İnsan, bu dünyâda kalmak için yaratılmadı. Dünyâda iş yapmak, çalışmak için yaratıldık.
Çalışmalıyız! Çalışıp da, kazanıp da ölen bir kimse için korkacak bir şey yoktur.
Hattâ, böyle ölmek, bir devlet ele geçirmektir.
Ramazan-ı şerîfte ve başka zamanlarda, ölülere de, dua ve istigfâr etmekle, onun için sadaka vermekle yardım etmek, imdâtlarına yetişmek lâzımdır.
Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Ölünün mezârdaki hâli, imdât diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer.
Boğulmak üzere olan kimse, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, meyyit de, babasından, anasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler.
Kendisine bir duâ gelince, dünyânın hepsi kendine verilmiş gibi sevinmekden daha çok sevinir.
Allahü teâlâ, yaşayanların duâları sebebi ile ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için duâ ve istigfâr etmektir.)
Dua, istemek demektir. Aç bir adamın, iştahlı olduğu bir zamanda yiyecek istemesi gibidir.
İmân ile ölenlere hatm-i tehlîl yapmak, yani yetmiş bin Kelime-i tevhîd okuyup, sevâbını rûhuna hediye etmek çok faydalıdır...
Silsile-i aliyye ismi verilen büyük âlimlerden Mazhar-ı Cân-ı Cânân “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” hazretleri, ömrünü uygunsuz işler yaparak geçiren bir kadının kabri yanına oturmuştu.
Kabre teveccüh eyledi. Yani hâtırına başka hiçbir şey getirmeyip; yalnız onu düşündü. Bu mezârda Cehennem ateşi var.
Kadının imânlı olmasında şüphe ediyorum. Rûhuna (Hatm-i tehlîl) sevâbı bağışlayacağım.
İmânı varsa, affolur buyurdu. Hatm-i tehlîlin sevâbını bağışladıktan sonra, elhamdülillah îmânı varmış, Kelime-i tayyibe tesîrini gösterip azaptan kurtuldu buyurdu.
Süleymâniyye kütüphânesi İbrâhîm Efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh” kısmında, sayılı fetvâ kitâbında diyor ki: (Dua sessiz olur. Cuma namâzından sonra cemâat ile dua yapmak câhilliktir.
Vaazdan sonra toplanarak vâizin yüksek sesle dua yapması bidattir.
(Miftâh-un-necât) kitabında yazılı hadîs-i şerîfte, (Bir kimse, müminler için, her gün yirmi beş kere, istigfâr okursa, Allahü teâlâ, bu kimsenin kalbinden gıl ve hasedi çıkarır.
İsmi, ebdâl isimleri arasına yazılır. Ona, bütün müminler adedince, sevap yazılır.
Kıyâmet günü, bütün müminler:
Yâ Rabbî, bu kulun bizim için, istiğfâr okurdu.
Sen de onu affeyle! derler) buyuruldu.
Gıl; hile demektir. Ebdâl; evliyâdan bir sınıfın ismidir.
Bunun için her gün (Allahümmağfir lî ve li-vâlideyye ve lilmü’minîne vel-mü’minât vel-müslimîne vel-müslimâtil-ahyâ-i minhüm vel-emvât bi-rahmetike yâ Erhamerrâhimîn) okumalıdır.