemediğiniz iktidarın hayaliyle yaşıyor, hayallerinizi bu şekilde tatmin yoluna mı gidiyorsunuz.

Biraz gerçekçi olun.

Kendinize gelin.

Bu yol, yol değil.

İnsanları küçük görmekten vazgeçin.

Biraz da “insanların kusurunu görmekte gece gibi olun”.

Monşer: !!!!????. Bitti mi, daha var mı?

Odgurmuş: Biraz geriye doğru şöyle bir bakın.

Önce sola doğru evirildiniz, solu tanımaya, solu anlamaya, sola hak vermeye ve sola güzellemeler yapmaya başladınız. Hala da devam ediyorsunuz.

Şimdi de Ulusalcılıktan Kemalizm’e doğru bir evirilme görüyorum sizlerde.

Hatta şimdilerde de seküler (dinsiz) bir milliyetçilik yapıyorsunuz. Bin yıldan daha uzun zamandan beri birlikte olduğumuz islamiyeti yok farzediyorsunuz. Tek parti döneminin din dışı Türkçülüğünü benimsemiş görünüyorsunuz.

Sizlerin kendi orijinal görüşlerinize ne oldu. Hani “yüzde yüz yerli ve yüzde yüz milli 9 ışık” doktrininiz vardı.

Çöpe mi attınız. Rafa mı kaldırdınız.

Başucu kitaplarınız vardı ne oldu onlara.

Yeni başucu kitapları mı edindiniz.

“Hani sizler milletinizi karşılıksız seviyordunuz?

O günler geride mi kaldı?

Milletinizle aranıza partileriniz mi girdi?