Odgurmuş: Sayın Monşer, bu Particilik sizde sanki mezhepçilik gibi algılanıyor. Bağlı olduğunuz beğendiğiniz partinin karşısında bulunan herkese muhalif gözüyle bakıyorsunuz.
Monşer: Ne mezhepçiliği kardeşim. Ben mezhep müzhep tanımam. Benim mezhebim neyim yok.
Odgurmuş: Anlamadınız herhalde ben mezhep demiyorum, sizin particiliğiniz mezhepçilik gibi diyorum.
Monşer: Ne var bunda, istediğimi tutar, istemediğimi atarım. Bunun için birinden izin alacak değilim.
Odgurmuş: Hatta biraz daha ileri gidersek herkes için “düşmanımızdır” diyeceksiniz diyeceğim ama size haksızlık etmiş olurum. Neden diyecek olursanız. Gördüğüm kadarıyla siz herkese muhalefet yapmıyorsunuz. Herkese düşmanınız gözüyle bakmıyorsunuz.
Monşer: Ne demek o?
Odgurmuş: Mesela: Chp ve türevlerine muhalefet yaptığınızı hiç görmedim. Hatta bölücü parti hakkında da olumsuz bir cümle sarf ettiğinizi duymadım. Ama siz ne yapıyorsunuz; Başlangıç zamanlarında kendinizi sık sık milliyetçi olarak tarif ettiğiniz halde, şimdilerde o taraklara pek basmıyorsunuz. Siyaseten muhalif olduğunuz ve kendinize benzer bir partiye yönelttiğiniz çirkin, acımasız ve hodgamca eleştiri ve ithamları rahatça yapıyorsunuz. Marksist oldukları bilinen, bölücülerle iş tutanların adaylarına vicdanlarınız titremeden oy kullandığınız halde ve hatta bölücü parti ile iş birliği yapan, onların uzantılarının yaptığı acımasız eylem ve katliamları hem görmezden geliyorlar hem de kınamaktan imtina ediyorsunuz. Bu nasıl bir tavırdır, bu nasıl bir muhalefettir, bu nasıl objektifliktir, bu nasıl milliyetçiliktir anlamak mümkün değil.
İnsan bir siyasi partiye, bir siyasi lidere ve bir fikre karşı olabilir, desteklemeyebilir. Bunlar hayatta normal olan şeylerdir. Bir kişi siyasi parti ya da bir görüşün yanlışlarını görüp orayı terk edebilir. Bu terk etme o insanı ne dediğini bilmez ne yaptığını bilmez hale getirmemelidir. Madem beğenmediniz ayrıldınız, elbet birtakım gerekçeleriniz vardır. Madem öyle buyurun o önceki gerekçelerinizi, o sizi rahatsız eden görüş, düşünce ve inanç-ideallerinizden sizi uzaklaştıran şeylerin şimdi bulunduğunuz yerde yapılmasına izin vermeyin, eleştirdiğiniz şeylerin yeni yerinizde olmaması için büyük büyük gayretler sarf edin biz de görelim. Sizi ve inandığınız şeyleri orada tahakkuk ettirin bakalım, inanmadığınız şeyleri ise orada engelleyin bakalım. İstediğinizi seçtirin, istemediğinizi engelleyin bakalım, delege seçimlerinde, il ilçe kongrelerinde adam kayırmaları, delege üstü çizilmeleri, genel merkez baskılarını engelleyin bakalım. Hatta gördüğünüz şahit olduğunuz ayak oyunlarını engelleyin bakalım. Sarfettiğiniz bir cümle altılı masa ortaklarını rahatsız ettiği için görevden alınmaları engelleyin ve bir çift laf edin bakalım. Genel başkanınız Silahlı kuvvetlerimizin başarı ile yürüttüğü “Pençe-kılıç” operasyonu hakkında konuşurken sanki kelimeler ağzından dışarı çıkmıyordu zoraki olarak başarı dilediğini eleştirin bakalım.
Eski yerinizde kararlar liderin iki dudağı arasındaydı da yeni yerinizde kararlar liderle birlikte birkaç dudağın arasında mı veriliyor?
Eski yerinizde teşkilattan sorumlu başkanınız her şeye karışıyor ve hatta sizlere sormadan görevden almalar yapıyordu da yeni yerinizde teşkilattan sorumlu başkanınız konuyu partinizdeki idare amirine, kapıdaki güvenlik görevlisine, partinizin çaycısına sorarak mı karar veriyor? Konuyu kamuoyuna açıp ve hatta ülkede bir anket yaptırarak mı karar veriyor söyler misiniz?
