Terbiye insanı yetiştirme, kabiliyetlerini geliştirme; eğitim ve öğretimle bilgi, beceri, sevgi, saygı ve edep öğretme; iyi ahlak, nezaket ve görgü kazandırma; alıştırma, talim ve hafif ceza verme gibi manalar için kullanılan bir kavramdır. Terbiye, bir çeşit herhangi bir şeyi kademe kademe, tedrici olarak kemâline doğru sevk etme faaliyetidir.
Günümüzde talim ve terbiye faaliyeti birleştirilerek eğitim kavramı ile ifade edilmektedir. Oysaki geçmişte eğitim faaliyetini ifade etmek üzere talim, iyi ahlak, saygı, edep ve sevgi yüklemeyi ifade etmek üzere de terbiye tabiri kullanılırdı. Terbiye arapça bir kelime olup "rabbe" fiilinden türemiştir. Terbiye ile aynı kökten gelen ve Kur'an-ı Kerimde yüze yakın yerde geçen "Rabb" kelimesi ise, Yüce Allah'ın sıfatlarındandır. Bu sıfat, Kur’an-ı Kerimde sahip, malik ve idareci gibi manalarının yanında terbiye eden manasında da kullanılmıştır. Her namazda tekrar tekrar okunup hatırdan çıkarılmaması istenen Fatiha suresinin ilk ayet-i kerimesinde şöyle buyrulur: "Alemlerin Rabb 'ı (terbiye edip yetiştiricisi olan) Allah'a hamd olsun" (el-Fatiha, 1/1).
Kainattaki bütün varlıkların terbiye edilme ve kemâle erme kanunları vardır. Bu kanunları koyan, bunların sahibi, hakimi, idâreci ve yöneticisi olan da hiç şüphesiz ki Yüce Allah'tır. İnsanlık dini İslâm, öncelikli olarak insanın terbiyesine son derece önem vermiş, bunun kural ve kaidelerini koyup nasıl yapılması gerektiğini de örnek şahsiyetler olan peygamberler üzerinden insanlığın dikkatine sunmuştur.
Dinimizde, Kur'an-ı Kerim ve sünnet-i seniyye ölçülerine göre terbiye edilen ve buna göre hareket eden insanın, meleklerden bile daha üstün bir makama yükselebileceği kabul edilmiştir. Bu terbiyeden mahrum kalıp; nefsine, şehevi duygularına, dünyevi hırs ve menfaatlerine yenik düşenlerin ise, hayvanlardan dahi aşağı bir dereceye düşmüş olacağı uyarısı yapılmıştır. Bu sebeple ilk peygamber Âdem (a.s)'dan son peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'e kadar, bütün peygamberlerin ana gayesi, insanları tevhit mayası ile yoğurup güzel ahlaklı, edep ve haya sahibi örnek insanlar haline getirmek olmuştur. Peygamberler bizzat Allah Teala tarafından eğitilip terbiye edilen ve insanlığa örnek olarak takdim edilen şahsiyetler oldukları için, insan eğitiminde en güzel usul peygamberlerin uyguladığı yöntemler olagelmiştir. Onlar bu yolda edep, haya, tevazu, sabır, doğruluk, dürüstlük ve adalet başta olmak üzere, insana yakışan bütün güzel hasletlerde en güzel örnekleri sunmuşlardır. Bu bağlamda Yüce Allah, Peygamber efendimizi Kur'an-ı Kerimde insanlığa şu şekilde takdim etmiştir: "Nitekim sizlere kendi içinizden, ayetlerimizi okuyan, sizi temizleyen, size kitap ve hikmeti ve bilmediklerinizi öğreten bir resul gönderdik" (Bakara, 2/151 ). İnsanlığa böyle bir vazife ile gönderilen Peygamber efendimiz: "Hiç bir baba çocuğuna güzel terbiyeden daha iyi bir hediye veremez” (et-Tac, V, 8) buyurarak terbiyenin önemine dikkat çekmiştir.
Çağımızda evimiz, sokağımız, çarşımız, pazarımız başta olmak üzere her türlü kitlesel ortamda sergilenen söz, fiil ve davranış; hal, hareket ve görüntüden şikayet eder hale geldik. Bu durum, çocuklarımızı eğitip terbiye etmede ilk basamak olan aile yuvalarımız başta olmak üzere, her türlü eğitim ve öğretim kurumlarımızın bekleneni veremediğini göstermektedir. Bu sebeple, hastalığımızı doğru teşhis etmek ve doğru tedavi uygulamak kaçınılmaz hale gelmiştir. Zira, yeryüzünün seçkini olan ve en mükemmel özelliklerle donatılan insanın eğitim ve terbiyesi; sokağa ve sokakta yetişene, nefsine, şeytana ve şeytanın izini takip edenlere, terk edilemeyecek kadar önemli ve değerlidir. Bunun yanında insan, olgunlaşması en çok zaman alan, en çok emek ve çaba isteyen bir varlıktır. İnsan, iyi yetiştirilip terbiye edildiğinde bütün insanlığı kurtarmaya ve hatta dünyayı mamur etmeye aday, ihmal edilip bozulduğunda ise, bütün yeryüzünü fesada verecek kadar da tehlike potansiyeli olan müstesna bir canlıdır. Bu sebeple, insanın fıtratına yüklenen zafiyetleri tedavi edecek ilaçlar, Kerim Kitabımız başta olmak üzere Peygamber efendimizin eşsiz ahlak, davranış ve öğretilerinde mevcuttur. Bu müstesna kaynaklardan beslenerek çağımızın hastalıklarına şifa bulmak, akıl ve izan sahibi her Müslüman'ın öncelikli sorumlulukları arasındadır.