Târihimizde, kültürümüzde, eğitimde işin esâsı, hem kendisine faydalı, hem de âilesine, milletine, vatanına ve devletine, İslâmiyete ve Müslümânlara, hattâ bütün insanlığa faydalı birer unsur meydâna getirmek olmuştur. Şüphesiz ki, eğitimciler için nümûne-i imtisâl ya’nî örnek insan, ideal eğitimci, bundan 14 asır evvel, tek başına teblîgâta başlayarak 23 sene gibi çok kısa zaman zarfında, târihin bir benzerini görmediği ve kıyâmete kadar da göremeyeceği 150.000 kâmil insanın meydâna gelmesine vesîle olan, asr-ı saâdetin mi’mârı sevgili Peygamberimizdir. İnsanlar, Allah’ın ve Peygamberlerinin emir ve yasaklarına uydukları müddetçe, huzûrlu ve râhat bir hayât yaşamışlar, birbirlerini sevip-saymışlardır. Emirlere ve yasaklara uymadıklarında ise, huzûrsuz olmuşlar, râhatları bozulmuş; ahlâksızlık, zulüm ve haksızlık bütün cemiyeti sarmıştır... İmâm-ı Rabbânî hazretleri, “Mektûbât-ı Rabbâniyye” isimli çok kıymetli kitâbının 213. mektûbunda buyuruyor ki: “Bütün va’zların özü ve nasîhatlerin kıymetlisi, Allah adamları ile buluşmak, onlarla birlikte bulunmaktır.” Demek ki bir Allah adamını tanımak çok kıymetlidir. Nasıl ki Eshâb-ı kirâm, Peygamber Efendimize kavuşmakla Eshâb-ı kirâm oldular ve çok kıymetlendiler. Bir Allah adamını tanıyan, bir Allah adamını seven, inanan, Allahü teâlânın sevgili bir kulunun yolunu, izini takip eden kimse de, Eshâb-ı kirâmın kavuştuğu gibi, büyük ni’mete, büyük devlete kavuşur. Bir kişi, bu büyükleri inkâr etmediği, onlardan şüphe etmediği müddetçe, (bi-iznillahi teâlâ) kurtulmamak ihtimâli yoktur. Şimdi bu büyüklerden bazı nakiller yapalım:
BÂYEZÎD-İ BİSTÂMİ HAZRETLERİ BUYURUYOR Kİ: “Dilini, Allahü teâlânın ismini anmaktan başka işlerle uğraşmaktan ve başka şeyler konuşmaktan koru. Nefsini hesâba çek. İlme yapış ve edebi muhâfaza et. Hak ve hukûka riâyet et. İbâdetten ayrılma. Güzel ahlâklı, merhamet sâhibi ve yumuşak ol. Allahü teâlâyı unutturacak her şeyden uzak dur ve onlara kapılma. “Otuz sene mücâhede eyledim, nefsimin istediklerini yapmadım. İlimden ve ilme uymaktan daha zor bir şey bulamadım.” “Gözlerini harâma bakmaktan ve başkalarının ayıplarını görmekten koru.” “Bir gece karanlığında odamda otururken ayaklarımı uzatmıştım. Hemen bir ses duydum: Sultânla oturan edebini gözetmelidir, diyordu. Hemen toparlandım.” “Allahü teâlânın, kendileri sebebiyle nefsimi cezâlandırdığı bütün şeyler üzerinde düşündüm. Onların en şiddetlisi olarak gafleti buldum. Allahü teâlâdan bir an gâfil olmak (bir an O’nu unutmak) Cehennem ateşinden daha şiddetlidir.” “Ey Allah’ım! Ey kusûrlardan uzak olan sonsuz kudret sâhibi Rabbim. Sen ne dilersen yaparsın. Benim vücûdumu öyle büyült, öyle büyült ki, Cehennem’i ağzına kadar doldursun. Böylece başka kullarına yer kalmasın. Onların yerine ben yanayım.” Hazret-i Ebû Bekir (radıyallahü anh)’in de böyle duâ ettiği rivâyet edilmiştir.
SEYYİD ABDÜLHAKÎM ARVÂSÎ HAZRETLERİ BUYURMUŞTUR Kİ: “Fırsat ganîmettir. Ömrün tamâmını faydasız işlerle telef etmemeli, Hak teâlânın rızâsına uygun şeylere harcamalı. Beş vakit namazı, ta’dîl-i erkân ile ve cemâat ile kılmalı, teheccüd namazını elden kaçırmamalı, seher vakitlerini istiğfârsız geçirmemeli. Gaflet uykusuna dalmamalı, ölümü düşünmeli, âhiret hâllerini gözetmeli. Fânî dünyânın harâm olan işlerinden yüz çevirip bâkî olan âhiret işlerine dönmeli. Dünyâ işleri ile zarûret miktârı uğraşmalı, diğer vakitlerde, âhireti i’mâr etmekle meşgûl olmalıdır. Sözün kısası, Allah’tan gayrı şeylerin sevgisinden korunmalı ve bedeni dînin hükümlerine uymakla süslemeli, onunla meşgûl olmalıdır. İş budur; bundan gayrısı hiçtir.”