Belçika Türk İslam Federasyonu ve Almanya Türk İslam Birliği genel başkanlarımızdan kiymetli insan,dost şair ve yazar Selahattin SAYGIN başkan islam milletlerinin içine girmiş,virüs gibi bulaşıcı batıl inanclar ve adetlere dikkat ceken “Noel gelmiş benim neyime” makalesini okuyucularım için paylaşıyorum.

“Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu Ne olduysa hep bize azar, azar oldu.

(Arif Nihat Asya)

Türkiye ve birçok Müslüman ülkede ciddi şekilde Noel hazırlığı bütün ihtişamıyla devam ediyor. Bu sadece miladi bir yılın bitiş veya başlangıç hazırlığı değil. Bu aynı zamanda bir Hıristiyan din adamı ve Hz. İsa’nın doğum günlerinin misyonerlik faaliyetleri için sulandırılmış, eğlenceye ve fuhşa malzeme yapılmış, ticari maksada kurban edilmiş, alkol de sınırlar aşılmış ve nice canlara mal olmuş günler ve gecelerdir.

Bu Noel Baba kimdir ve Müslümanları ne kadar ilgilendiriyor. Her sevdiğimiz, andığımız kişiyi toplum olarak bilmek durumundayız. 40 yılı aşkın bir süre Batı Avrupa da yaşadım, hiçbir Müslüman âlim ve kişinin topluma mal olacak şekilde anıldığına, tanıtıldığına şahit olmadım. Buna Mevlana, Yunus Emre, Nasrettin Hoca vs. dâhildir. Biz Napolyon’u ezbere biliriz ve lakin batıda Fatih Sultan Mehmet’i bilen yoktur. Çünkü Batı kendi değerlerini halkına öğretiyor. Bilhassa Türk ve İslam âleminin kahraman ve sanatçılarını yok sayıyor. Bizdeki gibi değişik ülkelerin kahramanlarını ezberletmiyor, dağları, nehirleri ölçtürmüyor.

“Noel Baba birçok dilde, aziz, Nikola (Klaus), Noel ve baba sözcüklerinin türevlerinden oluşturulmuş isimlerle anılır: Santa Claus, Papa Noel vs. Bunun haricinde bazı Avrupa ve Latin Amerika ülkelerinde kullanılan Kris Kringle ismi, ilk kez Martin Luther tarafından kullanılan Almanca Christkind (Çocuk Mesih) adının yozlaşmış halidir. Bu isim Noel Baba'nın yerini alması için o dönemin tutucu Katolik çevreleri tarafından benimsenirken, Protestan Kiliseleri daha seküler bir isim olan Noel Baba ve türevlerini benimsemiştir.”

Müslüman olduğunu söyleyen birçok ebeveyn, çocuklarının başucuna veya odasına hediyeler koyarak, bunu Noel Baba (bizdeki daha yozlaşmış haliyle “Nail Baba”) getirdi demeye başlamışlardır. Hatta hemşeri, akraba olduğumuzu da iddia eden misyoner yandaşları çoğalmıştır. Çevreci olduğunu söyleyenler milyonlarca ağacın kesilmesine alkış tutmuşlardır. İşte kültür emperyalizmi budur. İnsanların karşı olduğu şeyleri bile, o kişiye sevdirir ve de baş tacı ettirir. Emperyalizmin birinci hedefi, içine girmek istediği milleti, o milletin değerlerinden uzaklaştırmaktır. Onun için İslam Âleminde ki, değerler yozlaştırılıyor. Noel Baba da bize kabul ettirilen oyunun bir parçasıdır.

Her milletin dini ve milli bayramları vardır. Her millet bu günlerini gönlünce kutlar ve de kutlamalı. Bir millet kendi dini ve milli günlerini, gönülden anmıyor, yâd etmiyorsa, o millet kendi değerlerinden kopmuş ve uzaklaşmıştır. Hele bir millet, başka bir milletin kutsal günlerini aşkla, şevkle anıyorsa, o toplumda ciddi bir kimlik problemi var demektir. Bilhassa dini günleri anma, yâd etme imanı bir meseledir. O dine inananların, topyekün bayram yapmaları en tabi haklarıdır.

Müslümanların Kandil gecelerini anmaları, ibadetle geçirmeleri, Ramazan ayının coşkusu, bereketi, teravinin muhabbeti, savurun uyanışı, iftarın paylaşımı, yardımlaşması, Cuma namazının dayanışması İslam’ca bir tavırdır. Kurban ve Ramazan Bayramları, bizim sevgimiz, muhabbetimiz, paylaşımımız, yardımlaşmamız, zekâtımız, ikramımız, yoksula uzanan elimiz, büyüklere olan saygımız, ellerini öpmek için ev, ev koşuşumuz ve bundan feyiz alışımız, küçüklere olan sevgimiz, ikramımız bizim kültürümüzün mirasıdır.

Bu bizim coşkumuzun Müslüman olmayanlar tarafından da heyecanla kutlanmasını beklemek doğru olmaz ve böyle bir anmada yoktur. Dini aylar, günler, geceler ve bayramlar ancak o dinin mensupları tarafından kutlanır. Doğru olanda budur. Dini günler ve bayramları kutlama imanı bir meseledir. İnanmadığı halde başka bir dinin ibadetlerini yapan insan hem sahtekâr ve de riyakârdır.

Müslümanların bayramını Dünya da kutlayan başka bir din mensubu millet yoktur. Bunun tersi maalesef var. Müslümanların büyük çoğunluğu maalesef Hıristiyanların dini bayramlarını bir eğlence havasında kutluyorlar. Hatta hindi kesmeler ve hindili kutlamalar Hıristiyan geleneğin ürünüdür. Bir buçuk milyar Müslüman’ın Kurban Bayramını kutlayan, o gün kurban kesen, hediyeleşen, birbirine ikramda bulunan Hıristiyan gördünüz mü?

“Yaklaştıkça her sene öz yurdumda yılbaşı

Yapılır milletime Frenkçe sahte aşı

Buna ağlar ağacı hem toprağı, taşı

Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz

Sen Hıristiyan mısın? Diye sorsan darılır

Yılbaşında hindi kaz yemesine bayılır

Çam deviren hindi ki nasıl mümin sayılır

Bilmiyoruz çoğumuz ne edip yapıyoruz

Batı, batı diyerek eyvah hep batıyoruz” (Arif Nihat Asya)

Arif Nihat Asya bu kısa şiirinde meseleyi çok güzel anlatıyor. Milletlerin kurtuluşu kendi değerlerine sahip çıkmakla olur. Bizim başka bir milletin değerlerine söyleyecek bir sözümüz yoktur. Bizim meselemiz kendi değerlerimizin yok sayılması ve de yok edilmek istenmesidir.

Yılbaşı gecesi Taksim de, Bağdat Caddesin de, İzmir Konak ta, Ankara Kızılay da vs kutlanan Miladi yılbaşı ne kadar bizim ve ne kadar İsa Peygamberle ilgili. Ben miladi yılbaşının kutlanmasına karşı değilim, sıkıntı bir Peygamberin de adı kullanılarak içkinin, uyuşturucunun, fuhşun ve her türlü çılgınlığın yaşanmış olmasıdır.

Merak ediyorum, bu “Noel Baba” bize hangi mutluluğu, güzelliği getirmiş. Mesela, Filistin’e hiç uğramış, İsrail’e dur demiş mi? Doğu Türkistan’ı, Arakan’ı, Suriye’yi hiç sormuş mu? Ey insanlık “Noel Baba” gelmiş benim neyime. Yinede kutlu ve mutlu yılbaşılar.