Hayatımızın en mübarek ve en iyi değerlendirilmesi gereken dilimlerinden birisini daha idrak edeceğiz. Ramazan ayının rahmet, mağfiret,bereket ve duygu yüklü gölgesi üzerimize bir kez daha düştü elhamdülillah.

Ramazan iklimi, Kur'an-ı Kerim’in inanan kalplere inzal iklimidir. Zira bedenler Kur'ana hazır hale getirilmek üzere oruç ibadeti başta olmak üzere, dua - niyaz, tövbe – istiğfar, hayır - hasenat , zekat ve yardımlaşmanın yanında orucun getirdiği sahur ve iftar sofraları, çoluk - çocuk birlikte eda edilen teravih namazları ve diğer sosyal ve kültürel güzellikleri ile ufkumuzu aydınlatır. Elbette ki, Ramazan ayının en belirgin ve erdirici tarafı bu ayda tutulan oruçlardır.

Oruç Farsça gün anlamına gelen"rûze" kelimesinden “o ruze “ (o gün; yani Kur’anın dünyayı şereflendirdiği gün) önce oruz daha sonra da oruç olarak Türkçeleşmiş halidir. Arapça'sı ise, savm" ve "sıyâm" dır. Savm kelimesi ise Arapça'da " bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak ve engellemek"(1) anlamlarına gelir. Dini terim olarak ise oruç; dinen yükümlü kabul edilen bir kişinin Allah'a ibadet niyetiyle, tan yerinin ağarmasıyla başlayıp (imsak vaktinden) güneş batıncaya (iftar vaktine) kadar devam eden sürede yeme, içme ve cinsel ilişkiden uzak durmasına denir.(2) Kur’ana göre oruç ibadeti, insanlığın ortak ibadetidir. Nitekim Kur'an-ı Kerim'in: "Ey iman edenler! oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, kendinizi korumanız için size de farz kılındı."(3) âyeti, orucun geçmiş milletlere de farz kılındığını haber vermiştir. Peygamberlerin tebliğ ettiği dinde Allah'ın birliği (tevhid) ilkesi esas olmak üzere nitelik ve nicelikleri değişse de namaz, oruç, zekat ve hac gibi ibadetler hep var olagelmiştir. Söz konusu ibadetlerdeki tarihsel süreklilik, bize bu ibadetlerin insanlar için önemini vurgulamaktadır. Her ibadette olduğu gibi şüphesiz ki oruç ibadetinin de sahih olabilmesi için birtakım kurallara uyulması gerekir. Allah'ın emir ve yasakları elbetteki kulların iyiliği içindir. Allah'ın yapılmasını istediği şeylerde kullar için çok büyük faydalar, yasakladığı şeylerde ise büyük zararlar bulunduğu da bir gerçektir. Örneğin çağımızın en büyük ahlâkî problemlerinden biri olan fuhuş, içki, kumar, hırsızlık, masum insanların canına kıyma gibi fiillerin zararları herkesçe bilinip kabul edilmektedir.

