Vatan sevgime, daha doğrusu vatan sevgimize dair bakış açım yaş aldıkça daha da değişmeye başladı.
Henüz ergenlik alemine adım atmadığımız o yaşlarda ‘Kızıl Elma’ ideali ile yanıp tutuşan dünyamız aslında ne çok masum bakıyormuş. O idealin yolundan gidenlerin sayısı bugün bir hayli çoğalmışken (!) mevzuun aslında tek başına slogandan öteye gitmediği gerçeği çıkıyor karşıma!
Siyasi görüşü, inancı, bağlı olduğu cemiyeti, cemaati, makamı, görevi ne olursa olsun, asıl meziyetin “vatanımı seviyorum” naralarından çok öte olduğunu anlıyor insan yaş aldıkça.
Neden yaş aldıkça, hemen izah edeyim!
Yaş almaktaki mevzu çocukluktan ya da başı dumanlı ergenlik yıllarından çıkıp olgunlaşmak değil tek başına. Yaş aldıkça insan daha çok insanla muhatap oluyor. Özellikle kutsallığı tartışmasız devletin makamlarına sahip olanlarla daha çok karşı karşıya geliyor.
Özel sektörü de keza bunun içine dahil edebiliriz ki Yozgat’ta her ikisinin de birbirinden çok farkı yok! Yaşadığım ülkeden önce yaşadığım Yozgat coğrafyasına baktığımda, o Kızıl Elma naralarının, vatan sevgisinin, kalpte duyulan-duyulması gereken muhteşem devlet aşkının sözden öteye gitmediği gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalıyorsunuz!
Yozgat’tan Ankara’ya girerken ve dönerken devasa tabelalarda yazılı şu söz dikkatimi çekiyor şu sıra:
- Vatanını En Çok Seven Görevini En İyi Yapandır. Mustafa Kemal Atatürk.
Mamak’ın CHP’li belediye başkanı Veli Gündüz Şahin, göreve gelir gelmez ilk icraat olarak Başkent’in Anadolu girişinde yer alan ilçeyi çok kıymetli mesajın yer aldığı tabelalarla donattı.
Çok sık Ankara’da bulunmamdan dolayı sürekli karşılaştığım bu sözün aslında hayatımızın çok zayıf yerinde olduğu gerçeğini vurgulamak bu günkü gayem.
İyi olmak mıdır asıl vasıf, yoksa görevini iyi yapmak mıdır?
Yozgat’tan örneklerle detaylandırmak istiyorum konuyu: Yozgat yıllarca bürokratik engellerin en yoğun hissedildiği şehir oldu! Sanırım Anadolu şehirlerin bir kader misali bu durum.
O halde buyurun yanıt arayalım: kime engel olduk, birbirimize!
Bürokratik engelli dünyanın milliyetçi-muhafazakar halkı olduk!
Kim kaybetti, Yozgat!
İşçi de işveren de sorunlu oldu yıllarca, kim kaybetti Yozgat!
Kamuda çalışanlar işleri kolaylaştırmak yerine zorlaştırdı!
Yönetici konumunda bulunanlar kendi aralarında güç egosu üzerinden çatıştıkça Yozgat kısır bir dünyaya mahkum oldu!
Siyaset, son 50 yılda belki de hiç değişmeyen çatışmanın baş aktörü!
Aynı siyasi partinin içinde olup da birbiriyle Yozgat adına yaptığı işi sırf karşı tarafa puan kazandırmamak adına bozan vatan sevdalısı (!) siyasetçilerimiz oldu bizim!
Yozgat’ta kaynağı hazır, yeri hazır ilk öğretim okulunun sırf siyasi rekabet uğruna (aynı partide olmalarına rağmen) 2 yıl gecikmeli yapıldığını söylesem. Ve o okul yapılmadığı için yıkılan eski okul öğrencilerinin 3’erli, 4’erli sıralarda farklı bir okulda mağduriyet yaşadıklarından bahsetsem. O çocukların vebali diyeceğim de, neye kime göre vebal?
Hülasa, Mamak Belediye Başkanı Sayın Veli Gündüz Şahin’in neredeyse ilçenin her yerine astığı o söze aslında tepeden tırnağa millet olarak hasret olduğumuz bir gerçek.
Herkes iyi olmalı, bir insanlık gereği, ama herkes işini iyi de yapmalı Kızıl Elma dediğimiz o mefkureye kalpten inanıyorsak. Ya da insanlık vasfına sahip çıkıyorsak.
Şimdilik bu kadar, ama bu konu sürekli gündemimiz sürekli olacak, somut detayları konuşacağız Yozgat’ta bu alanı. İşini iyi yapmayanlar yüzünden şehrimizde yarım kalan inşaatlar, çözüm bekleyen sorunlar, kısır çekişmelere kurban edilmiş makamlar, talanlar, yalanlar, koltuğunu dolduramayanlar, ve dahi vatanını aslında sevmeyenlerin seviyormuş rolündeki iki yüzlü dünyası…
Dün de ifade ettim, bir süredir babamla hastanelerdeyiz. Bir imtihan, bir dünya gerçeği bizimkisi. Şu an bu yazıyı sabah saat 06.00’yı gösterirken hastane odasından yazıyorum. Yoğun bir süreç yaşadık, yazılarımdan uzak kaldım. Tekrar özür diliyorum. Mevla tüm hastalarımıza şifa versin. Son sözüm sağlıklı kalın, hem iyi olun hem de gerçekten çalışkan… Yoksa bizden sonraki çocuklara kocaman bir hiç bırakmaya devam edeceğiz hastalıklı dünyamızda.