Gökalp’in ölümüyle mirasında kalan Felsefe Dersleri, aile üyelerinin teklifi üzerine (muhtemelen Limni ve Malta’ya ait evrak arasında) Tarih Kurumu tarafından yayımlanmak üzere satın alınmıştır. İşte bu noktada eserin uzun yıllar gün yüzüne çıkamayışının, görülemeyişinin temel sorumlusunun, hazırlanması planlanan, fakat nedense sonuca ulaşmayan “Ziya Gökalp’in bütün eserleri” çerçevesinde basımı için arşivinde beklettiği defterleri, nihayet 1986 yılında -sanırız külliyat projesinden vazgeçerek- kütüphanesine aktaran ve geç de olsa araştırmacılara açan Türk Tarih Kurumu olduğunu söyleyebiliriz deniliyordu. Buradan şu çıkıyor ki Ziya Gökalp’in Felsefe Dersleri yanı sıra başka eserlerinin de Türk Tarih Kurumu tarafından alındığı veya kaybolduğu ve bugüne kadar da basılmadığı durumu ortaya çıkmaktadır. 

Şimdi konuyu örneklendirerek bakalım:

Ziya Gökalp’in eserleri ve kendisi tarafından yapılan basım yılları : 

-Şaki İbrahim Destanı. Diyarbakır 1908.

-Rusya’da Türkler Ne Yapmalı. İstanbul 1913.

-Kızıl Elma. İstanbul 1914.

-Yeni Hayat. İstanbul 1918.

-Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak. İstanbul 1918.

-İlm-i İctima-ı Hukukî. İstanbul 1913.

Görüldüğü üzere bu kitaplar Cumhuriyet’ten önce çeşitli zamanlarda ve vesilelerle kendisi tarafından basılmış-bastırılmış.

Gökalp’in 1920-23 arasında eski yazı ile basılan eserleri de şöyle:

-Türk Töresi. İstanbul 1923.

-Doğru Yol, Hâkimiyet-i Millîye ve Umdelerin Tasnifi, Tahlili ve Tefsiri. Ankara 1923.

-Altun Işık. İstanbul 1923.

-Türkçülüğün Esasları. Ankara 1923.

-İlm-i İctima Dersleri. İstanbul 1923.

-İlm-i İctima-ı Dinî. İstanbul 1923.

Muhtemelen bu kitaplar Ziya Gökalp’in vefatından önce kendi sağlığında basılmış görünüyor.

 Bu kitapların basımından sonra Ziya Gökalp vefat etmiş, vefatından sonra sadece bir kitabı, “Türk Medeniyet Tarihi. 1. Ks. İslâmiyet’ten Evvel Türk Medeniyeti” İstanbul 1926’da basılmış.

Bunun dışında diğer kitaplarının hiçbiri 1939 yılına kadar basılmamış. 1939 yılında ise yeni harflerle Türkçülüğün Esasları kitabının Arkadaş Basımevi tarafından basıldığı görülüyor. Daha sonra aynı kitap 1950’de basılmış ve daha sonra Türkçülüğün Esasları kitabının yayın hakkı Varlık Yayınları’na geçmiş ve basılmaya devam edilmiş, 1952, 1955, 1958, 1961, 1963, 1966, 1968, 1969 yıllarında basılmış. 1969 yılından itibaren ise Varlık Yayınları dışında da basılmaya devam etmiş.

Ayrıca diğer kitaplarından Kızıl Elma 1941, Yeni Hayat 1941. Altın Işık 1942 yılında basıldığı görülüyor. Bu tarihlerde diğer kitaplarının da çeşitli yayınevleri tarafından basıldıkları görülüyor. Demek oluyor ki Ziya Gökalp vefatından sonra âdeta unutulmuştu.

Büyük düşünürümüz Ziya Gökalp’in bir de bugüne kadar basılmamış ve kaybolmuş eserleri vardır ki bunların akıbeti konusunda bir bilgimiz yoktur. Bu eserler de şöyle:

-İlm-i İctima-i Hukukî, 1913.

-Amelî İctimaiyat. 1918. Basılmamış.

-Muallimler İçin (Büyük Türk Medeniyeti Tarihi) C.I.

-Muallimler İçin (Büyük Türk Medeniyeti Tarihi) C.II.

-Terbiyeye Müstenid Sosyoloji (Muallimler İçin) C.I.

-Türkoloji’ye Müstenid Sosyoloji (Muallimler İçin) C.II.

-Talebeler İçin Türkoloji’ye Müstenid Sosyoloji.

-Muallimler İçin (Sosyoloji ve Psikolojiye Müstenid Felsefe) C.I.

-Muallimler İçin (Sosyoloji ve Psikolojiye Müstenid Felsefe) C.II.

-Talebeler İçin (Sosyoloji ve Psikolojiye Müstenid Felsefe).

Bu sırladığım kitapların tamamı kayıptır. Kitap adlarının çağrıştırdığı konular elbette biraz tahmin edilebilir fakat kitapların içeriği de tam olarak bilinmemektedir. Basılmak üzere Türk Tarih Kurumu tarafından veya Millî Eğitim Bakanlığı tarafından alınarak basılmaması yolunun takip edildiği kanaatindeyiz.

Yine bundan başka iki kitap daha var ki onlar da;

-Karagöz: Basılmak üzere Veled Çelebi’ye (1869-1953 Şair ve dil âlimi) verilmiş, geri alınamamıştır.

-Türkçülüğün İlim Karşısındaki Muhakemesi (Bu kitap Gökalp’in Malta’da verdiği konferansların kardeşi Nihat Gökalp tarafından bir araya toplanmasıyla meydana getirilmiştir. Bu notlar İttihat ve Terakki devrinin Polis Müdürü, sonra Sivas Valisi olan Muammer Bey’de (Ahmet Muammer Bey, 1875-1928) kalmıştır.

Buradan da anlaşılıyor ki Ziya Gökalp vefatının ardından pek de hatırlanmamış ve unutulmaya terk edilmiştir. Kısaca Gökalp’a vefasızlık yapıldığı Kanaat’ındayız.