Diğer taraftan insanların yapmakla yükümlü tutulduğu ibadetlerin sağladığı bazı faydalar ve hikmetler tespit edilebildiği gibi, bu faydaların veya gerçekleştirilmek istenen amaçların tamamının tespit edilemediği de bir hakikattir. İbadetlerin sağladığı faydalar sadece İslâm bilginleri tarafından değil zaman zaman değişik vesilelerle gayr-i Müslim düşünce ve ilim adamlarınca da ifade edilmiş ve edilmektedir.(4) Oruç ibadeti de bunların başında gelmektedir. Zira Kul, oruç ibadetini ifa ederken Rabbi ile baş başadır. Çünkü bu ibadetin en büyük özelliği, namaz ve hac ibadetlerinde olduğu gibi lisanla ya da herhangi bir hareketle dışa yansıyan formel bir yanının olmamasıdır. Bu nedenle hadisi kudsîde "...İnsanoğlunun oruç dışında yaptığı herşey kendisi içindir. Oruç ise benim içindir ve onun mükafatını da ben vereceğim."(6) müjdesiyle taltif edilmiş bir ibadettir. Bu yönüyle oruç, riyanın en az karıştığı ibadetlerden biri ve başta gelenidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) "Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. O'na birisi sataşır veya küfrederse, "Ben oruçluyum" desin. .."(5) buyurmaktadır. Bu hadiste de ifade buyrulduğu üzere oruç, onu gerçek manada tutanlar için gerçek bir kalkandır. Şuurlu ve şartları özümsenerek tutulan oruç, kişiyi kötülüklere karşı korur. Ayrıca toplumsal barışın ve birlikteliğin sağlanmasında da oruç etkin rol oynamaktadır. Çünkü oruçlu kavgalara, kötü sözlere açık değildir. Onun sadece midesi değil aynı zamanda dili, eli, gönlü bütün uzuvları bu tür çirkinliklere karşı iftarı olmayan bir oruç tutmaktadır. Bu noktada Resûlullah (s.a.s) 'in "Ramazan geldiğinde cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar da zincire vurulur."(6) müjdesinin ne büyük anlam yüklü olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bizler, açılan cennet kapılarını kapatır, kapatılan cehennem kapılarını açar ve zincire vurulan şeytanların bağını çözersek, doğal olarak bu rahmet ayından gerektiği şekilde fert ve toplum olarak fayda elde edemeyiz. "Cennet kapılarının açılmasıyla", bu ayda insanın cennete girmesinde etkin olan ibadetlere devamının önemi vurgulanır. Nitekim orucun yanında İslâm'ın diğer temel şartlarından olan namaz, zekat gibi ibadetler de bu ayda yoğunluk kazanmaktadır. Bunun yanında verilen sadakalar, yardımlaşmalar, ziyaretler ile kötü alışkanlıkların, kavgaların ve çirkin sözlerin terkedilmesi, hep cennetin kapısını aralayan türden ibadetler değil midir? Elbette ki cennetin kapılarını ibadet, taat, hayır hasenat, güzellik ve iyilik anahtarları açacaktır. "Cehennem kapılarının kapanması" da, Ramazan ayında kötülüklerin azalması ve insanların, cehenneme girmeye neden olacak türden günahlardan kaçınmaları anlamına gelir. "Şeytanların zincire vuruluşu" ise, kişilerin nefislerini kontrol altına almaları ve onun kötü arzularına dur demeleridir. Hadis genel olarak cennet kapılarının açılması, cehennem kapılarının kapanması ve şeytanların zincire vurulmasıyla, kulların iradelerinin önemini vurgular. Eğer kul kötülükleri tercih ederse, cehennem kapılarını açmış, cennet kapılarını kapamış ve şeytanları zincirden kurtarmış olacaktır. Ayrıca Peygamber efendimiz, "Oruçlu kimse, yalan sözü ve yalanla amel etmeyi terk etmezse, onun yemesini içmesini terk etmesine, Allah'ın ihtiyacı yoktur."(7) uyarısını yapmıştır. Kişi tuttuğu oruçla kötülükleri terk etmeyi hedeflemelidir. Zira o, karşılaştığı bütün kötülüklere karşı, "Ben oruçluyum, bana cennet kapıları açıldı, cehennem kapıları kapatıldı, şeytanları da zincire vurdum." deme erdem ve sabrını gösterecektir. Bu yönüyle oruç, aynı zamanda bir sabır ibadetidir. Bu sabır ve sebatı da ancak Allah ve Peygamberini her şeyden çok seven ve teslim olanlar sergileyecektir.

Yüce Rabbimiz, bizleri idrak edeceğimiz Ramazan ayı, bu ayda inzal olan Kur’an ve bu ayda saklı Kadir gecesi hürmetine bu teslimiyet ve sabrı hakkı ile gösterenlerden eylesin.

1- Uludağ, Süleyman, İslam'da Emir ve Yasakların Hikmeti, Ankara, 1992,87.

2- Buhari, "Savm", 2, 9; Müslim, "Sıyam",30.

3-Âl-i İmrân, 103; Tevbe,11

4-Hamidullah, Muhammed, İslam'a Giriş (Trc. Cemal Aydın) Ankara, 1996, 91

5- Buhârî, "Nikâh", 11; Tirmizi, "Menâkıb", 20.

6-Âl-i İmrân, 103,

7- Tirmizi, "Hudûd", 3; Müsned, II, 9.