Jandarma trafik birimleri soğuk bir kış günü Afyonkarahisar'da trafik uygulaması yapmaktadır.
Yaşlı bir amca ve yanında seyahat eden eşinin aracını kontrol için durdururlar. Kontrolden sonra bir kaç eksiklikten dolayı amcaya trafik para cezası yazılır, makbuzu kesilip kendisine verilir.

Yaşlı amca makbuzunu alıp aracına doğru giderken geri döner ve Jandarma Astsubay Zeki Marmara'ya:
- Evladım sana bir kere sarılabilir miyim, der.

Astsubay Zeki Marmara insanların ceza yazıldıktan sonra söylenmesine alışıktır. Hayırdır amca niye sarılacaksın? diye sorar.
Yaşlı amca:
- İçimden geldi evladım,der.
Astsubay Zeki; sıcak bir tebessümle:
- Gel sarılalım amca! der; sarılırlar...

Ayrıldıklarında amcanın gözleri yaşlıdır ve hızla aracına doğru yürüyüp aracına biner.

O esnada Astsubay Zeki Marmara hiçbir şey anlamadığı bu durumu açıklaması için
- Amca niçin ağladığını bana söyleyeceksin? diye ısrar eder.

Amca gözleri buğulanmış olarak yanında ki hanımına dönüp bakar. Teyze de ağlamaktadır.

Bu esnada uzman çavuş Faruk Yayla'da yanlarına gelmiştir. Amca ısrara dayanamaz. Astsubay Zeki Marmara'ya şefkatle bakar ve:
- Oğlum yaşasaydı senin yaşlarında olacaktı. Cizre'de şehit düştü der.. Gözlerinden yaşlar dökülür.

Astsubay Zeki Marmara ve Uzman Çavuş Faruk Yayla Kurşun yemiş gibi sarsılırlar... Bir müddet gözleri birbirlerine takılı kalır. O an zaman durur, dünyevi tüm sıkıntılar mis kokulu evlatlar unutulur...
Afyon'un soğuğunda yürekleri alev alev yanmaktadır.

Amca aracını çalıştırır yürümek üzereyken aracını durdurup ceza makbuzunu geri isterler. Zorla da olsa elinden alırlar.
Amcanın ellerini öpüp:
"Biz de senin evladın sayılırız ve evlatlar babalarının cezasını ödemekle görevlidir. Gerçi bu cezanın bedeli Cizre'de çoktan ödenmiş ama; kabul edersen bir kerede biz ödemek istiyoruz bu cezayı"...Deyip amcanın elinden öpüp onları hürmetle uğurlarlar... (Alıntıdır)
............
“Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhîd’i...
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...”

Şühedaya selam olsun !