Ülkemizde tarım ürünlerinin geliştirilmesi desteklenmesi gerekiyor. Tarım ve hayvancılık bölgemizin en önemli geçim kaynağıdır. Köy hayatını hatırlıyorum: Köyümüzde koyun, keçi gibi büyükbaş hayvanlar beslenirdi. Şehire gidince asla kasaptan et satın alınmazdı. Çünkü her evde hayvan beslenirdi.
Kışın ve yazın beslenilen bu hayvanlardan bir-ikisi kesilip etleri de kurutularak saklanırdı.

Kapımızın önünde sürekli tavuklarımız olurdu. Evimizde tavuk eti- yumurtası hiç eksik olmazdı. Hele hele tereyağlı yumurtaların tadına doyamazdık. Tereyağlı- yumurtalı omaç en çok sevdiğimiz azzığımızdı.

Süt, yoğurt, kaymak, tereyağı evlerimizden hiç eksik olmayan hayvan ürünleriydi. Zaman zaman tavuklara kıran gelir, hastalığa tutulurlardı. Rahmetli ninem bunları keser bize yedirirdi de ne hikmetse hastalığa yakalanmazdık...

Kapımızın önünde küçük bir bahçemiz vardı. Rahmetli ninem burayı yeşertir, biberden, domatese herşeyi eker yetiştirirdi. Sebze adına şehirden evimize hiç bir şey satın alınıp getirilmezdi. Kırım Özü kenarında bir de bostanımz vardı; burası sulanır, fasulye ağırlıkta sebze ekimi yapılırdı. Nane, maydonoz, soğan tırıs giderdi...

Hele bir bağımız vardı ki, dillere destan. Kağnı- kağnı üzüm çekerdik. Bağ beklemeyi, kuşları kovalamayı, tilkilerle oynaşmayı, bağ bozumundan sonra cıngıl toplamayı çok ama çok severdik. Koruğundan yetkin üzümüne, kara üzümden, gül üzümüne birçok çeşidi yetişirdi bağlarımızda...

Bağbozum dönemi geldi mi, bizim evde bir şenlik başlardı. Pekmezin toprağı, şırası, pekmez köpüğü, pekmez kaynatması bizim için bir maceralı yaşamdı. Eşkisi, çalması, pekmez köpüğü, çanak çanak dizilen pekmez üretimi bize bir kış boyu yeterdi. Kalan üzümlerde samanlıkta saklanır, kış ortasına kadar yenirdi.

Acıkıp evimize geldik mi, ninem hemen sofrayı hazırlar, yoğurt, süt, pekmez, ekşi, turşu ne varsa seferber eder karnımızı doyururdu. Bunları beğenmeyip “yemeyiz” dedik mi: “Gavurun dölleri size kuzu mu kızartacağım!..”  demesi yok mu, benim en güzel anılarımdı...

Bağcılık ve pekmez biz de bir kültürdü. Hele hele bağbozumu sanki edebiyatımızın, kültürümüzün bir parçasıydı. Bunları niye anlattım biliyor musunuz?
Bunları şunun için anlattım, bizim kültürümüzde, ekonomimizde bir bağcılık kültürü vardı. Köy-köylü dendi mi, bağ-bostan, tarım ve hayvan üretimi akla gelirdi...

Irgatlık kültürünü, harman eğlencelerini unuttum sanmayın; değirmen yolculukları, ırgatlık tarlası, harman zamanı bizim için unutulmaz anılardı. Bunlar maalesef unutuldu, anılarda kaldı.

Eskinin özeti böyleydi... Bugünün köyü-köylüsü nasıl? Bağcılık bitti, bağlar harap oldu, kütükler de sökülüp atıldı. Yerleri tarla oldu... Ekinle uğraşan da azaldı. Hayvancılık tamamıyla bitme noktasına geldi. Köyde dört beş olan sürü çoğu yerde bire ikiye düştü. Çoğu evlerde koyun, kuzu, sığır beslenmez oldu. Köylü her türlü ihtiyacını şehirden satın almaya başladı. Hatta ekmeği, yağı yumurtayı bile...

Sebze eken yok, bostanlar kurudu. İnsanımız tembelleşti. Gençler köyleri terk etti, kalan yaşlılar da bağ bostan işini terk etti.
Bunları siz benden çok daha iyi biliyorsunuz ondan eminim. Ama böyle bir şey olamaz...Üretimden uzaklaşarak kalkınma olmaz.

Ülkemizde Yozgat gibi pekçok ilimiz tarımla karınını doyurabilecek durumda. Tarımı terk edemeyiz, tarım ürünlerinin üretiminden  vaz geçemeyiz. Tarım ürünleri bizim ekmeğimiz aşımız... Modern tarıma, sulu tarıma geçerek eski usülleri terk edip alternatif ürünleri denemek zorundayız.

Bağcılıktan ve hayvan beslemekten de vazgeçememeliyiz. “Bağa bak üzüm olsun, yemeye yüzün olsun”!.. “Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur!” gibi atasözlerimiz bizi bağcılığa yönlendirir. Bağcılığımız teşvik edilmeli, öldürülmemeli...

Köy ve kasabalarda sebze, meyve üretimi teşvik edilmeli. Tarım İl Müdürlükleri bu konuda öncü olmalı. Örnek bahçeler, örnek bostanlar kurulmalı, teşvik edilmeli ve köylü sebze meyve üretimine teşvik edilip özendirilmelidir.

Hayvan besiciliği, süt, yoğurt, kaymak ve tereyağı üretimi köylülüğün bir göstergesidir. Bunlar olmadan köylülük olmaz...
Hormonlu ürünler sağlığımızı tehdit eder hale geldi. Herşeyde bir sahtecilik türedi. İlkel usüllerle değil, modern usüllerle tarımı, ticareti, hayvancılığı canlandırmak zorundayız. Köylü dedin mi bunların hepsini bir arada yapan insan aklımıza gelir...Devlet baba da köyleri şehirleştirmeli, üretimi teşvik etmelidir.