Ebu Said el-Hudri (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz (a.s) şöyle buyurmuştur: "Sahurda bereket vardır. Bir yudum su içme dahi olsa sakın onu terk etmeyin. Zira sahura kalkanlara Allah (c.c) rahmet eder, melekler de istiğfar ederler."
Sahur vakti, en bereketli ve en verimli anlardır. Bu bereket değişik cihetlerden olabilir; bunları Efendimizin sünnetine uyma, sahurla oruç ve diğer ibadetler için güç ve kuvvet kazanma, dinç olma, dua ve Allah'ı anmaya vesile olma şeklinde sayabiliriz. Yine sahur, yapılan duaların, kılınan namazların, okunan Kur'ân'ların Cenab-ı Hakk'a ulaşacağı zamanlardır.
Oruçlunun dikkat etmesi gereken davranışlardan birisi de, sahuru son vaktine kadar tehir etmektir. Bu tehirde, Peygamber Efendimizin ümmetine karşı gösterdiği şefkat ve merhamet vardır. Zira bazı bünyeler uzun süre açlıktan fazlaca muzdarip olabilir.
Akşam vakti girdiği zaman oruçlunun hemen iftar etmesi sünnettir. Resulü Ekrem önce iftar yapar daha sonra akşam namazını kılardı. İftarı vakti gelince hemen iftar etmede insanlara karşı gösterilen şefkat ve merhamet vardır.
Peygamber Efendimiz, ümmetini iftarda acele etmeye teşvik etmiş, onu gözünün nuru olan namazın dahi önüne almıştır. Ve bir hadislerinde: "İnsanlar iftarı acele yapmaya devam ettikleri sürece, hayır üzerindedirler” buyurmuşlardır.
Oruçlu bir kimsenin iftarını hurma veya su ile açması sünnettir. Allah Rasûlu iftarını varsa hurma ile, o da yoksa su ile açardı. Daha sonra da akşam namazını eda ederdi.
Peygamberimiz (a.s): "Üç kişi vardır ki, bunların duaları reddolunmaz. Bunlar, oruçlunun iftar vaktindeki duası, adil olan imamın duası ve bir de mazlumun duasıdır”
buyurmuşlardır.
Oruçlu, kötülüklerin bütününe karşı kapılarını sonuna kadar kapatmalı, onlara geçit vermemelidir.
Allah Rasûlu: "Harama bakmayı, lanetlenmiş, o şeytanın zehirli oklarından bir oktur” buyurmuştur.
Dili; yalandan, gıybetten, haram şeyleri konuşmaktan, başkalarının eksiklerini söylemekten, kavga ve gürültüden koruyup zabt-u rapt altına alınmalıdır. Bunun yanında Kur'ân okumayla meşgul olma, uhrevî âlemi hatırlatacak, tefekküre sebep olacak eserleri okumaktır. Oruçlu kavga-gürültü çıkarmayacak, sövene mukabelede bulunmayacak, cahilâne
tutum ve davranışlar içine girmeyecektir.
Resûlü Ekrem: "Oruç, mü'min için bir kalkandır. Binaenaleyh sizden biriniz oruçlu iken, kötü şeyler konuşmasın, cahilane hareket etmesin. Eğer bir kimse kendisine sövecek olur veya çatacak olursa 'Ben oruçluyum desin" buyurmuşlardır.
Oruçlu olduğu halde, bir sürü dedikoduya dalan, diline hâkim olmayan, sadece midesine bir şey koymakla iktifa eden, oruçtan hâsıl olacak mükâfattan mahrum kalır. Kâr olarak yanına sadece susuzluk ve açlık kalmış olur.
Bunu da Allah Rasûlü (a.s) şu beyanlarıyla ifade etmişlerdir: "Yalan konuşmayı, yalan sözlerle amel etmeyi terk etmeyen kimsenin, yemesini, içmesini terk etmesine Allah'ın ihtiyacı yoktur."
Allah'ın insanlara değerli bir emanet olarak verdiği kulağın da, yalan, gıybet, dedikodu gibi çirkin şeylere karşı kapalı tutulması, onların konuşulduğu yerlerden uzaklaşılması, mü'min için yapılması gerekli olan bir davranıştır.
Çünkü konuşulması çirkin olan bir şeyin, dinlenilmesi de o kadar çirkindir.
Allah Resulü (a.s), insanların en cömerdi idi; Cömertliğinin doruğa ulaştığı zaman ise, Ramazan'da Cibril ile karşılaştığı an idi. O, Ramazanın her gecesinde Cibril ile karşılaşır, Kur'ân'ı aralarında mütalâa ederlerdi. “Yemin olsun ki öylesine hayır yaparak cömertlikle coşardı ki, rüzgâr bile onun hızına yetişemezdi." Hayırlı Ramazanlar !