Hayır, ne oldu şimdi, hiç mi bir şeyi size sormuyorlar, hiç mi bir konuda bilgi vermiyorlar. Kararlar hep kapalı kapılar arkasında alınıyor da sizin haberiniz olmuyor mu? Tabi olarak bunlardan rahatsızsınız. Fakat dile getiremiyorsunuz, görmezden geliyorsunuz. Biliyorsunuz ama bilmezden geliyorsunuz. Rahatsızlıklarınızı yavuz hırsız misali dışarıya yöneltiyorsunuz. Sizde biliyorsunuz ve tecrübelerinizle gördünüz ki orada da her şey aynı. Değişen bir şey yok. Otorite orada da otoritedir. Tek adamlık diyordunuz, orada çift adamlık hatta 3 adamlık mı var. Biliyorsunuz yeni yerinizde tek adamlık tam manasıyla tek adamlıktır. Birbirinin sırtına basarak yüselmek de, yine birbirinin sırtına basarak yükselmek burada da geçerli.
Utanıyorsunuz, çekiniyorsunuz, yeni liderinize laf edemiyorsunuz, olmayan “Başbaşkanlık makamına talibim” diyor hiçbir şey diyemiyorsunuz. “Öyle bir makam yok, bizim genel başkan hayal mi görüyor, neden böyle söylüyor” diyemiyorsunuz.
15 Temmuz kalkışmasından bir süre önce meydan ve salon toplantılarında “ben Başbaşkan olacağım” dediği ve bunu birçok kez tekrarladığı halde “siz neden böyle söylüyordunuz, yoksa Fetö’den size bir işaret mi gelmişti” diyemiyorsunuz.
Yine 15 Temmuz kalkışmasından önce meydan toplantılarında ve salon toplantılarında “Yurtta sulh, cihanda sulh” sloganını tekrarlayıp durduğu halde biriniz de çıkıp “bu slogan ne manaya geliyor? 15 Temmuz kalkışmasını yapanlar radyoda bildiri okuttururken aynı sloganı kullandılar bu büyük bir tesadüf müdür? Yoksa bu sloganla sizin fikirleriniz örtüşüyor muydu” diye sorabiliyor musunuz?
Hdp Eş başkanı meclis kürsüsünden size “bizim oylarımızla orada oturacaksınız” dediğinde neden hiçbiriniz bir şey demediniz. Siz hani Pkk, bölücülere ve Hdp’ye karşıydınız. Ülke bütünlüğünü savunuyordunuz. “Bizim bölücülerle ne işimiz olabilir” demediniz, diyemediniz.
Bir beyanat verdi diye partinizin yüz akı olan Y. Ağıralioğlu görevden alınırken neden hiç sesiniz çıkmadı. Bu haksızlığı neden dile getiremediniz? Neden hemen il başkanlarını toplayıp imza vermediniz?
Monşer: Siz neler de söylüyorsunuz öyle?
Odgurmuş: Sizi muhatap almıyorlar, o kadar ithamlarda bulunuyorsunuz sizlere bir kelime cevap vermiyorlar diye küplere biniyorsunuz. Bırakın artık bu işleri, bırakın artık bu tutarsızlıklarınızı. Sizlerde hiç mi hatır gönül yok, yıllarca birlikteliğinizin hatırına şu eleştiriler ve ithamlarınızın onda birini de Marksist sola, bölücülere, bölücülerin uzantılarına, terör estirenlere, insanlarımızı katledenlere yöneltiniz.
Yoksa bazı problemleriniz mi var. Yeni durumunuzu, eski durumunuzu pek daha hazmedemiyor musunuz? Biliyor olmalısınız, hazımsızlık da insanı muhalif yapar, insan bir yere gelemiyorsa, onun başaramadığı şeyleri karşısında oldukları, parti ve fikir hareketi mensupları başarıyorsa insanda muhalefet etme duygusu körüklenir. İnsanın yapamadığını başkası yapmışsa onu küçük görür, değersizleştirir, itibarsızlaştırmak için elinden geleni yapar. Tıpkı günümüz siyasi partilerin yaptığı gibi yapar mutlaka ve her şeyi eleştirirler. Bazen öyle bir noktaya gelir ki, eski arkadaş, eş dost, akraba, tanıdık bildik demeden eleştiri, itham eder hatta küfürlere varan sözler sarfederler.
Sizlerdeki muhalefet duygusu o kadar ileri safhalara vardırılmış ki, sağlıklı düşünemiyorsunuz diye düşünmeye başlıyoruz. İttihatçıların ve özellikle de CHP’nin o çok eleştirilen muhalefet mantığı sizleri ve toplumun önemli bir kesiminde maalesef devam ediyor.
Monşer: Ne demek oluyor şimdi bütün bunlar?
Odgurmuş: Yanlış anlaşılmasın, biz burada partinizden, pırtınızdan ya da başkaca partilerden söz etmiyoruz. Burada yeri gelmişken sizin tutarsız davranışlarınızdan söz ediyoruz.
“Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
“Monşer”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükârda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet.