“Hoş geldin Onbir Ayın Sultanı!...”
Onbir ayın sultanı olan Ramazan ayı başladı hayırlı ve mübarek olsun!Ramazan ayının özelliği akıl baliğ, sağlıklı ve zinde olan her Müslümana farz olmasıdır. Oruç tutmak Müslüman olmanın önemli bir şartıdır. Oruç sağlığımız için de çok önemlidir. Pek çok hikmetleri olan oruç emrinin bu yönüne de Peygamber Efendimiz dikkatimizi çekerek şöyle buyurmuştur: "Oruç tutunuz ki sağlıklı olasınız."

Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyuruyor: "Üç kimsenin duası geri çevrilmez, kabul edilir: 1- Oruçlunun iftar vaktindeki duası, 2- Adaletli hükümdarın duası, 3- Mazlumun duası." Orucun, ruh ve beden üzerinde olumlu etkileri ve vücut sağlığı bakımından faydalı sonuçları tıbben de kanıtlanmış bir gerçektir.

Oruç ibadetini tamamlayıp iftar vaktine yetişen kimse, bundan büyük bir mutluluk ve sevinç duyar. O, tuttuğu orucun mükâfatını almak üzere, kıyamet gününde Allah'ın huzuruna vardığı zaman en büyük sevinci tadacaktır. Peygamberimiz şöyle buyuruyor: "Oruçlunun iki sevinci vardır: Biri iftar ettiği vakit, diğeri de Allah'a kavuştuğu zamandır." İftar vakti yapılan dualar kabul edilir.

Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce Müslüman affolur, azat olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır. Şeytanlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır.

Bu ayda verilmesi gereken, aslı fıtır sadakası olan fitredir. Fitre, ramazan ayında bayram namazı vaktine kadar, fakirlere verilmesi gereken bir sadaka türüdür. Basit ve az olarak görülse de fitre, fakirlerin ve yoksulların, bayramı diğer insanlarla aynı coşku ve atmosferde olmasa bile, önemli ölçüde onların moral dünyalarını yükseltmekte ve bayram coşkusu yaşamalarını sağlamaktadır. Zira verilen fitreler, fakir, yoksul, öksüz ve yetimlerin o küçücük dünyalarında bir canlılık ve neşe meydana getirecektir. Böylece onlar da diğer insanlarla beraber bayramın getirdiği güzelliğe ve coşku atmosferine katılmaya çalışacaklardır.

Öyleyse toplumsal birlik, beraberlik ve bütünlüğün sağlanmasında bundan daha etkili, daha güzel ve daha anlamlı ne olabilir? Ayrıca ramazan ayı, zekâtların ve sadakaların verildiği bir aydır. İnsanlar genelde bu ayda daha fazla hayır ve hasenat işlemeye, fakir ve fukarayı düşünmeye çalışırlar. Zaten insan açısından duygu boyutu önemli bir zihin halidir. Ramazan bolluk ve bereket ayıdır; bu bolluk ve berekete engel olanlar diğer insanların hakkına girmiş olur ki bu da kul hakkıdır.

Ramazan gecelerinde kılınan Teravih namazını, sakin sakin, tâdil-i erkân ile, rükûsuna, secdesine hakkını vererek kıldıran imamların arkasında kılınmalıdır. Hırsızlığın en kötüsü namazda rükûdan, secdeden çalmaktır. Yatsıdan sonra kılınan bu teravih namazı gece namazından sayılır. Gece namazının sevabı da çok büyüktür.

Özellikle sahura, uykuyu bölüp kalmak lâzım. Sahura yemek yiyeceğiz diye kalkıp, bir ay sahur vaktinde, seher vaktinde uyanmayı öğrenince, senenin öbür zamanlarında da o güzel vakitte kalkıp ibadet etmeye bir alıştırmadır, Sahura kalkıldığı zaman, abdest alınmalı, iki rekât ya da dört rekât, bir teheccüd namazı kılınmalı. Sahurda kılınan namaz çok sevaptır. Sahurdan sonra camide namaz kılmaya gitmeli. Evde kılmak, cemaatle bile olsa, çoluk çocuğu toplayarak cemaatle kılsa bile, camide kılmaya denk olamaz.

Çünkü camiye doğru giderken attığı her adımda bir derecesi yükselir. Her adımda bir günahı silinir, her adımda kendisine bir sevap verilir. Oraya gittiği zaman da, camideki mübarek insanların kazançlarından ona da ortaklık gelir.

Allahü Teâlâ, bu mübarek ayda Onun şanına yakışacak, kulluk yapmayı ve Rabbimizin razı olduğu, beğendiği yolda bulunmayı, hepimize nasip eylesin! Ahlakınız güzel, ibadetleriniz makbul, oruçlarınız da kabul olsun. Bu duygularla hepinizin Ramazan-ı Şerifinizi kutluyor, ülkemiz, milletimiz ve insanlık âlemi için hayırlara vesile olmasını yüce Allah’dan niyaz ediyorum.